MC TV 15 Temmuz'un yıl dönümünde Erdoğan'ın o gününe mercek tuttu. Belgesel metni şöyle:
'ERDOĞAN'IN EN KARANLIK GÜNÜ'
15 Temmuz darbe girişiminin 1 numaralı hedefi Cumhurbaşkanı Erdoğan'dı.
Peki Erdoğan o gün ve öncesinde neler yaptı?
Kimlerle temas etti?
Günler öncesinden neden ortadan kayboldu?
15 Temmuz'un Ankara ve İstanbul ile beraber en kritik noktası hiç şüphesiz Muğla’nın Marmaris ilçesiydi.
Erdoğan darbe girişimini ilk burada öğrendi.
İlk açıklamasını 13 yerel gazeteciye kaldığı konutun önünde yaptı.
Yine kaldığı konuttan CNN Türk’e facetime aracılığıyla bağlandı ve halka 'sokağa çıkın' dedi.
Ardından önce Dalaman'a oradan da İstanbul’a gitti.
Cumhurbaşkanı Marmaris’ten ayrıldıktan sonra 3 askeri helikopter baskına geldi.
Çatışma çıktı ve 2 polis şehit olurken bir asker de yaralandı.
Yaşananların kabaca özeti böyleydi.
Ama o güne dair çok daha fazlası var.
Cumhurbaşkanı'nın Marmaris’e gidişi Grand Yazıcı Oteli’nin ve Erdoğan ailesinin kaldığı lüks villanın sahibi Serkan Yazıcı’nın Meclis Araştırma Komisyonu'na verdiği bilgilere göre yaptığı davet üzerine gerçekleşmişti.
Bu sürpriz davet de başka sürprizler de vardı.
9 Temmuz’daki Erdoğan ve Yazıcı arasındaki görüşmenin hemen ertesi günü Cumhurbaşkanlığı’na bağlı koruma polisleri Marmaris’e gelerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kalacağı villada rutin güvenlik kontrolleri yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 11 Temmuz 2016 günü otele akşam saatlerinde geldi.
Ama alışılmışın dışında bir şey vardı.
Erdoğan yaverlerinden hiç birini yanında getirmemişti.
Üstelik otelin sahibi Serkan Yazıcı da 14 Temmuz’a kadar Erdoğan’ı hiç görmedi.
O tarihlerde Erdoğan’ın nerede olduğu ile ilgili AKP kontrolündeki basında haberler bıçak gibi kesilmişti.
Erdoğan 3 gün sonra 14 Temmuz günü kaldığı villadan çıktı ve Okluk Koyu’ndaki Cumhurbaşkanlığı’na ait yerleşkeyi incelemeye gitti.
Buraya giderken otele ait helikopteri kullandı.
15 Temmuz 2016 günü ise Cuma gününe denk gelmişti.
Daha önce bölgeye sık sık tatil için gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın en azından Cuma namazlarında ortaya çıktığı biliniyordu.
Çamlı Köyü Camii'nde yine hazırlıklar yapıldı.
Cuma namazının saati 13:23’tü.
Ama Erdoğan darbe günü Cuma namazına gitmedi.
***
Tuhaflıklar devam ediyordu.
Öğleden sonra Cumhurbaşkanı Koruma Müdürü Muhsin Köse’ye bir telefon geldi.
İddiaya göre Köse “Şimdi Beyefendi’yi rahatsız edemem,” deyip kapattı.
Telefonun geldiği saatle Erdoğan'ın 'Darbeyi eniştemden öğrendim' dediği saat örtüşüyordu.
Daha sonra bir Köse'ye bir telefon daha geldi.
Bu sefer Muhsin Köse panikle yerinden kalktı ve acele villaya gitti.
Villaya vardıklarında sıradışı bir hareketlilik olduğu görülüyordu.
Bahsedilen telefonların MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a ait olduğu daha sonra darbe girişimi ile ilgili iddianamelerde yer alacaktı.
Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler kendi ifadesinde Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile Genelkurmay Karargahı’nda yapılan toplantı esnasında Fidan’ın ‘Komutanım ben bir de Sayın Cumhurbaşkanımıza bilgi vereyim,’ dediğini ve Koruma Müdürü Muhsin’i telefonla aradığını söyleyecekti.
