AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, yeniden Cumhurbaşkanı adayı olacağını açıklamıştı ve bu konuda da Millet İttifakına çağrıda bulunmuştu ; “Adayınızı siz de açıklayın !” Millet İttifakı bunun için seçim kararının alınmasını şart koşuyor. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’a bir de başka şartı var ; “Gel seninde TV’de tartışalım o zaman adayımızın kim olduğunu açıklarım !”
Erdoğan’ın tüm icraatlarına bakıldığı zaman bir erken seçim havası esiyor gibi. Gerçi MHP’nin istediği yüzde 7 barajı Meclis’te kabul edildi ve uygulanması için üzerinden en az bir yıl geçmesi gerekiyor. Onun için seçimin Mayıs 2023’te olmasını bekleyenlerin oranı yüksek. Ama şunu unutmamak gerekiyor ekonomi her geçen gün kötüye gidiyor ve Erdoğan yurt dışından istediği parayı hala getirmedi. Bunun yanına bir de kışın artacak enerji harcamalarını eklersek artık siz düşünün. Domatesin kilosu yazın 5 TL’ye kadar düştü, bizim halkımız kışın da domates yemesini sever. Kışın domatesin kilosu 25 TL idi. Aynen öyle de bir çok sebze ve meyvenin fiyatı kışın artacak. Seçimin sonbaharda gelmesi halinde halinde şaşırmayacağım. Ama sandık ister 2022 sonbaharında ister 2033 ilkbaharında gelsin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın stratejisi her ne olursa olsun iktidarını devam ettirmeye yönelik olacak.
Son anketlere bakıldığında AKP ve MHP ortaklığının hadi buna bir de BBP’yi ekleyebilirim ancam yüzde 35-36’ya ulaşıyor. Hadi para gelsin o, bu, şu….inanın yüzde 40’ı geçemiyor Cumhur İttifakı… Ünlü anketçi İbrahim Uslu’nun analizine göre AKP iktidara geldiği 2002 yılından bu yana ilk defa bir seçimi kazanamayacak duruma geldi. Enflasyondaki artış durdurulamıyor, hayatı pahalılığı nedeniyle özellikle orta gelirli insanlar ciddi geçim sıkıntısı yaşıyor. Ulaşım, sağlık ve gıda sektöründeki zamlar kış şartları ile birlikte geçim derdini daha da artırıyor. Erdoğan belki de ikinci kez kaybetmenin arifesinde ama bu defa tümden kaybedecek.
Diplomasının sahteliği konusunu şimdilik yine geçelim….
Peki Erdoğan gerçekten aday olabilir mi ? Öncelikle bu konudaki yasal düszenlemelere bakalım… 2007’de Anayasa’nın 101’nci maddesinde yapılan değişiklikle "bir kimsenin en fazla iki defa ve 5’er yıllığına cumhurbaşkanı seçilebileceği" hükme bağlandı. Erdoğan, 2014 yılında bu değişikliğe göre birinci defa Cumhurbaşkanı seçildi. 2017’de Anayasa’da yapılan bir başka değişiklikle bir kimsenin ikinci defa Cumhurbaşkanı seçilebileceği hükmü korundu. 2017 yılında yapılan düzenlemeye göre seçimler normal zamanında yani Haziran 2023 yılında yapılarsa Erdoğan yeniden aday olamıyor. Erdoğan, bu tarihten önce Anayasa’nın 116’ncı maddesine göre Meclis’i fesh ederek, erken seçim kararı alırsa yine aday olamıyor. Ancak 2017’de Anayasa'nın "Türkiye Büyük Millet Meclisi ve cumhurbaşkanı seçiminin yenilenmesi"ni düzenleyen 116. Maddesinde yapılan bir değişiklikle bu duruma bir istisna getirildi. 116’ncı maddeye göre TBMM, seçimlerin Haziran 2023’den önce yapılması yönünde bir karar verirse Erdoğan yeniden aday olabiliyor. Bunun için ise TBMM’de 5’te 3 çoğunluğun yani 360 milletvekilinin olumlu oy kullanması gerekiyor. Meclis’te ise AKP’nin 286, MHP’nin 47 ve BBP’nin 1 milletvekili bulunuyor. Bu duruma göre Cumhur ittifakı’nın Meclis’e erken seçim kararı aldırması ancak CHP, HDP veya İYİ Parti’nin desteğiyle mümkün olabiliyor.
