Edward Said'in ' Oryantalizm' (' Şarkiyatçılık') adlı kitabı 1978'de piyasaya çıktığında entelektüeller arasında büyük bir heyecan uyandırmıştı.
Filistin doğumlu bir Hıristiyan olan Said ( 1935-2003 ) ABD'nin saygın akademisyenlerinden biriydi. Bu kitabında Batı aleminin Doğu'yu nasıl
algıladığını ortaya koyuyordu.
"Algı" derken elbette basit bir zihinsel durumdan bahsetmiyoruz elbette. Resimden müziğe, sinemadan çizgi romana, bu algı kendi kültürünü oluşturmuştu.
O zamanlar internet minternet olmadığından piyasaya çıktığını dergilerdeki
tanıtım yazılarından öğrendiğimiz 'Oryantalizm'i bir biçimde bulmuş... Fotokopisini almış... Büyük bir merakla İngilizcesi'nden okumuştuk. Sonraları Türkçeye de çevrildi. ( "Şarkiyatçılık: Batı'nın Şark Anlayışları", Metis Yayınları... )
Said'in 'Oryantalizm'i, sadece Batı'nın Doğu algısını ortaya koyması açısından önemli değildi.
Kitap aynı zamanda "biz" ve "öteki" ayrımı yapan bir kültürün, bu yaklaşımını nerelere kadar götürebileceğini gösteriyordu.
Eğer "okumak" yerine "izlemeyi", "bakmayı"
tercih edenlerdenseniz... Size bir önerim var:
İstanbul Karaköy'deki
Osmanlı Bankası Müzesi'ne gidin ve " Doğu'yu Tüketmek " adlı sergiyi gezin. ( 14 Kasım'da
başladı, 2 Mart'a kadar devam edecek.)
Garanti Bankası bünyesindeki serginin tasarımcısı (küratörü) tarih profesörü Edhem Eldem ...
Edward Said, 'Şarkiyatçılık' adlı eserinde " sert " bir tutum takınmıştı. Çünkü Batı'nın Doğu'ya yönelik emperyalist politikalarıyla bir araya geldiğinde, şarkiyatçı zihniyet, başkalarını; "duyguları" olan, mesela aynen bir Avrupalı gibi hayatını sürdürmek için çabalayan,
aile kuran, kah sevinen, kah üzülen, sıradan, normal bir "insan" gibi kavramıyordu.
Edhem Eldem ise şarkiyatçı kültüre daha " yumuşak " bakıyor... Ve hatta " Toplumsal
Tarih " dergisinin aralık sayısında belirttiği gibi orada bir " masumiyet " de görüyor.
Haksız da değil Eldem... Elbette şarkiyatçılık bir egemenlik ideolojisiydi ama onu üretenlerin hepsi kötü ruhlu insanlar değildi.
Siyasi ve
ekonomik çıkar çevreleriyle doğrudan ilişkisi olamayan birçok Batılı, mesela sanatçılar, şarkiyatçılığı tamamen bir hayal ürünü olarak tekrar ve tekrar ürettiler.
Edhem Eldem "iyi niyetli şarkiyatçılık" için şu örneği veriyor:
Sergi için internette araştırma yaparken çok güzel bir posterle karşılaşıyor: Koyu lacivert bir zemin üzerinde
altın renkli bir
hilal... Posterin sol altında ise " Uniball 70 " ibaresini görüyoruz. Onun da altında Fransızca bir soru: " Doğu'yu sever misiniz? "
Eldem'in ilk anda bir reklam sandığı bu
afiş, meğer 1970 yılındaki bir " tematik üniversite balosu "na aitmiş.
Zürih Üniversitesi öğrencileri "Doğu" temalı bir balo düzenlemiş.
Burada dikkati çeken nokta, öğrencilerin afişi ısmarlarken "ötekileştirici", "aşağılayıcı" ya da "gülünçleştirici" bir slogan yerine; tarafsız, soğukkanlı, yalın bir slogan kullanmaları: "Doğu'yu sever misiniz?"
Sever misin? Sevmez misin? Mesela imkanın olsa gider misin? "Baloya bir Doğulu gibi gel" dediklerinde nasıl giyinmeyi tercih edersin? Aksesuarların neler olur?
Bunların hepsi afişe bakana bağlı.
Kıssadan hisse: "Doğu'yu tüketmek" adlı sergi merakınızı uyandırdıysa... O zaman düşünün bakalım, sizin de bir Doğunuz var mı? Yok mu? Peki İran'ı sever misiniz? Hadi onu geçtik: Kürtleri sever misiniz? Niye?