Güler o anları şöyle anlatacaktı:
"Fidan Muhsin'e ‘Sayın Cumhurbaşkanımızla görüşebilir miyim?’ dedi. Karşıdan bir cevap aldı. Bunun üzerine Hakan Fidan ‘Peki Muhsin dışarıdan bir saldırı olsa yeterli gücün, silahın ve adamın var mı?’ diye sordu. Oradan bir cevap daha aldı, ancak cevabını bilmiyorum. Sonra tekrar bir daha ‘Muhsin sana dışarıdan bir saldırı olsa buna karşı koyacak kadar gücün, kuvvetin ve adamın var mı?’ diye bir daha sordu. Olumlu bir cevap almış olmalı ki ‘Kolay gelsin’ dedi ve telefonu kapattı.”
Cumhurbaşkanı’nın ailesi ile tatile geldiği, bölgede olduğunun bilinmemesi için görünür güvenlik tedbirlerin minimuma indirildiği esnada Koruma Müdürü’nün karadan, havadan ve denizden gelebilecekler saldırılar için yeterli mühimmat ve personelin olduğu noktasında Hakan Fidan’a tehdidin ne olduğunu sormadan olumlu cevap vermesi kafalardaki soru işaretlerini artırıyordu.
Bu telefon görüşmeleri ifadelere göre saat 19:00 civarındaydı.
Erdoğan ve beraberindekiler Marmaris’ten ayrılma planları üzerinde çalışıyordu.
Ancak 19:00 ile 23:00 arasında villanın içinde tam olarak nelerin yaşandığı ve konuşulduğu hala bilinmiyor.
Erdoğan, 15 Temmuz sonrası sürekli Başbakan ile temasta olduğunu Akar ve Fidan’a ise ulaşamadığını birçok televizyon programında anlatacaktı.
Cumhurbaşkanı, Fidan ile ilk temasının ise 22:00’ye doğru olduğunu kayıtlara geçirdi.
Ancak Muhsin Köse’nin acele ve panikle villaya geldiği saatler dikkate alındığında Hakan Fidan’a ve Hulusi Akar’a ulaşamaması için bir neden gözükmüyordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın torununa Kur’an öğretirken çekilen ve kendisinin haber kanalı 24’te darbe girişiminin olduğu gece diyerek bilgi verdiği fotoğraf da kafaları karıştıran bir başka noktaydı.
Öğle saatlerinde bir saldırı haberi alan Erdoğan'ın gece torununa Kur'an öğretiyor olması hayatın olağan akışına aykırıydı.
Erdoğan’ın “O gece” sözlerini AKP'ye yakın gazeteciler, uzun süre “Gündüz vakti herhalde?” diye tashih etmeye çalışacaktı.
Otel sahibi Serkan Yazıcı darbe gecesi Erdoğan’ın yanına 23:00 civarı girdiğini öncesinde cumhurbaşkanlığı ekibi tarafından kendisine telefonla elindeki bütün araçları, tekneleri ve helikopterleri hazır tutma talimatı verildiğini komisyona anlattı.
Erdoğan, 29 Temmuz 2016 tarihindeki A Haber canlı yayınında 4 farklı havaalanı üzerinden kaçış planı yaptıklarını da kamuoyuyla paylaşacaktı. Aslında 4 ayrı noktadan kaçış planı itirafı Erdoğan'ın 'Darbeyi enişteden öğrendim' sözünü ve torununa Kur'an öğretme fotoğrafını ve hikayesini boşa düşürüyordu.
Erdoğan saat 00:04’te Marmaris’te görev yapan yerel medya çalışanlarına yaklaşık 5 dakikalık bir açıklama yaptı.
Halkı meydanlara çağırdı.
Bu açıklama ulusal kanallarda yayınlanmadı.
Bu defa 00:24’te o meşhur Facetime yayını gerçekleşti.
CNN Türk’e görüntülü bağlandı ve halkı tekrar sokağa çıkmaya çağırdı.
Komisyon notlarında yerel gazeteciler ilk demecin yayınının gecikmesini teknik imkansızlıklara bağlayacaklardı.
****
Erdoğan, CNN Türk bağlantısından sonra saat 01:15 civarında ailesi ile birlikte helikopterle Dalaman Havalimanı’na doğru yola çıktı.
Burada kendisini cumhurbaşkanlığına ait ATA uçağı bekliyordu.
