Gazeteci Yazar Hasan Cemal T24.com'daki yazısında Türkiye siyasetindeki muhtemel gelişmeleri analiz etti... Erdoğan'ın son dönemde izleği politikayı değerlendiren Cemal AKP'yi de ANAP gibi bir hüsranın beklediğini anlattı
İşte Cemal'in değerlendirmesi
Erdoğan ne yaptığını biliyor mu?
Ya da ateşle oynadığının farkında mı?
Pek sanmıyorum.
Partisinde ve seçmen tabanında kendi altını oyuyormuş gibi bir his var içimde.
Bir yandan iktidar yıpranması...
Öte yandan vahim hataları...
Bu ikisi birden AKP oylarında kanama yaratıyor, - ya da yaratabilecek - ama galiba Erdoğan bu gerçeğin farkında değil.
Farkında olsa, referandum dolayısıyla Kürtleri bu kadar aşağılamazdı.
Bir gece ansızın Irak Kürdistanı'na baskın yapmaktan söz etmezdi.
Kürtlere bu kadar silah göstermez, böylesine tehdit etmezdi.
Irak Kürtlerini aç ve açıkta bırakmayı dilinin ucuna bile getirmezdi.
Seçim zamanları Türkiye Kürtlerinin oylarını almak için Diyarbakır'da ağırladığı, birlikte seçim kürsülerine çıktığı Mesud Barzani'yi bu kadar istiskal etmez, böylesine yerden yere vurmazdı.
Çünkü, Barzani adının AKP'ye oy veren muhafazakâr Kürtler üstündeki etkiyi bilirdi.
Yine Erdoğan, Irak Kürdistanı'ndaki devlet oluşumunun baştan beri Türkiye Kürtleri nezdindeki özel ve kutsal yerin farkında olsa, diline ve söylemine daha dikkat ederdi.
Ama etmedi.
Erdoğan'ın bu hatası, seçim sandığında Kürt oylarının AKP'den şu ya da bu ölçüde kaçırtabilir.
Bu oy kanamasından da Meral Akşener partisi yararlanabilir.
Çünkü Akşener, referandum konusunda Erdoğan'dan -AKP ve MHP ile birlikte "milli duruş" sergileyen Kılıçdaroğlu'ndan- çok daha soğukkanlı bir üslup içindeydi, özenli bir dil kullandı.
Bu tavrı, Akşener'in partisine AKP'den Kürt oyları kazandırabilir.
AKP'nin seçmen tabanını olumsuz etkileyebilecek bir başka alan da, bunca yıldır AKP'nin tekelinde olan büyükşehir belediyeleridir.
Kadir Topbaş İstanbul'da istifa etti.
Sıranın Ankara'da, Melih Gökçek de olduğu anlaşılıyor.
Bu gelişmelerin AKP'nin parti ve seçmen tabanında kaynaşmalara yol açtığını söylemek için kahin olmaya
gerek yok.
Siyasette taşlar böylesine yerinden oynamaya başladığında, suların durulması zaman alır ve suyun başında olanlar bundan fena etkilenir.
Ama bir gerçek daha vardır.
Bazen suyun başında olanlar zamanında uyanmazlar.
Ya da uyandıklarında iş işten geçmiş olur.
Bu durum kendine aşırı güvenden kaynaklanır.
Buna iktidar kibiri de, güç sarhoşluğu da denebilir.
Erdoğan'da bunlar fazlasıyla var.
Kendisinden o kadar emin, kendisiyle o denli dolu, eski deyişle o kadar meşbu ki, ne yapsa doğru yaptığına inanıyor.
Ben bilirimcilik ruhuna işlemiş...
Erdoğan'ın bu kibirli hâlleri bana rahmetli Turgut Özal'ı hatırlatıyor.
Özal'ın 1980'lerin sonundan itibaren izlemeye başladığı inatçı, kibirli hâlleri ona biri yerel, biri genel iki seçim yenilgisine mal olmuştu.
Erdoğan da eğer bugünkü gibi ben yaptım oldu çizgisinde yoluna devam ederse, seçim sandığında hiç beklemediği acı sürprizlerle karşılaşabilir.