Diyarbakır'da uzun yıllar müftülük görevi ifa ettikten sonra Refah Partisi ve Anavatan saflarında siyaset yapmış bir isim olan Abdülbaki Erdoğmuş, "Türkiye'de din istismarının en doruk noktada olduğunu" söyledi. Buna örnek olarak Diyanet İşleri Başkanlığı etrafında yaşanan tartışmaları gösteren Erdoğmuş, "Kuruluşundan bugüne kadar hiçbir dönemde Diyanet İşleri Başanlığı teşkilatının bu kadar aleni politize olduğunu sanmıyorum." dedi. İslam iddiası üzerinden yaşanan israfın, ihtişamın ve debdebenin meşruiyeti için Diyanet'in doğrudan kullanıldığını ifade eden Erdoğmuş, "İmamlarımız, müftülerimiz, vaizlerimiz şimdi Mercedes'i savunmak için Saray'ı mecburen savunuyor." diye konuştu. Saray'daki israfa ve isminin külliye olarak değiştirilmesine de eleştiri getiren Erdoğmuş, "Sarayın meşruiyetini siz minareler dikerek mi sağlayacaksınız? İsrafı toplum nezdinde basitleştirmek için bir cami kullanılabilir mi?" diye sordu.
KURULUŞUNDAN BUGÜNE DİYANET HİÇ BU KADAR POLİTİZE OLMADI
1999 yılında 21. dönem milletvekili olarak ANAP'ta görev yapmış olan, halen de Sivil Siyaset Platformu'nun sözcülüğünü yapan Erdoğmuş, Diyanet etrafında dönen tartışmalardan rahatsız olduğunu söyledi. Cihan'a konuşan Abdülbaki Erdoğmuş, "Diyanet İşleri Başkanı gerçekten entelektüel birikimiyle dini tahsili ve araştırmalarıyla bir akademisyen olarak da başarılarıyla mümtaz bir insan. Ama ben kuruluşundan bugüne kadar hiçbir dönemde Diyanet İşleri Başanlığı teşkilatının bu kadar aleni politize olduğunu sanmıyorum. Bir devlet kurumundan öte ne yazık ki Diyanet İşleri Başkanlığı bir politik kuruma dönüştürülmek isteniyor. Bunu görmek lazım." dedi.
GÖRMEZ'E MERCEDES, İSRAFI MEŞRULAŞTIRMAK İÇİN TAHSİS EDİLDİ
İslam iddiası üzerinden yaşanan israfın, ihtişamın, debdebenin meşruiyeti için Diyanet İşleri Başkanlığı'nın doğrudan kullanılmakta olduğunu savunan Sivil Siyaset Platformu sözcüsü, "Ben Diyanet İşleri Başkanlığı'na tahsis edilen zırhlı Mercedes aracını Diyanet İşleri Başkanı'nın kendisine değil, esas itibariyle israfın toplum nezdinden meşrulaştırılması amacı ile yapıldığını düşünüyorum. İşte 'Diyanet İşleri Başkanı da Mercedes'e biniyor, onun da Mercedes makamı var. Peki Cumhurbaşkanı'nın 10 tane Mercedes'i olmasının ne zararı var, niye haram olsun, niye israf olsun? Eğer bir devlet kurumunun başındaki bir insan zırhlı bir Mercedes'e biniyorsa tabiatıyla bir Cumhurbaşkanı'nın da bir kaç tane Mercedes'inin olması lazım. Bir Diyanet İşleri Başkanı'na bir helikopter veya özel uçak tahsis ediliyorsa bir Cumhurbaşkanına 10 tane tahsis edilmesi gerekir.' gibi." şeklinde konuştu.
EMİNİM Kİ GÖRMEZ İSTİFA ETMEYİ DÜŞÜNMÜŞTÜR
Ancak Mehmet Görmez'i 'kibar bir adam' olarak tanımlayan ANAP eski milletvekili, "Ben inanıyorum ki belki de defalarca istifa etmeyi bile düşünmüştür. Çünkü o bu olayların farkında olabilecek kadar öngörülü bilgi sahibi bir insandır. Ben bundan kendisinin de çok rahatsızlık duyduğunu düşünüyorum." diye ekledi.