ATA uçağı saat 00:40’ta İzmir Adnan Menderes Havaalanı’ndan kalkarak Dalaman Havalimanı’na inmişti.
01:30'da helikopterden uçağa intikal etmişlerdi.
Marmaris iddianamesindeki ayrıntılara göre ATA uçağı yolcu uçağı izlenimi verilerek THY-8456 koduyla 01:43’te Dalaman Havalimanı’ndan ayrılmıştı.
Ama bu darbecilerin Erdoğan'a neden ulaşamadıkları sorusunu tam olarak cevaplamıyordu.
15 Temmuz’la ilgili hazırlanan iki farklı rapor Erdoğan’ın uçuş güzergahının askerler tarafından bilindiğini gösteriyor.
CHP'nin raporuna göre ATA-TC uçağı TK-8456 adlı uçağın kodunu kullanmıştı.
Ancak Türkiye saati ile 16 Temmuz 2016 saat 00:30’da Flightradar isimli programda uçak kodunun Türk Hava Yollarına ait olmasına rağmen uçağın Türk Hükümetine ait olduğu bilgisi de açık biçimde görülmekteydi.
Flightradar programına göre Cumhurbaşkanı’nın uçağı olduğu söylenen uçak Atatürk Havalimanı'na sadece dakikalar uzaklıkta Marmara Denizi üzerinde ve inişte olduğu anlaşılmaktaydı.
Kalkış yeri olarak Dalaman gösterilmekte ancak iniş yeri belirtilmemekteydi.
Resmi bilgi Cumhurbaşkanı'nın İstanbul’a 16 Temmuz 2016 sabah saat 03:20’de indiği şeklindeydi.
Ancak Flightradar programı Cumhurbaşkanı'nı taşıdığı söylenen ve kodu THY uçuş kodu ile değiştirilmiş olan uçağın açıklanandan yaklaşık 2-2.5 saat önce inişte olduğunu gösteriyordu.
Diğer taraftan uçağın uçuş rotasına bakıldığında Dalaman’dan havalandığı, İzmir’e doğru uçtuğu, buradan Mudanya istikametine gittiği, bir süre tur attıktan sonra Marmara Denizine çıkarak inişe geçtiği yine net bir şekilde ortadaydı.
Erdoğan’ın işgal edilmeyen Ankara Esenboğa Havalimanı ya da başka bir havaalanı yerine riskli durumdaki İstanbul’a inmesi de cevaplanması gereken bir soru olarak hala ortada duruyor.
Ayrıca rotanın ilk andan itibaren İstanbul olup olmadığına dair Erdoğan ve ailesinin farklı ifadeleri kafa karıştırıyor.
*****
Erdoğan sağ salim gitmiş ancak Marmaris'teki hareketlilik bitmemişti.
Saat 03:20 civarında 3 askeri helikopter Erdoğan’ın yaklaşık 2 saat önce ayrıldığı otelin civarında tur atmaya başladı.
Kimse anlam veremiyordu.
Muğla Emniyet Müdürü Hakan Çetinkaya olayı ilk duyduğunda darbecilerin Marmaris İlçe Emniyet binasını ele geçirmek için geldiğini zannetti.
Oysa askerler otelde olmayan Erdoğan’ı alıp Akıncı Üssü’ne götürmek için gelmişlerdi.
Operasyonun başında Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş vardı.
Sönmezateş görevi darbe girişimi esnasında öldürülen Tuğgeneral Semih Terzi’den aldığını söyleyecekti.
Emir komuta çerçevesinde bir askeri faaliyet olacağını düşündüğünü belirten Sönmezateş duruşmada, o gece saat 23 civarında Genelkurmay bildirisini emir astsubayının kendisine ulaştırmasından sonra gelişmelerin tahmin ettiği gibi ilerlediği kanaatine vardığını ve emir-komuta çerçevesinde TSK’nın yönetime el koyduğunu sandığını anlattı.
Ancak 15 Temmuz ile ilgili en kritik soru cevapsızdı.
Askerler neden Erdoğan ayrıldıktan 2 saat sonra Marmaris’e gelmişlerdi?
Televizyonların canlı yayında olduğu, internetin açık ve bir kesinti yaşamadığı, cep telefonlarının sorunsuz çalıştığı bir gecede operasyona katılan askerlerin dünyadan bu kadar nasıl kopuk olabilirdi?
