AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri yaklaştıkça, hemen her gün şapkasından yeni bir tavşan çıkarıyor. Aynı anda hem ulusalcıları hem HDP’yi hem de İYİ Parti’yi yanına çekebilmek için dört koldan muazzam bir açılım ve atak yapıyor. Muhalif siyasiler ve gazeteciler ise Erdoğan’ın bu ataklarını maalesef acziyetin ve kaybetme korkusunun ifadesi olarak yorumluyor.
Erdoğan’ın atakları ilkesizliğinin, Makyevalistliğinin, pragmatistliğinin ve koltuk tapıncının ifadesidir evet, ama asla acziyetinin ve kaybettiğini görüyor olmasının değil. Muhalefet, ülkenin her alanda batmış olmasını ve bazı anket şirketlerin seçmen araştırması sonuçlarını yanlış yorumluyor. Türkiye’nin sorunlarına halkta heyecan uyandıracak çözüm önerileri ve projeler üretmek yerine, Erdoğan’ın söylemlerinin ve siyasi açılımlarının peşine takılıyorlar.
Öyle bir tablo var ki, neredeyse “Erdoğan’ı kolay lokma” sanıyorlar” diyeceğim. Gerçekten böyle sanıyor olabilirler mi? Türkiye’nin en büyük yolsuzluklarının ortaya çıkmasının üstünden neredeyse 9 yıl geçti. Erdoğan yolsuzlukların üstüne binbir türlü hukuksuzlukları, mafya uygulamalarını ve diktatörlüğünü inşa etti. Ama 17-25 Aralık’tan bu yana 7 seçim kazanmayı da bildi. Muhalefet ne yazık ki bunca rezalete rağmen neden başarısızlığa mahkûm olduğunun muhasebesini yapmak yerine, Erdoğan’ın manevralarını “acziyet ifadesi” olarak yorumlamayı tercih ediyor.
Oysa ki, hiç de acziyet ve kaybetmeyi kabullenme değil Erdoğan’ın manevraları. Bilakis muhalefeti kurumsal ya da bireysel olarak bölüp moralini bozma ve buradan oy devşirme peşinde. Başarısız mı peki? Hiç de değil. Hizbüttahrir örgütüne sızıp Ergenekon’un yönlendirmesiyle provokatif eylemler yaptırmaya çalıştığı tüm delilleriyle ortaya çıkan Mehmet Ali Çelebi’yi partisine almış bir siyasetçiye, en azından skorbord üzerinden başarısız denilebilir mi?
17-25 Aralık’a kadar kendisine en ağır suçlamaları yapan Doğu Perinçek yanında. Meral Akşener ve diğer muhalif isimler partide genel başkanlık yarışı başlatana kadar kendisine en ağır hakaretleri eden Bahçeli de yanında. Hakeza Süleyman Soylu ve Numan Kurtulmuş da öyle. Tansu Çiller de yanında Mehmet Ağar da. Oğuzhan Asiltürk de yanındaydı. Ailesine hakaretler eden, soyuna dair farklı iddialar ortaya atan Alaattin Çakıcı'yı tahliye ettiren, Abdullah Öcalan’dan destek mektubu alıp kamuoyuna duyuran ve onun kardeşi Osman Öcalan’ı da TRT’ye çıkarmış; Metin Feyzioğlu’nu da saraya kapıkulu yapabilmiş bir politikacıdan bahsediyoruz. Birkaç gün önce CHP’den istifa eden Deniz Baykal’ın kızı Aslı Baykal’ın da tweetleri ortada.
Bakın, son birkaç hafta içinde HDP’nin Mardin eski Milletvekili Gülser Yıldırım, bulunduğu Kandıra Cezaevi’nden tahliye edildi. Ağırlaşan demans hastalığına rağmen yıllardır cezaevinde tutulan Aysel Tuğluk da tahliye edildi. AKP heyeti Erdoğan’ın talimatıyla Meclis’te HDP’yi ziyaret etti. Selahattin Demirtaş, helikopter ve özel jet ile Diyarbakır’a götürülüp kalp krizi geçiren babası ile görüştürüldü. AKP’den yeni Kürt açılımı söylemleri geliyor. Daha Barzani kartını da açmadı Erdoğan.
Erdoğan bu şekilde 360 derecelik pragmatizmin zirvesinde açılım yapadursun, muhalefet onun İYİ Parti’ye yönelik “Temenni ederiz ki bu masayı terk etmek gerekse milli ve yerli bir duruş sergilemek üzere konumunu yeniden gözden geçirir” şeklindeki davetini acziyet olarak yorumluyor.
Oysa ki bu davet Meral Akşener’in şahsına ya da kurumsal olarak İYİ Parti’ye yapılmış bir davet değil. Erdoğan aslında, Akşener’in yanındaki iktidar nimetlerine tav olabilecek milletvekillerini ve partide konum sahibi isimleri hedef alıyor. Davetin asıl muhatabı onlar. Daha birkaç gün önce Meral Akşener’in başdanışmanı Murat Çuhadar, seçimlerde Erdoğan’a destek vermek için İYİ Parti’den istifa etmedi mi? Eski İYİ Parti milletvekili İsmail Ok, şimdi AKP saflarında Erdoğan’ın en ateşli trollerinden biri değil mi?
Aynı İsmail Ok, kendi transfer olmaklığının yanında eski CHP milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin de AKP’ye transferini sağlamadı mı? Çelebi ile birlikte A Haber ekranlarında boy göstermiyor mu?
Tablo böyleyken muhalefet Erdoğan’ın manevralarını nasıl hafife alabiliyor, anlamıyorum. Erdoğan’ın İYİ Parti’ye davetinin spontane olmadığını ve proje sahibinin de İsmail Ok olduğunu düşünüyorum.
Evet, Erdoğan eğitimsiz. Evet, Erdoğan’ın incir çekirdeğini dolduracak kadar bile entelektüel birikimi yok. Evet, Erdoğan promtersiz konuşamaz, konuştuğu zaman da bir çuval inciri berbat eder. Ama Erdoğan siyasi pragmatizm ve cerbeze ile halkı ikna etme konularında, buna aldatma da diyebilirsiniz, mevcut siyasi liderleri dereye susuz götürür, susuz getirir. İkna kabiliyeti noktasında onu bir tek Selahattin Demirtaş zorluyordu, Demirtaş’a ne yaptığı da malum.
Muhalefetin bir an evvel erken zafer havasından kurtulup ayağı yere basan politikalar üretmesi gerekiyor. Seçimler hiç de sandıkları gibi çantada keklik değil.