Birgün yazarı Yaşar Aydın, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "aşkım" diye hitap ettiği ve yeniden iktidar partisine geçmesi için uzunca bir süredir hazırlık yaptığı İstanbul'da aday olarak eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'un tercih edilmesini değerlendirdi.
Sandıkların kurulacağı 31 Mart 2024'te siyasetin nabzının megakentte atacağını dile getiren Aydın, yaygın kanının aksine ortaya çıkan sonucun şaşırtıcı olmadığını ve aylardır diğer isimlerin Kurum karşısında şanslarının zayıf olduğunu söylediğini kaydetti.
Aydın'a göre bu kararın verilmesindeki etkenler şöyle:
"1- Sürekli kriz: Seçim bitmiş Erdoğan ve Cumhur İttifakı önemli bir eşiği aşmıştı. Ama sorun çözme kabiliyeti geriledi. Zorunlu olarak genişlettiği ittifaklarla geleceği daha da belirsiz hale geldi. Rejimin bu haliyle devam etmesi ve 2028'i karşılaması mümkün gözükmüyor. O yüzden her önemli başlık kriz nedeni oldu ve olmayı sürdürecek.
2- Klikler savaşı: Bu süreçte iktidar içinde tek gerilim MHP-AKP arasında değil, partilerin de içerisinde ciddi ekipler oluştu. Özellikle Fidan ve Kalın siyasette ağırlığını hissettirdi. Bu isimlerin yanı sıra Ali Yerlikaya da sayılabilir. İktidarın siyasi yönelimi ve bürokrasi içinde bu isimler kendini iyice hissettiriyor.
'AİLEDE TARAFLAR BELLİ OLDU'
3- Ailenin durumu: Erdoğan saltanat tartışmaları gölgesinde rejimin ortaklarına kendini dayatmaya devam ediyor. Burada da en önemli sıkıntı ailenin bütün olmayışı. Bir oğul ve iki damat önümüzdeki günlere talip. Ama şu anda ne Erdoğan ne de rejimin diğer ortakları tarafından kabul görebildiler. Hatta iç rekabet gözle görünmeye başladı. Selçuk Bayraktar ve eşinin yeni vakfı bile bu rekabete delalet.
'KURUM'UN AÇIKLANMASI BİR ZORUNLULUK HALİNE GELDİ'
Tablo böyle olunca Murat Kurum'un açıklanması bir zorunluluk haline geldi. Birincisi MHP ve AKP'de yol ayrımına neden olmayacak bir aday olmalıydı. Bu yüzden Sinan Ateş cinayetinde gerildikleri Ali Yerlikaya asla olamazdı. Selçuk Bayraktar ismi çok konuşuldu. Bayraktar'ın, siyasete İstanbul'la başlaması otomatik olarak 2028 ile kodlanması anlamına gelecekti. Yani Erdoğan'ın veliahttı. Bu durum ittifak içinde sorun yaratabileceği gibi aile için de kabullenmesi de zor birim durum. Doğal olarak o da baştan beri imkansızlar arasındaydı.
İçine sürüklendikleri rejim krizinde belli oranda aşama sağlanmadan, Erdoğan'ın bir an bile dümenden elini çekme şansı yok. Dolayısıyla gerekli olan, yerel seçimlerde de öne çıkacak bir figür değil, Erdoğan'a yapışacak, onun gölgesinde yürüyecek bir isimdi. Yukarıda da belirttik o isim, parti ve ittifak içi dengeleri derinden etkileyecek biri de olmamalıydı. Erdoğan'ın öncelik verdiği başlıklar bunlar oldu. Kazanacak bir isim arayışı ikinci öncelik haline geldi. Sonuçta her koşulda İstanbul seçiminin Erdoğan ve İmamoğlu arasında geçeceği varsayımıyla son derece rasyonel bir tercih olarak da kabul edilebilir. (...)"