Stockholm Center for Freedom'ın hazırladığı rapora göre askeri uzmanlar, hava araçları ile operasyona giden ekiplerin mutlaka karada bir nokta ile temas halinde olduklarını, bunun aksinin mümkün olmadığını belirtiyordu.
Buna göre askerler ya farklı bilgilendirilmiş ya da farklı yönlendirilmişti.
Operasyonun başındaki Tuğgeneral Sönmezateş mahkemede 4 saat İzmir Çiğli Askeri Üssü’nde bekletildiklerini anlattı.
“Bekletilme talimatını Akıncı Üssü Hareket Merkezi’nden aldık. Hüseyin adlı soyadını hatırlamadığım bir yarbayla görüştüm. Ama emri verenlerin hangi generallerin olduğunu biliyorum. Talimatın emir-komuta zinciri içinde yapıldığını düşünüyordum. O generalin kendisinin açıklamasını bekliyorum," dedi.
O general hala sır olarak duruyor.
Askeri uzmanlar, darbenin bir numaralı hedefinin bu kadar amatörce ele geçirilmeye çalışılmasının özel kuvvetlerin yapısı ve TSK’nın operasyon prosedürleri ile izah edilemeyeceğini söylüyor.
Darbenin 1 numaraları hedefi olan Erdoğan'ın askerlerin İstanbul’da köprüye çıktıktan 6 saat sonra ele geçirilmeye çalışılmasının mantıklı izahı yoktu.
Erdoğan’ın helikopteriyle indiği Dalaman Havaalanı da aynı zamanda askeri bir havalimanıydı.
Akıncı Üssü İddianamesi'ne göre 00:53 00:57 arasında Erdoğan'ın Dalaman'daki uçağı tespit edilmişti.
Bir minibüs gelmiş ve uçağı kontrol etmişti.
Erdoğan darbenin hemen ertesinde CNN International’a verdiği röportajda ve sonra bir çok kereler “Marmaris’te 15 dakika daha kalsaydım öldürülecektim,” dedi. Oysa savcılık iddianamesinde geçen bilgiler, görgü şahitleri, komisyon tutanakları çok açık bir şekilde askerlerin Erdoğan’ın ayrılmasından 2 saatten fazla bir süre sonra otel çevresine geldiğini gösteriyordu.
Cumhurbaşkanı kamuoyuna somut delillerle uyuşmayan bir bilgiyi ısrarla vermeye devam ediyordu.
Üstelik Erdoğan’ın kaldığı otele 15-20 dakika mesafede Türkiye’nin en önemli askeri merkezlerinden Aksaz Deniz Üssü vardı. Üssün komutanı Tuğamiral Namık Alper 16 Temmuz sabahı gözaltına alındı ve tutuklandı.
2 tugayın, yaklaşık 4 bin silahlı askeri personelin, savaş gemilerinin ve uçaksavarların olduğu üssün Erdoğan’ın kaldığı otele yönelik bir girişimde bulunmaması, darbe planlarında bu üssün kara ve deniz gücüne aktif olarak yer verilmemiş olması da askeri uzmanlar tarafından oldukça garip bulunuyor.
Marmaris’e giden askeri ekip eğer amaçlarına ulaşmış olsalardı kendilerini bekleyen askeri bir uçak ile beraber Cumhurbaşkanı’nı Akıncı Üssü’ne götüreceklerini söyledi. Ancak böyle bir uçak hiçbir zaman Çiğli’ye ya da yakındaki bir havaalanına gelmedi.
Marmaris’teki otele baskın anında şehit olan 2 polis memuru ile ilgili de şüpheli bilgiler var. Polislerden bir tanesinin Binbaşı Seymen’in silahı ile vurulduğu iddianamede yer alırken, diğer polisi şehit eden merminin hangi silahtan çıktığı hala bilinmiyor.
Erdoğan'a CNN Türk’e bağlandığı esnada kendisine “Başkomutanım de” diyen kişinin kim olduğunu sır.
Ama 15 Temmuz'la ilgili çok açık bir gerçek var.
Darbe girişimi Erdoğan’a bütün yetkileri elinde topladığı Türk tipi Başkanlık rejiminin yolunu açtı.
Bu sebeble olsa gerek Erdoğan daha darbe gecesi yaptığı ilk basın toplantısında “Bu çıkış, bu hareket Allah’ın bize büyük bir lütfu,” diyecekti.
