Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül'ü tahliye eden Anayasa Mahkemesi'nin hak ihlali kararına yönelik, "Sadece sessiz kalırım o kadar ama onu kabul etmek zorunda değilim. Verdiği karara da uymuyorum, saygı da duymuyorum." açıklaması tartışma çıkardı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nun 47'inci birleşimi açıldı. Birleşimi TBMM Başkanvekili Ayşe Nur Bahçekapılı yönetiyor. 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 yılı Merkezi Yönetim Kesinhesap Kanunu Tasarısı'nın TBMM Genel Kurulu'nda görüşülmesine devam ediliyor.
Bugün; Hazine Müsteşarlığı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Afet Ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk Kültür Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu bütçeleri ele alınıyor.
"BİZ DE CUMHURBAŞKANI'NIN BU AÇIKLAMALARINI REDDEDİYORUZ, KINIYORUZ"
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Erdoğan'ın, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararı tanımadığını, bu kararı doğru bulmadığını ve saygı duymadığını ifade ettiğini aktardı. Cumhurbaşkanı'nın kuvvetler ayrılığını tesis ve kuvvetler arasında uyumu sağlamakla da görevli olduğunu ifade eden Özel, "Anayasa'nın kendisiyle ilgili maddeleri gereğince. Kendisinin, Anayasa Mahkemesi gibi ülkenin en üst yargı kuruluşu, kaldı ki o kuruluşa yargıçların nasıl, ne şekilde, hangi yöntemlerle atandığı, kimler tarafından atandığı da ortadayken yapmış olduğu bu yaklaşım demokrasiyle bağdaşır değildir. 28 Şubat'taki darbe girişiminin ruhu, mantığı, elindeki güç, kuvvet 'Bana yasamaya ve yürütmeye bunu yaptırmaya imkân verir' nasıl diyorsa, şimdi kendi elinde bulundurduğu güç ve yetkiyle yargı üzerinde kurmaya çalıştığı tahakküm, yaptığı eleştiri ve devletin başı olarak bu kararı tanımadığını söylemesi aynı derecede vahamet içermektedir. Biz de devletin başı olmasına ve şahsının uygulamalarına değil ama makamına duyduğumuz saygıya rağmen onun bu açıklamalarını tanımıyoruz, reddediyoruz, kınıyoruz." diye konuştu.
"KİŞİLERİN TUTUKSUZ YARGILANMALARI ESASTIR"
AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan ise Türkiye'de Anayasa Mahkemesi kararlarının da diğer mahkemelerin kararlarının da bütün siyasilerin, bütün hukukçuların kararlarının da tartışılabilip eleştirilebileceğini ifade etti.
"Kararların eleştirilebilir olması başka bir şeydir, o kararın verilmesinden sonra uygulanması başka bir şeydir." diyen Turan, şöyle devam etti: "Sayın Cumhurbaşkanımız Anayasa Mahkemesi kararını eleştirmiştir, biz de eleştiriyoruz. Anayasa Mahkemesi'nin son kararında yerel mahkemenin kararına âdeta atıfta bulunarak, onun yerine geçerek ceza hukukçusuymuş gibi davranmalarını ben de eleştiriyorum. Kişilerin bizim anlayışımıza göre tutuksuz yargılanmaları esastır. Kim olursa olsun, mahkeme kararı verilinceye kadar tutuksuz yargılanmasını isteriz. Bunu söyledim, onu söylüyorum yine. 'Yerel mahkemenin kararı ne kadar saygınsa…' dedim, aynı şeyi söylüyorum. Siz yerel mahkemenin kararını burada kürsüye çıkıp yerden yere vuracaksınız, hâkimlere olmayan hakareti yapacaksınız ama -tırnak içerisinde- sevindiğiniz bir karar alınca da alkışlayacaksınız. Bunu doğru bulmadığımı söylüyorum, yine aynı şeyi söylüyorum. Sadece Can Dündar değil, kim olursa olsun, kendisiyle ilgili hüküm kesinleşinceye kadar tutuksuz yargılanması esastır. Bunu defaatle söylüyorum. Mahkeme ilahi bir hükümdür, eleştirilemez denmesini doğru bulmuyorum. Anayasa Mahkemesi'nin kararı, sınırlarını aşan, yetki gaspı yapan bir karardır ama kişilerin tutuksuz yargılanmasını istemek başka bir şeydir. Aynı şeyi bir daha söylüyorum, ısrarla altını çiziyorum: Kişiler hakkında yerel mahkeme kararını vermemiştir, kesinleşmemiştir, ne beraat ne hüküm yoktur. Kararı hep beraber bekleyeceğiz. Ama Anayasa Mahkemesi'nin söz konusu kararını eleştirme hakkımız da var diye düşünüyoruz. Kaldı ki hâlâ iddianameyi okumayan, dosyanın içeriğini bilmeyen insanların çok ciddi iddialara rağmen bir şey yokmuş gibi davranmasını ibretlik buluyorum."
TBMM Başkanvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ise "Anayasa'nın 138'inci maddesinin üçüncü fıkrası gereğince, söz konusu davayla ilgili olarak burada bir görüşme yapma ve beyan açıklama durumuna izin veremeyeceğimi bildirmek isterim." uyarısında bulundu.
