Semih Ardıç- TR724.com
Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu’nun evvelki gün ‘beyaz AKP’li adam’ ifadesini kullandığını duyunca ‘Beyaz AKP’liler’ başlığıyla tasavvur ettiğim makale için vaktin geldiğine karar verdim. Türkiye’de müşahede edilen siyasî, içtimaî, iktisadî ve kültürel dönüşümün bir makalenin çerçevesi içine sığdırılamayacağının farkındayım. Yine de iktidar ile sosyoloji arasındaki münasebetin en dinamik günlerinde bazı noktaları tarihin hafızasına emanet etmekte fayda var.
Kızılderili şefi Seattle’ın ABD Başkanı’na yazdığı o meşhur mektupta geçen şu cümle Karamollaoğlu’na ilham kaynağı olmuş: “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.”
KÜTAHYA ŞEKER’İN ARSASINA TORUNLAR İLE KİLER, AVM YAPTI
Nitekim Karamollaoğlu’nun çıkışı sebepsiz değil. 14 şeker fabrikasının Adalet ve Kalkınma Partisi’ne (AKP) yakın isimlere satılacağına dair haberler, başta şeker pancarı ile geçimini idame ettiren çiftçiler ve fabrikalarda çalışan işçiler olmak üzere yüz binlerce kişi tedirgin ediyor.
Kütahya Şeker Fabrikası’nın AKP’ye yakın Torunlar ile Kiler grubuna nasıl peşkeş çekildiği hâlâ hafızalarda. Şeker fabrikasına ait arsa üzerine kurulan Sera Alışveriş Merkezi ihalede dönen rantın sadece suda görünen kısmıdır. Madem ihale yapıldı, yeni sahipleri fabrikayı işletsin. Arsaya AVM yapmak ne demek? Torunlar ve Kiler o ihale olmadan aynı arsa üzerine böyle bir AVM yapabilir miydi? Arsayı devlet ayrıca satsaydı kaç TL hasılat elde edilirdi?
Özelleştirme diyerek Cargill gibi mısır nişastasından şeker (Fruktoz) imal eden tekellerin önünü açmak için çiftçinin cezalandırılacağı da belirtiliyor ki milyar dolara tekabül eden rakamlar havada uçuşuyor.
SON ÇİFTÇİ TOPRAĞI TERK ETTİĞİNDE
Bunun içindir ki Saadet lideri Karamollaoğlu, “Bir Kızılderili deyişiyle bu arkadaşlara seslenmek istiyorum, ‘Son fabrika satıldığında, son çiftçi toprağını terk ettiğinde, beyaz AK Partili adam beton ve asfaltın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak!” tespitinde bulunuyor.
Şeker fabrikaları kamunun elinde kalan üç beş parça tesis olduğu için bugün onlar etrafında fırtına kopuyor. AKP, merhum Turgut Özal’ın kamuda verimlilik artışı için hazırlattığı özelleştirme stratejisini de sermaye transferi için kullandı. Selefi olan hükûmetler tarafından inşa edilen tesislerin satışından AKP’nin elde ettiği gelir dudak uçuklatacak cinsten.
15 SENEDE 85 MİLYAR DOLARLIK ÖZELLEŞTİRME
AKP’nin iktidara geldiği 2003 senesinden bugüne kadar 65 milyar dolar tutarında özelleştirme ihalesi yapıldı. Bu rakama Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilen (Telsim, Star TV, çimento fabrikaları, Yapı Kredi vd.) şirketlerin satışından gelen 20 milyar dolar ilave edildiğinde AKP’nin 15 senede toplam 85 milyar dolarlık (323 milyar TL) kamu varlığını sattığı görülecektir.
Adrese teslim ihaleler Kalyon, Kolin, Cengiz, Albayrak, Torunlar, Ciner, Kiler, Sancak, Limak ve Çalık gibi gruplara verildi. Tüpraş, Erdemir, Türk Telekom veya Başkent elektrik dağıtım bölgelerinin özelleştirmelerinde ihaleyi Koç, Oyak, Oger ve Sabancı gibi farklı mahalleden grupların kazanması tamamen acemilik dönemi ile izah edilebilir. AKP o günlerde devleti yeni yeni tanıyordu ve bürokrasiye hâkim değildi. Bir hukuk devletinde nasıl işlemesi icap ediyorsa o ihaleler de öyle icra edilmişti.