Cumhur ittifakı Anayasadaki bu açık hükme rağmen Erdoğan’ın adaylığında ısrarlı. Gerekçe olarak da 2017’de yapılan Anayasa değişikliği ile Türkiye’nin yeni bir rejime Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçmesi sunuluyor. Erdoğan’ın yeni rejime göre 2018’de ilk defa aday olduğunu görüşünü ileri sürüyor. Anayasa’nın 1982 tarihli olduğu dikkate alınırsa 2007 ve 2017 yıllarında yapılan değişikliklerin maddeler üzerinde olduğunu bu nedenle “yeni bir rejime geçildi” söyleminin gerçekçi olmadığı görülür. Zira 1982 Anayasasına göre cumhurbaşkanı 7 yılda bir defaya mahsus seçilirken, 2007 yılında yapılan değişiklikle cumhurbaşkanlığı süresi 5 yıla indirilmiş ve 2 defa seçilme sağlanmıştı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün durumu o dönem Anayasa Mahkemesi'ne götürüldü, Anayasa Mahkemesi '5 yıl olmuş demek ki bu hüküm değişmiştir artık' demedi, 'Abdullah Gül'ün görev süresi 7 yıldır' dedi ve Gül de görevini 7 yılda tamamladı. Erdoğan’ın adaylığına ilişkin son kararı Yüksek Seçim Kurulu (YSK) verecek. Anayasa’nın 79’ncu maddesinde “YSK’nın kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz” hükmü var.
YSK, Haziran 2022’de Liberal Demokrat Parti’nin; Erdoğan’ın üçüncü defa adaylığı için hangi koşulların gerçekleşmesi gerektiği hakkında görüş istemini, seçim takviminin henüz açıklanmadığı gerekçesiyle ‘Görüş verilmesine yer olmadığına’ karar verdi. Şimdilik bu tür başvurular karşısında tepkisiz kalmayı tercih eden YSK’nın bu tavrı ile birlikte şunu hatırlamak gerekiyor; YSK üyelerinin tamamı 2002’den bu yana iktidarda bulunan AKP tarafından belirlendi.
YSK’nın seçimlere ilişkin aldığı iki karar aslında bir anlamda YSK’nın nasıl davranacağına ilişkin ipuçları da veriyor. YSK’nın 16 Nisan 2017 tarihli halk oylamasında mühürsüz oyların geçerli sayılması yönünde verdiği 16 Nisan 2017 tarih ve 560 sayılı kararını hatırlamak gerekiyor. Bu karara göre YSK, 16 Nisan 2017 Pazar günü yapılan halk oylamasında oy verme işlemi devam ederken muhalefetin “mühürsüz zarflarla oy kullanılarak usulsüzlük yapılıyor” gerekçesiyle yaptığı itirazı hemen reddetti. YSK’nın resmî internet sitesinde “YSK, sandık kurulu mührü taşımayan oy pusulası ve zarfların dışarıdan getirilerek kullanıldığı kanıtlanmadıkça geçerli sayılmasına karar vermiştir” açıklaması yayınlandı ve bu genelge 19 Nisan 2017’de resmi karara dönüştü.
YSK’nın AKP ve Cumhur İttifakı lehine verdiği ikinci karar ise 31 Mart 2019 yılında yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerine ilişkin oldu. YSK, İstanbul seçimlerini CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu 13 bin oy farkıyla kazanmasına karşı AKP’nin “İstanbul seçimleri yenilensin” başvurusu lehine karar verdi. YSK’nın 6 Mayıs 2019 tarih ve 2019/4219 sayılı karar uyarınca İstanbul seçimleri yenilendi ve 23 Haziran 201 9 tarihli seçimleri İmamoğlu bu defa 900 bin oy farkı ile kazandı. Her iki olay aslında YSK’nın nasıl bir tavır içinde olabileceğini de ortaya koyuyor.
YSK’nın mevcut yapısı ile Erdoğan’a rağmen bir aykırı karar alması ihtimali bulunmuyor. YSK’nın, Erdoğan’ın adaylığını onaylamaması yine Erdoğan’ın onayı ile olur. Böyle bir durum Erdoğan’ın YSK üzerinden kontrollü mağdurluk çıkarmayı hedeflediği şeklinde yorumlanabilir. Bu durumda Erdoğan aday olmaz yerine başka bir ismi aday gösterilir. Bu ihtimalin altını “Erdoğan kaybedeceği seçime girmez, tarihe kaybeden bir isim olarak geçmek istemez” şeklinde doldurmak mümkün. Kritik soru şu : “Bu durumda Erdoğan adaylığını çeker mi ?” Çekerse kim aday olur ? Burası Türkiye, olur mu olur !!!!