"KARARA SAYGI DUYMUYORUM DERSENİZ ASLINDA SİZ KENDİNİZE SAYGI DUYMADIĞINIZI GÖSTERMİŞ OLURSUNUZ"
MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay da şöyle konuştu: "AKP Grup Başkan Vekili Sayın Turan'ın sözlerini, bir hukukçu olduğunu da bildiğimden yadırgadığımı da ifade ediyorum. Ne demek yani Anayasa Mahkemesi'ne bu yetkiyi AKP verdi. Yani burada bir parti devleti zihniyetine sahip olunduğu ortaya çıkıyor ki Adalet ve Kalkınma Partisi'ni bu zihniyetten bir an evvel kurtulmaya davet ediyorum. Hakikaten, maalesef Türkiye Cumhuriyeti devleti bir parti devletine dönüştürülmüştür dahi denilebilir, bunun tartışması ayrıca yapılır. Bir cumhurbaşkanı 'Anayasa Mahkemesi kararına uymuyorum, saygı da duymuyorum' diyor. Zaten saygı duyduğunu bu ülkenin, devletin kurumlarına saygı duyduğunu hiç ifade etmedim. Ben buradan Sayın Cumhurbaşkanı'na seslenmek istiyorum: Sayın Cumhurbaşkanı, eğer siz Anayasa Mahkemesi'nin kararına saygı duymuyorum ve uymuyorum derseniz, aslında siz kendinize de saygı duymadığınızı göstermiş olursunuz böylelikle. Asgari tutarlılık… Siz bu Anayasa'ya göre seçildiniz ve bu anayasaya uymak zorundasınız ve saygı da duymak zorundasınız. Devletin başı olarak eğer siz bu asgari saygıyı ve uymayı yapmazsanız, o zaman biz başkalarının hukuksuzluğundan, anarşiden, terörden nasıl şikâyet edeceğiz? Yani eline silahı alıp teröristler yol geçen hanına döndürmüş. Çukur kazanlara hak mı verdirecek? O zaman kendi mazeretlerini ortaya koyuyorlar. Hatırlayalım lütfen, ne zaman bir eleştiriye sahip olsalar kamuoyunda ya Başbakan'dan ya Cumhurbaşkanı'ndan referanslar çıkararak gerekçelerini oluşturmuş durumdalar. Bu sözler Türkiye Cumhuriyeti'ne, kurumlarına, kurallarına darbe üstüne darbedir ve anarşiye, hukuksuzluğa cesaret vermektedir, kuvvetler ayrılığını tanımamaktadır ve bir devletin başı olma, Cumhurbaşkanı olma şuurunu taşımamak demektir. Bu Anayasa Mahkemesi kararıyla ilgili olarak Cumhurbaşkanı'nın kesinlikle görüş ve yorum yapmaması gerekir yani bunu kamuoyunda herkes tartışabilir belki ama Sayın Cumhurbaşkanı'nın tartışmamasında fayda var. Bu da geniş toplum kesimlerinde, Sayın Cumhurbaşkanı'nın kendisine duyulacak, duyulması gereken saygıda ve kendisinin bu sözlerinin, verdiği demeçlerin, beyanatların dikkate alınıp ciddiye alınmasında da ciddi bir müşkülat çıkarmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanı'nın bu açıklamalarını doğru bulmadığımı ifade ediyorum."
"ÜYELERİ ABDULLAH GÜL ATADI; BU DARBE KİME KARŞI YAPILDI"
HDP Grup Başkanvekili Çağlar Demirel ise "Bugün Can Dündar'ın, Erdem Gül'ün tahliyesine Cumhurbaşkanı'nın bu şekilde ifade etmesini kabul etmiyoruz. Ve bu tahliyelerle ilgili AYM'deki -ben dün de ifade ettim, bugün de söylüyorum- 17 üyenin 10'u Sayın eski Cumhurbaşkanı, Başbakanlık yapan Abdullah Gül tarafından belirlenmiş, atanmış üyelerdir. Bunların hepsini düşündüğümüzde bugün, haksız hukuksuz, hak ihlali yapılan gazetecilerin düşünce özgürlüğünü ifade eden siyasetçilerin cezaevinde tutuklu olması zaten Türkiye için bir ayıptır. Hani bunu böyle görmek gerekiyor. Bugün, Can Dündar ve Erdem Gül için tahliye kararı gerçekten sevindirici bir karardır. Bunu darbe olarak değerlendirip işte manşetlere bunu bu şekilde ifade ederek aktarmak gerçekten Türkiye'nin ayıbıdır, böyle söyleyelim. 2 kişi çıktı ve arkadaşların çıkması Türkiye'de darbe olarak ifade ediliyor. Peki, o Anayasa Mahkemesi üyelerini de darbeci olarak düşünüyorsanız -o zaman onları da Abdullah Gül atamıştı- bu darbe kime karşı yapıldı? Yoksa, AKP hükûmetinin kendi içerisinde, partinin kendi içerisinde bir çatlaklık mı söz konusu? Ben bunu dün de ifade ettim yani Sayın Cumhurbaşkanı konuşurken -ifade ederken- mahkemelere bu kadar baskı yaptığını bir kez daha söylemiş oldu ve kanıtlamış oldu. Biz bunu asla kabul etmeyeceğimizi, yargının bağımsız olarak görevini yapması gerektiğini defalarca ifade ettik ama ne yazık ki yargı bağımsız değil ve yargı, siyasetin, iktidarın, hükûmetin baskısı altında şu anda görevini yerine getiriyor. Tutuklu gazeteci ve tutuklu belediye başkanlarımızdan ve siyasetçilerimizden bunu çok net olarak biliyoruz." şeklinde konuştu.
Tartışmaların uzaması üzerine birleşime 40 dakika ara verildi. CİHAN