İstanbul'da o gün 15 bin polisle bir 'Huzu operasyonu' hazırlığı yapmış olması, belediye araçlarının, Diyanet'in ve bazı sivil grupların hazır olması da yine Allah'ın lütfuydu.
Darbe girişimi sanığı Tuğgeneral Hakan Evrim de mahkemede bu noktaya dikkat çekti.
Evrim, “Devlete ve belediyeye ait inşaat kamyonları, üstelik kasalarında kum dolu bir şekilde Etimesgut Zırhlı Birlikler Komutanlığı nizamiyesi önünde, askeri bir düzen içerisinde, tankların geçişine izin vermeyecek bir şekilde yer aldılar. Önceden hazırlık yapılmadan bu kadar hızlı nasıl reaksiyon gösterildiği yorumunu takdirinize bırakıyorum,” ifadelerini kullandı.
Erdoğan 249 kişinin hayatını kaybettiği dehşet verici kanlı bir olaya niye ‘Allah’ın lütfu’ dediğini ise kısa süre sonra açıkladı.
Erdoğan bizzat şöyle diyecekti:
“Şu andaki süreç içerisinde normal zamanlarda yapamayacağımız birçok şeyi hamdolsun yapabilme imkânına, gücüne sahip olduk.
15 Temmuz darbe girişimi ülkeyi tek adam rejimine taşırken Erdoğan'ın darbeyi tam olarak kaçta öğrendiği ise hala sır olma özelliğini koruyor.
Bu nokta önemli. Çünkü Milli İstihbarat Teşkilatı’na 14:20’de yapılan ihbarın gereği yerine getirilseydi 249 kişi ölmeden, 2 binden fazla kişi yaralanmadan darbe bastırılabilirdi.
Dahası MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ı köşeye sıkıştıran “İhbara rağmen darbeyi neden önlemediniz?” sorusunun en önemli muhatabı Erdoğan olacaktı.
Böylesine affedilmez bir hataya rağmen adı geçen bürokratların koltuklarında oturmaya devam ediyor olmalarını da Erdoğan dahil yetkili hiç kimse izah edemiyor.
Ortalama akıl ve normal bürokratik işleyiş, Erdoğan’ın en geç Genelkurmay Karargâhıyla aynı saatlerde, yani 16 civarlarında darbe ihbarından bilgi sahibi olması gerektiğini söylüyor. vtr “Bugün bildiğiniz gibi öğleden sonra bir hareketlilik, ne yazık ki, silahlı kuvvetlerimizin içinde mevcuttu,”
Erdoğan Atatürk Havalimanı'nında yaptığı bu açıklama sonrası defalarca karar değiştirdi.
Reuters’e verdiği mülakatta saat 4-4:30 civarında eniştesinden öğrendiğini söyledi.
Bir A Haber canlı yayınında, bu defa yine eniştesinden 21:30’da öğrendiğini iddia etti.
CNN International’e ise, eniştesinden öğrendiği saati 20:00 olarak açıkladı.
***
Bütün bu çelişkiler bir yana Cumhurbaşkanı Erdoğan 15 Temmuz’un objektif bir şekilde aydınlatılması taleplerine hiçbir zaman olumlu yaklaşmadı.
Darbenin arkasında olmakla suçladığı Fethullah Gülen, ilk günden uluslararası bir komisyon kurulmasını teklif etmesine rağmen Erdoğan Türkiye'deki yargılamalardan dahi rahatsız oldu.
Darbe Araştırma Komisyonu aylar sonra kuruldu ve alelacele bitirildi.
MİT Müsteşarı ve Genelkurmay Başkanı gidip ifade dahi vermedi.
Aynı şekilde, darbeyi öğrendiğini söylediği eniştesi Ziya İlgen de komisyona ifade vermekten kaçtı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, MİT Müsteşarı Fidan ve Genelkurmay Başkanı Akar arasındaki gizemli ilişkinin, bağımsız ve tam yetkili komisyonlar ve objektif mahkemeler tarafından açığa çıkarılacağı ana kadar 15 Temmuz üzerindeki ağır şüpheler devam edecek.
Ne yazık ki üç isim de bu konuda işbirliğine yanaşacak gibi görünmüyor.
Bu tavırları kendilerine yönelen soru işaretlerini daha da çoğaltıyor.