EŞİT ŞARTLARDA ŞEFFAF İHALE ESAS OLMALI
Dolayısıyla ‘sadece AKP’ye yakın isimlere ihale verilmiyor’ itirazında bulunanların bu ihaleleri emsal göstermesi kabul edilemez. İsmi üstünde ihale. Devlet farklı teklif sahibi firmaları masa etrafında buluşturmalı ve kamunun tespit ettiği şartları en iyi fiyatı vererek karşılayan firmayı tercih etmelidir.
İhalenin her safhası halkın gözü önünde icra edilmeli, sonradan kural değiştirilmemelidir. Firmaların kime ait olduğunun zerre kadar ehemmiyeti olmamalıdır. Gelin görün ki ‘iktidar bozar’ sözünde kendini bulan yozlaşma AKP’ye de sirayet etti. Zamanla iktidar nimetleri ağır bastı ve ‘tüyü bitmemiş yetimin hakkı var’ düsturu çöpe atıldı.
KAMU İHALE KANUNU 162 DEFA DEĞİŞTİRİLDİ
2005’te AKP’nin ‘AB reformu’ diye takdim ettiği Kamu İhale Kanunu daha sonra 162 defa değiştirildi. İstisna halleri kurala dönüştü. Kamu İhale Kanunu haricinde tutulan ihalelerin tutarı 20 milyar TL’yi aştı. Kamu İhale Kurumu etkisiz hale getirildi. Kurumun bazı yöneticilerinin ihaleye fesat karıştırdığı, rüşvet aldığı ortaya çıktı.
Kanun nizama bakılmadan Saray’ın tensip buyurduğu firma ya da müşterek gruplar davet usulü ile milyarlarca liralık ihaleleri alabiliyor. Devasa ihaleler sessiz sedasız yapılıyor. Sektör temsilcileri, vergi mükellefleri, seçmenler, çalışanlar, tesisin bulunduğu ya da inşa edileceği mahallin sakinleri bir sabah uyandığında yeni patronlardan haberdar olabiliyor. Ankara hepsinin yerine karar veriyor.
BEYAZ TÜRKLER GİTTİ, BEYAZ AKP’LİLER GELDİ
Bugün AKP rozeti taşıyanların bir dönem ‘Beyaz Türkler’ diye ağızlarından düşürmediği bir kavram vardı. O günlerde iktidar nimetlerini henüz tatmamışlardı. Gemiler, gemicikler, ayakkabı kutuları, havuzlu villalar, 700 bin TL’lik saatler, beyaz çaylar, altın varaklı kadehler, bol sıfırlı banka hesapları yoktu. Man Adası keşfedilmemiş, ‘hayırsever işadamı’ Reza Zarrab ile tanışılmamıştı.
Yolsuzluk, iltimas ve rüşvetten duyduğu rahatsızlığı dile getirenlere, “Akrabamıza, yakınlarımıza bakmayalım mı? Kutsal kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’de ne buyuruluyor?” diyecek kadar işi pişkinliğe vuran Mehmet Metiner gibi AKP’liler, iktidarlara yaslanan Beyaz Türklerin halkı sömürdüğünü belirtiyordu.
Siyasî İslam’ın teorisyenlerine göre memleketin zenginliği İstanbul Boğazı’na nazır yalılarda ikamet eden, lüks jiplere binen TÜSİAD üyesi belli başlı aileler arasında taksim ediliyordu. Asgarî ücretliler, çiftçiler, emekliler, işçiler, memurlar ve küçük esnafın cebine girmesi lazım gelen paralar da faiz lobisine gidiyordu. Recep Tayyip Erdoğan hesabını bile yapmıştı. Asgarî ücretliye reva görülen maaş simit çaya bile yetmiyordu.
ERDOĞAN’IN TRENİNE BEYAZ TÜRKLER DE BİNDİ
Devirler değişti. Beyaz Türklerin yerini Beyaz AKP’liler aldı. AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın trenine sadece AKP’ye oy verenler binmedi. AKP’nin sunduğu iktidar nimetlerine hiç umulmadık kimseler tenezzül etti. Yavuz Bingöl ve Hülya Koçyiğit’in beyanları fazla söze hacet bırakmayacak kadar berrak!
