İspanya'nın başkenti Madrid'te düzenlenen Yeni Ekonomik Formu'nda
İspanyol işadamlarına konuştu. The Wall Streeü Journal Gazetesi tarafından organize edilen formun ikinci bölümünde soruları
cevapladı.
Bir basın mensubunun, "
Kürtler özerk bir statüye veya
azınlık hukukuna sahip olacak mı?" yönündeki sorusunu cevapladı. Baş
bakan Erdoğan, ilk soruda "
Kürdistan" ifadesinin kullanılması üzerine soruyu cevaplamadı; ikinci soruda, "
Kürtler" ifadesinin kullanılması üzerine soruya
yanıt verdi.
Başbakan Erdoğan, "Bu sorusu çok yanlış bir soru. Benim
ülkemde Kürt kökenli vatandaşlarım benden farklı bir statüye sahip değil. Ben Başbakan
Tayyip Erdoğan olarak nasıl bir statüye sahipsem benim Kürt kökenli vatandaşlarım da aynı statüye sahip." dedi.
Başbakan Erdoğan, kendisinin sahip olduğu haklara Kürt kökenli vatandaşların da sahip olduğuna dikkat çekerek, "Kürt kökenli vatandaşlarıma bu ülkede azınlık olur musunuz sorusunu sorduğunuz zaman soruyu soranları
tekme tokat dışarı gönderirler. Niye? Çünkü olanlar asli unsurdur. Böyle bir azınlık şeyini asla kabul etmezler.
Türkiye'de benim Kürt kökenli vatandaşlarım Başbakan da, Bakan da olmuştur. Anayasal kurumların hepsinde görev almışlardır. Daha ne olsun? Buna bir engel yoksa daha ne olsun?
Bunlar art niyetli olarak ülkemizin üniter yapısı üzerinde hesabından kaynaklanmaktır. Biz buna
prim vermeyiz. Bölücü
terör örgütü de gayreti buradan kaynaklanmaktadır. Bölücü
terör örgütü benim Kürt kökenli vatandaşlarımı istismar etmektedir. Onları istismar etmektedir. Kazandırdığı geleceğe yönelik kazandıracağı da yoktur. O bölgede partimin birinci olması sıradan bir olay değildir. Demek ki ben Kürt kökenli halkımla bütünleşmişim, kaynaşmışım. Bizde etnik, bölgesel, dinsel milliyetçilik yasaktır. Farklı azınlıktı, şuydu buydu gibi oyunların içinde de yer almayız. Üniter yapımıza da asla söz söylemeyiz." diye konuştu.
"
Mayıs ayında
Almanya Başbakanı Merkel ve
Fransa Devlet Başkanı
Sarkozy ile konuşacaksınız?" sorusu üzerine Erdoğan, şöyle devam etti: "Önce Almanya'da masaya yemek olarak ne geleceğini bilemiyoruz. Sarkozy ne Merkel ne getirecekler, görelim. Beğendiklerimizi seçeceğiz. Beğenmediklerimizden
yiyecek halimiz yok. Sarkozy imtiyazlı
ortaklık diye bir şey takılıp duryor. AB muktesabatı içinde içinde AB'ye üyelik vardır. Türkiye kabul edilecekse edilir edilmeyecekse edilmez. Her ikisinin ortasındaki bir yeri bizim kabul etmemiz mümkün değil. Bunu Sayın Sarkozy'inin de Sayın Merkel'in de bilmesi lazım. Bunu kendilerine söylediğim için burada rahatlıkla söylüyorum. Türkiye AB'ye neyi kazandıracak? Neyi, medeniyetler ittifakını. Bir buçuk milyarlık
İslam dünyası ile Batı'yı bütünleştirmede bir
köprü görevini görecektir. Türkiye böyle bir misyon üstlenmiştir. Almanya'da yaptığım görüşmelerde temennim odur ki yanlış yaklaşım tarzını ortadan kaldırırız."
