Uluslararası Af Örgütü başka kurumlara benzemez Erdoğan!
AHMET NESİN | ARTI GERÇEK
Uluslararası Af Örgütü’nün (Amnesty) devamlı olarak uyarmak zorunda olduğu, hakkında rapor tutmak zorunda olduğu ülkeler var ve Türkiye’de bunların başında geliyor. Siyasi yaşamı sık sık darbelerle kesilen ülkeler için bu alışkanlık yapmış diyebilirim.
O yüzden de bizimkilerde de pelesenk haline geldiğinden artık bu ve benzeri sivil örgütlerine karşı hep “Heytttttt”le başlayan yanıtlar veriyorlar.
Uluslararası Af Örgütü her yıl bir rapor yayınlıyor ve bunu bütün dünyaya duyuruyor. Biz bu raporun içinde yıllardır ön sıraları kimseye kaptırmıyoruz. Ben olaya şu açıdan bakıyorum, Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından en çok mahkûm edilen ülkelerden biri.
2014 yıl sonu rakamlarına göre Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) Ukrayna’nın 13 bin 650, İtalya’nın 10 bin 100, Rusya’nın 10 bin, Türkiye’nin de 9 bin 500 dosyası bulunuyor. 2014 yılına göre en çok karar açıklanan ülkelerden de Rusya 129 kararla birinci, Türkiye ise 101 kararla ikinci.
Bu 101 kararın 94’ünde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin en az 1 maddesi ihlal edilmiş durumda. Türkiye geçenlerde 1 günde 4 ayrı dosyadan mahkûm edildi.
Uluslararası Af Örgütü’yle AİHM’in ne gibi bir bağlantısı var? diye sorabilirsiniz. Olmaz mı? Bu kadar mahkûm olan bir ülke noktasına geldiyseniz, Af Örgütü’nün suçlular listesinden ömür boyu çıkmayı beceremezsiniz.
Bugünlerde yaşadığımız Suriye savaşıyla ilgili Uluslararası Af Örgütü önceki günlerde bir açıklama yaptı.
Açıklamanın tamamını Artı Gerçek’ten alarak yayınlıyorum: “Türkiye'nin Kuzey Suriye'ye yönelik askerî harekâtına dair hazırlanan raporda Türk Silahlı Kuvvetleri ve Suriyeli silahlı gruplardan oluşan müttefikleri, Kuzeydoğu Suriye’de 'saldırı sırasında ciddi insan hakları ihlalleri ve savaş suçları işledi."
Uluslararası Af Örgütü, "Bu suçlara sivilllerin yaşadığı yerleşim yerlerinde toplu sivil ölümleri ve yaralanmaların dahil edildiği"ni açıkladı.
İlk yardım çalışanları, sağlık çalışanları, yerlerinden edilenler, gazeteciler ve insani faaliyetlerde bulunan görevlilerden oluşan 17 kişinin tanıklığına başvurulduğunu belirten Af Örgütü, "Toplanan bilgiler, yerleşim alanlarına yönelik ayrımsız saldırılara ilişkin ezici kanıtlar sunuyor." dedi.
Uluslararası Af Örgütü raporda, Kürt Kızılayı (Heyva Sor a Kurd) çalışanı bir tanık, 12 Ekim’de Salihiye köyünde yerlerinden edilenlerin sığındığı bir yere düzenlenen bombardımanın ardından yıkıntılar arasında cenazeler çıkardığını anlattı.
Söz konusu tanığın "Öldürülen çocukların kız mı erkek mi olduklarını bilemiyordum, çünkü bedenleri kömür gibi kararmıştı." şeklindeki anlatımlarına da raporda yer verildi.
Uluslararası Af Örgütü, 12 Ekim’de Suriye Gelecek Partisi Genel Sekreteri Hevrin Xelef’in infaz edilmesi üzerinde de durdu.
