Güneri Cıvaoğlu ağabeyimiz, artık eski havası kalmamış olsa da, izlediğimiz bir büyüğümüz...
Emekli memurlara seslenen bir gazetemizde, geçer akça budur diye genellikle "human interest" takılıyor ama ara sıra
politika da yapıyor.
Dün, Recep Tayyip Erdoğan'ı kurtaran "hayat öpücüklerini" yazmış.
Bunlardan birini
Zülfü Livaneli kondurmuş, öyle diyor... ("Sevgili" sıfatını hiç unutmadan... "Kendisi 'yakiiinimdir'" demek... Saçı sakalı ağarmış adamların birbirlerine "sevgili" diye seslenmeleri de oldum olası tuhafıma gitmiştir.)
İstanbul'da belediye seçimlerini
İlhan Kesici'nin kazanacağına kesin gözüyle bakılıyormuş (1994 müydü?), "sevgili" Livaneli
aday olunca oylar bölünmüş, aradan Erdoğan sıyrılmış! (Ona sevgili demiyor.)
Hele
şükür, ilk kez
çatlak bir ses duyduk!
Çünkü on dört yıldır hep tersini dinliyorduk, Livaneli kazanacaktı ama Kesici oyları bölmüştü... (Bunu söyleyen Livaneli'nin kendisiydi elbette.)
İlhan da Zülfü de belediyecilikten çok iyi anlayan adamlar oldukları için, İstanbul'a gerçekten yazık olmuş...
Neyse, artık hiçbir anlamı olmayan eski bir öyküdür bu.
Hayatı boyunca hep yanlış zamanlarda yanlış atlara oynamış "sevgili İlhan'ın" kulağını çınlatıp geçelim. (O da benim arkadaşım, ne olmuş yani?)
İkinci öpücük, Deniz Baykal'dan.
"Tayyip'in" tek ilde ara seçime girerek kazanma olanağı bulmasına ve Gül'ün yerine başbakan olmasına, onların kapalı kapılar ardında baş başa yaptıkları bir görüşmenin ve vardıkları anlaşmanın yol açtığını hatırlatıyor...
(Laubali olan Cıvaoğlu değil, benim... Bu ülkede başbakana Tayyip demek serbesttir ama başsavcıya
Abdurrahman demek yasaktır.)
Siz de hatırlayacaksınız, bu "mutabakata" en sert, en ağır eleştiriler de sevgili Livaneli'den gelmişti!.. (Zülfü'yle aramda bir ilişki yok, geleneğe uydum.)
Ben öpersem iyi, sen öpersen kötü...
İmdi... Üçüncü buseyi kim verecek?
Bıçak sırtında yürüyormuş, partisi kapatılınca iyot gibi açıkta kalacakmış, onu bu kez kim kurtaracakmış? (Bunlar Cıvaoğlu'nun kelimeleri değil, ben kendime göre yorumladım.)
Sevgili Cıvaoğlu (tövbe ıstağfirullah) elbette önümüzdeki ayları düşünüyor, "kısa vadeden" söz ediyor.
Bu anlamda, can düşmanı
Sabih Kanadoğlu onu kurtardı bile.
Bağımsız aday, hatta bağımsız başbakan bile olabileceği yönünde
fetva verdi.
Fakat biz konuya "makro" bakalım.
Erdoğan'ı gene
bürokrasi kurtaracak.
Yok etmek isterken, iktidara daha güçlü dönmesine ve daha sağlam yerleşmesine yol açacaklar. Bu sene olmasa bile gelecek seçimde...
Eh, hep bürokrasinin politikacıları ve şarkıcıları öpecek değiller ya, bu sefer de zümrenin kendisi öpecek! Organları eliyle... Zaten öpücük de bir
organ olan dudakla verilir.
Çünkü bizim "politikayı
doğal akışına, beğenmiyorsanız da partiyi doğal yıpranmasına bırakın, kapatmak gibi bir yanlış yapmayın, yerine 'alternatif' yoksa kapatmanın da bir anlamı olmaz" lafımızı dinlemiyorlar.
Zarar yok. Bu memlekette Edu gibi, Deivid gibi,
Song gibi "kendi kalesine gol atan" adamlar büyük
futbolcu sayılmıyorlar mı? Bürokrasi de kendisi edecek, kendisi bulacak.
1965, 1983, 2002 ve 2007'de farklı bir şey mi olmuştu?