"
İran'ın istikrarı bozmakta en önemli ülke olduğunu söylediğinde ABD ile hemfikir misiniz?" sorusunu Erdoğan şöyle cevapladı: "İran ile Türkiye olarak aramızdaki münasebetleri söylemem gerekir. İran ile özellikle göreve geldikten sona artan ticaret hacmimiz var. Bu ticaret hacmimizin en önümlisi de İran'dan
doğalgaz alıyoruz. Birinci derecede doğalgaz
ithal kaynağımız.
Rusya ikinci derecede iran. Buna karşılık mal ihracı yapıyoruz. Aramızda herhangi bir sorun söz konusu değil. Biz gelmeden önce maalesef arzu edilen bir komşuluk da yoktu aramızda. Şimdiki gibi istikrar da yoktu. Bir milyon İranlı turist Türkiye'ye geldi. Takdir edersiniz ki bunlar küçümsenecek şeyler değil. Burada sadece
nükleer enerji ile alakalı konu gündemde. Biz şunu açık söylüyoruz; kitle
imha silahı olarak İran'da böyle bir yapılanmanın olması bizim de olumsuz yaklaşımımızı gerektir. Bunu insani amaçlı kullanackasa buna söylecek bir sözümüz olmaz. Aynı şekilde nükleer enerjiyi ülkesinde kumşu olan ülkeler var. Bunlar doğal. Bunlara kimse birşey demiyor. Bunu da anlamakta ben zorlanıyorum.
Adil olmamız gerekiyor." dedi.
Erdoğan, "Sizce Türkiye ne tür önlemler alabilir dünya çapında BM'ye
destek verecek sorunların çözümü açısından?" sorusunu ise şöyle cevapladı: "Gerek
Afganistan gerek
Filistin gerek Irak'ta BM aslında atması gereken adımları atmıştır diyemeyiz. Burada ne yazık ki hala bir işi hafiften ele almak gibi bir tutum söz konusu. Afganistan'ın 5 yıl öncesi durumunu şu an ile değerlendirdiğimizde ileri mi gidiyoruz geri mi gidiyoruz diye baktığımızdan ne yazık ki bir durağan dönemden sonra
terör örgütleri ne yazık ki dişini göstermeye başladı. BM çok daha kararlı bir duruş sergilemesi lazım. Bunu sergilerken de özellikle Afganistan'da Türkiye dışında halkı
Müslüman olan ülkelerin orada çalışma yapmasında fayda görüyorum. Koalisyon güçleriyle
iletişim bozukluğu var. Bu da
tahrik meydana getiriyor.
Bizim askerimizle Afgan halkı arasında ufak tefek sorunlar dışında sorun yaşanmamıştır. Irak'ta zaten BM yok diyebiliriz. Sadece
koalisyon güçleri var. Şu anda BM'nin devreye girebilmesi süreci yaşanıyor. Filistin konusunda BM ne yazık ki orada da yok. Filistin meselesinde şahsen ben şunu beklerim;
İsrail ile Filistin arasında bir hat çizilecekse burada BM yer almalı. Sınırda İsrail askerleri beklediği sürece burada barışı temin etmek mümkün değil. Ben Başbakan olarak İsrail'den Filistin'e geçerken orada yarım saat bekletildim. Arabamın
Türk bayrağı var yarım saat bekliyorum. Ortadoğu'da İsrail ile en uyumlu ülke biziz. Neden özgüven yok? Ama orada BM olmuş olsa böyle bir sıkıntıyı yaşamak mümkün olmaz." dedi.
"İspanya'nın Türkiye'nin AB üyeliğine ilişkin desteği
seçim sonuçlarında değişir mi?" yönündeki soruya ise Erdoğan, "Şimdi beni köşeye sıkıştırıyorsunuz" şeklinde esprili bir cevap verdi.
Erdoğan, İspanya'nın Türkiye'yi desteklemesini bir devlet politikası olarak gördüğünü vurguladı.
CİHAN