Xelef’in öldürülmesine ilişkin "Ahrar El Şarkiye savaşçıları tarafından aracının dışına kadar sürüklendi, dövüldü ve soğukkanlı bir şekilde kurşunla öldürüldü.” denildi.
Af Örgütü’ne sunulan hastane raporunda da Kürt kadın siyasetçinin “kafasında bir çok kurşun izi, bacaklarında, yüzünde ve kafatasında kırıklar olduğunun tespit edildiği" belirtildi.
Yazar Ahmet Nesin, neo selefi grupları "Milli Suriye Ordusu (MSO)" altında toplayan AKP lideri Erdoğan'ın Suriye'nin kuzeydoğusunda işlenen savaş suçları sebebiyle yargılanabileceğini belirtti.
Ahrar El Şarkiye üyelerinin aynı gün en az 9 Kürt milisi alıkoyup, öldürdüğü bilgisini veren Uluslararası Af Örgütü, bu gruplarının alıkoyduğu bir sağlık örgütüne çalışan iki sivilden de halen haber alınamadığı bilgisini paylaştı.
Bunun üzerine Dışişleri Bakanlığı, “Harekâta destek veren Suriye Milli Ordusu'nun, kendi unsurlarının neden olduğu iddia edilen sivil zayiat vakalarını incelemek üzere bir Soruşturma Komisyonu kurduğunu bu vesileyle hatırlatmakta fayda görüyoruz. PYD/YPG'nin AB ve NATO tarafından da terör örgütü kabul edilen PKK ile bağı ve işlediği suç ile ihlaller defaatle belgelenmiştir. Uluslararası Af Örgütü'nü, kendisi de dahil olmak üzere bağımsız uluslararası kuruluşlarca yapılan bu çalışmaları yeniden incelemeye davet ediyoruz.” diye bir açıklama yaptı.
Esasında Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklama isnat edilen suçun işlendiğini kabul anlamına geliyor. Çünkü açıklamada “Yapmadık.” denmiyor, terör örgütü saptamasıyla işin üstü örtülmek ve haklılık kazanılmak isteniyor.
Af Örgütü’nün açıklamasını Birleşmiş Milletler kabul ettiğinde ne yapacak peki Türkiye Dışişleri Bakanlığı? İşi zor, çünkü Birleşmiş Milletler’e göre PKK de PYD de terör örgütü değiller.
Erdoğan’ın dünkü konuşmasına baktığımızda bu 5 günlük aranın pek bir işe yaramayacağı ortaya çıkıyor. Dünkü açıklamasında Erdoğan, salı günü (Vladimir) Putin ile görüşeceğini ve şartlar yerine getirilmediği taktirde savaşa devam edeceğini söylüyor.
Şartlar yerine gelir mi? diyorsanız, olanaksız.
Erdoğan açıkçası Putin’e “Bana savaşmadan Suriye’den bir parça toprak ver.” demeye getiriyor, ama bu olanaksız ötesi bir şey.
Dünya siyaseti öyle ilginç bir hale geldi ki, Suriye topraklarının ne olacağıyla ilgili ya ABD ile ya da Rusya ile görüşüp anlaşmalar düzenliyoruz. Diyelim ki ABD ve Rusya’dan Suriye razı, yani Esad bunu kabul etmiş.
Peki Türkiye bunu ne adına yapıyor? İşte bunu anlamak zor. O hakkı kendisinde neye dayanarak buluyor, bu bilinmeyen bir denklem gibi bir şey.
Beni dinleyeceğini sanmasam da ben Erdoğan’a derim ki, “Eğer Uluslararası Af Örgütü’ndeki raporda savaş suçu işlediğin yazılıysa, bence bundan sonra dikkat et yada Avrupa’ya çık ve biraz dolaş.”
Bence o yüzden bundan sonra komutanlar da atacakları adıma dikkat etmek zorundalar, çünkü artık sonrası toplu yargılamaya kadar gider.