Rant ekonomisi herkesi cezbediyor. Kendisini sağcı, solcu, liberal, ülkücü, komünist, radikal, ateist, dindar, ehl-i tarik, Alevi, Sünni kimliklerinden biri ile tarif edenlerin yeni adresi AKP oldu. Düne kadar etnik, dini ya da siyasî kimliği ne olursa olsun insanlığın ortak değerleri mevzu bahis olduğunda duruşu herkesin takdirini toplayan kimselerin bile Saray’ın kapı kulu olduğunu esefle müşahede ediyoruz.
Menfaat birlikteliği üzerine kurulan ittifakın haricinde kalanların haklarının gasp edilmesi, mağduriyeti ‘kavgada yumruk sayılmaz’ veya ‘harpte her şey mubahtır’ kaide-i zâlimanesi ile geçiştiriliyor.
İKİ DEVİR MUKAYESE EDİLDİĞİNDE
‘Beyaz Türkler’ hakkında dillendirilen iddiaların ne kadarının hakikat ne kadarının rivayet olduğunu anlamak için mazi ile hal-i hazırda, Beyaz AKP’liler devrinde olup bitenler mukayese edilebilir.
Bir an için Beyaz Türkler’in bütün söylenilenlere müstahak olduğunu farzedelim… Pekâlâ bugünün yeni zenginleri, ihale rekortmenleri, MÜSİAD’ları, kayyımlarının hali nicedir? Beyaz Türkler ve onları himaye eden iktidarlar, Beyaz AKP’liler ile mukayese edildiğinde masum kalıyor.
Onların devr-i iktidarında Boydak, Koza İpek ve Naksan gibi yüzlerce büyük şirketin üzerine çökülmemişti, ‘muhalif’ diye patronlar hapse atılmamıştı.
GEL DE FAİZE KARŞI OLDUKLARINA İNAN
Beyaz Türkler’in en etkin olduğu günlerde faiz lobisinin önünü açmak adına faizsiz bankacılığın lideri Bank Asya kapatılmamıştı. Bank Asya’yı kapatıp burada hesap açanları ‘terör örgütü üyesi olmakla’ itham edecek kadar şirazeden çıkanlar, Cumhuriyet tarihi boyunca ödenen tutardan daha fazlasını (190 milyar ABD Doları) faiz lobisine ödedi.
Bank Asya’nın boşluğunu doldurmak için de faizle çalışan Ziraat Bankası ve Vakıfbank’a -nasıl oluyorsa- faizsiz banka kurdurdular. Fakir talebeye burs veren esnafın evini polisler basmamıştı. Bir sendikaya üye olduğu için on binlerce öğretmen kapının önüne konulmamıştı.
HETEROJEN, SUNİ VE MUVAKKAT BİR İTTİFAK
Beyaz Türkler daha yekpare bir topluluktu. Beyaz AKP’lileri bir arada tutan AKP ise her kesimden menfaatperestin yeni adresi. Artık daha heterojen, sun’i ve muvakkat bir yapı var. Su almaya başladığı anda gemiyi ilk onlar terk edecek.
Siyasî çizginin, mukaddes değerlerin, insanı insan yapan ahlakın, anayasa ve kanunların ne dediğinin hükmü yok Beyaz AKP’liler için.
Ağacın, yeşilin, çiçeğin, derenin, nehirlerin, tarihi eserlerin hepsi rant uğruna feda edilebilir. Başkasının malı gasp edilebilir. Bütün haksızlık ve hırsızlıklara göz yumulabilir. Mera, ova, dağ, tepe ne varsa imara açılır, direnenler vatan haini ilan edilir, yetmedi zindana atılır…
Partinin en tepesinden Anadolu’nun en ücra köyündeki vatandaşa kadar sirayet etmiş bir yoz kültür, önüne çıkan her iyi, güzel ve faydalı olanı ezip geçiyor.
Beyaz Türkler gelir dağılımındaki adaletsizliğin timsaliydi. Her kesimden yozlaşmış insanları ihtiva eden Beyaz AKP’lileri sadece gelir adaletsizliğinin fâili olarak göstermek çok naif bir yaklaşım olacaktır.