Vesayet Rejimi'ni kuran ve çalıştıran kurum olan askeriye, hem AK Parti'nin gücü, hem de toplumdaki değişim karşısında geri adım attı. Bu apaçık ortada...
Evet geri adım attı ama orada öylece duruyor! Zihniyette, ideolojide, kurumsal yapıda herhangi bir değişim olmadı.
"
Mustafa Muğlalı" gibi, kışlalara konmuş bazı nahoş isimler değiştirildi mesela... İyi mi oldu? Elbette. Ama o kadar! Vesayet Rejimi bağlamında o kışlanın içinde konuşulanlar ve yapılanlar değişti mi?
Hayır.
İşte
Milli Savunma Bakanı
İsmet Yılmaz'ın başına gelenler... Haber şöyle:
Bakan İsmet Yılmaz geçenlerde
Batman Hava Üssü'ne gidiyor... Kurallar
bakanı, en üst düzeydeki
komutanın karşılaması gerektiğini söylüyor. O da
Diyarbakır 2. Hava Kuvveti Komutanı Korg.
Mehmet Veysi Ağar...
Korg. Ağar kamuoyunca bilinmeyen bir isim değil. Birlikleri
Kuzey Irak'ta operasyondayken, askeriyeye ait uçakla Silivri'deki
Balyoz Davası sanıklarını ziyarete gittiği, bunu da kayıtlarda "malzeme nakli" olarak gösterdiği medyaya yansımıştı.
Ancak Ağar değil bakanı karşılamak, odasından bile çıkmıyor. Emir subayı ile "komutan rahatsız" mesajını gönderiyor. Halbuki
hasta olmadığı gayet iyi biliniyor.
Bakan Yılmaz üste iki buçuk saat kalıyor. Kendisine evrakta sahtecilik suçundan yargılanmakta olan bir albay brifing veriyor.
O arada Bakan Yılmaz, "insansız hava aracının" faaliyetlerini görmek istiyor. Bırakın "canlı" görüntüleri, "eski" görüntüleri bile göstermiyorlar...
***
Kor
general düzeyindeki bir asker bunları yapabiliyorsa, kurumun içi "seçilmişlere haddini bildirelim" diyenlerle kaynıyor demektir.
Askeriye, Milli Savunma Bakanlığı'na bağlı olsa, o general bunları asla yapamaz. Anında açığa alınır ve hakkında
soruşturma başlatılır. Büyük olasılıkla da ceza alır.
Ama şimdi öyle değil. Bakan,
Başbakan'a şikâyet edecek... Başbakan,
Genelkurmay Başkanı'na iletecek... GK Başkan "ilgilenirim" diyecek... Başbakan tekrar sorarsa, "araştırma devam ediyor" cevabını alacak...
Sonuçta yaptıkları generalin yanına kâr alacak; orduevindeki sohbetlerde, "şöyle yaptım, böyle yaptım" diye gururla anlatacak.
Bu alandaki bütün yasaları değiştirmek gerek. Aksi halde günü geldiğinde
vesayetçiler şimdilerde gömdükleri savaş baltalarını topraktan çıkarır.
Asla "Bundan sonra mümkün değil" demeyin. İşte
Yunanistan örneği:
Albaylar Cuntası'nı yargılayıp cezaevine atmışlardı. Sisteme siviller hâkimdi. Demokrasi işliyordu.
Derken
ekonomik kriz çıktı. Ülke iflasın eşiğine geldi.
Almanya ve
Fransa dizginleri ele aldı.
Bir de baktık Kara
Harp Okulu öğrencilerine cunta marşı söyletiliyor!