SARAY'I VE İSRAFI NEYLE İZAH EDECEKSİNİZ?
Mercedes tartışmaları konusunda ise "Ben önce bu ülkenin en başındaki adama, Cumhurbaşkanına, Başbakana, beni temsil edenlere bakarım." diyen eski vekil, Saray'a yönelik eleştirilerde de bulundu: "Bu Saray'ı neyle izah edeceğiz, bu ihtişamı neyle izah edeceğiz? Bunu Diyanet İşleri Başkanı'nın Mercedes'e binmesi ile mi örteceğiz? Toplumun, medyanın bu ihtişamı bir kenara bırakıp sadece Diyanet İşleri Başkanı'nın Mercedes üzerinden tartışmaları götürmesi bence örtülü bir manevradır. Tuzağa düşürülmüş bir olaydır. Devletin israfını harcamasını dikkatten kaçırmak için Diyanet İşleri Başkanı burada bir araç olarak kullanıyorsa çok vahimdir. Ben kullanıldığını düşünüyorum."
İMAMLAR MERCEDES'İ SAVUNMAK İÇİN SARAY'I MECBUREN SAVUNUYOR
Diyanet camiasının da bu yüzden Mercedes'i savunmak için Saray'ı savunmak zorunda kaldığını söyleyen Erdoğmuş, "Türkiye'nin her tarafından temsilcileri olan müftüleri vaizleri müezzinleri olan bir kurum, en ücra meraya kadar neredeyse var olan bir kurum Mercedes'e meşruiyetini helalliğini tartışıyor. Niye binmesin diyor, Diyanet İşleri Başkanı layık değil mi? Bu bir yanlış yönlendirmedir. Toplum buna yöneltildi medya üzerinden de bu algı oluşturuldu. İmamlarımız müftülerimiz vaizlerimiz şimdi Mercedes'i savunmak için Saray'ı mecburen savunuyor. Tabi ki başkan bir Mercedes kullanacaksa ona caizse ona da 10 tane caizdir. Ben bunun müthiş bir politik oyun olduğunu ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bu israfta kullanıldığını düşünüyorum. Mercedes üzerinden veya başka konular üzerinden."
21. YÜZYILDA SARAY ARTI İTİBAR DEĞİL
Saray konusunda da ağır eleştirilerde bulunan Erdoğmuş, şu ifadeleri kullandı: "Biz vatandaş olarak, sadece insanlar olarak Cumhurbaşkanımızın Saray'da değil kendine ait yerinde kalmasını istiyoruz. 21. yüzyılda saray bir devletin itibarı değildir. Tam tersine gelişmiş dünyada ileri toplumlarda sarayların o ülkenin prestijini zayıflattığını düşünüyorum, itibarını düşürdüğüne inanıyorum. Bunu niye tartışmıyoruz. İsraftan öte Türkiye'nin prestijini bozan bir olaydır. Bırakın israfı."
İSRAFI BASİTLEŞTİRMEK İÇİN BİR CAMİ KULLANILABİLİR Mİ?
Bugün karşı karşıya kalınan vahim durumu "Din istismarı en doruk noktada." diye özetleyen Erdoğmuş, "Yani Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın adın Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne dönüştürüldü. Bu ne yaman çelişki. Bir sarayın adını siz değiştirdiğinizde o saray olmaktan çıkıyor mu? Sarayın meşruiyetini siz minareler dikerek mi sağlayacaksınız? Bir ibadet hane bir israfı alıkoymak için daha doğrusu israfı toplum nezdinde basitleştirmek için bir cami kullanılabilir mi?" diye sordu.
Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın isminin külliye olarak değiştirilmesini de eleştiren Abdülbaki Erdoğmuş, "Külliye bizim kültürümüzde bir eğitim merkezidir. Cami merkezli, etrafında oluşturulan eğitim yerleriyle birlikte büyük bir üniversite anlamında kullanılan bir kavramdır, bir tabirdir. Bizim geçmişte kullandığımız külliye bir üniversiteye karşılık gelebilir. Cumhurbaşkanlığı külliyesi bir üniversite mi? Bir makam yeridir. Bu makama biz kendi kültürümüzde var olan külliye ismini vererek, toplum nezdinde meşrulaştırmaya çalışıyoruz." diye kaydetti.
CİHAN