"Ne iş olsa yaparım devri çoktan bitti"


Ekonomiyle ilgili sorunlarımızın başında işsizlik geliyor. İşsizliğin çeşitli nedenleri var. Örneğin yüksek teknolojinin bir işletmeye girmesi, verimliliği artırıyor. Fabrika günde, faraza, 100 birim üretirken, 120 birim üretmeye başlıyor. Buna karşılık istihdam artmıyor; hatta bazen azalıyor. İleri teknoloji, insanı yiyor! Yüksek teknolojinin yol açtığı bir başka durum da, "kalifiye eleman" talebini yükseltmesi. Kazma kürekle çalışan işçinin, böyle bir teknoloji karşısında yapacağı hiçbir şey yok. Yeni teknolojinin düzgün biçimde işlemesini, eğitimli ve deneyimli "bilgi işçileri" sağlıyor. Peki, diğer alanlarda ne oluyor? Geçen gün verdiğim örneği hatırlayalım: İnternet kanalıyla alışverişin artması, kargo şirketlerinin piyasasını geliştiriyor. Bu da kurye talebini artırıyor. Sonuç: Kuryelik yapmak isteyenler için iyi haber... Buna karşılık tezgâhtarlar için kötü haber. *** "Tezgâhtar" deyince aklıma geldi: Geçen gün neler olup bittiğini görmek için bir Turkcell mağazasına gittim. Kızlı erkekli gençler, dergi büyüklüğündeki (tablet) bilgisayarlarla müşterilere yardımcı oluyordu. Ellerindeki elektronik kalemleri mahirce kullanan bu gençlere artık tezgâhtar demek mümkün mü? Şirketlerde eskinin "personel" müdürlüğü, nasıl "insan kaynakları" müdürlüğü olduysa... Tezgâhtarlar da artık en azından "satış sorumlusu" haline geldi. Bütün bunlar çalışanların farklı stratejiler geliştirmesini gerekli kılıyor. Birçok işte çalışmak için, artık o alana ilişkin bir bölümden mezunu olmak yetmiyor. Örneğin kursa giderek, bazı ek özellikler kazanmak şart oldu. *** İşsizlik ve iş bulma konusunda bu üçüncü yazım: Okurlarımızdan gelen mesajlar, "çalışan" olmak isteyenlerin, kendilerini asla eleştirmediklerini bana gösterdi. Çabalamak ve değişmek gibi bir niyetleri pek yok: "Mevcut özellikleriyle" daha baştan "tatminkâr" bir iş istiyorlar. Ayrıca bir yerden başlamak, bir süre sıkıntı çekmek ama buna karşılık tecrübe kazanmak gibi stratejileri de bulunmuyor. "Kalifiye olmayan, 18-19 yaşındaki genç için 1000 lira fena para mı" şeklindeki sorum, sürekli olarak "evet ama..." kalıbıyla kurulmuş cümlelerle karşılandı. "Evet ama bunun yol parası da var", "Evet ama adamı 12 saat çalıştırıyorlar" gibi... Ortaya böyle bir soru attığım için beni suçlayanlar oldu. Sermayeden yana tavır alıyormuşum. Sanırım bu arkadaşlar devlete kapılanmak istiyor. Türkiye'deki "güçlü devlet geleneği", zihinlerde çok kötü bir tortu bırakmış durumda: "İktisadi düşünce biçimi" bizde gayet zayıf. Girişimciliği basit bir şey sanıyorlar. Bazı arkadaşları, diyelim ki bir yıllığına patron yapmak gerek: İşyerinin bin bir sorunuyla ilgilensinler de görelim onları. *** Söylenecek laf çok. Olayın çok farklı siyasi boyutlarının da olduğunu okurumuz Recep Yılmaz'ın mesajı gösteriyor: "İnsanların anlamadığı şey, istihdamdaki talep değişikliği... Artık istihdam, ağırlıklı olarak beyaz yakalı personel talep ediyor. Babadan kalma 'ne iş olsa yaparım' devri kapanalı çok oldu ama işsizler ordumuz bunu anlamakta geç kaldı. Bu işin bir boyutu... Diğer boyutu ise, 28 Şubat darbesi yüzünden meslek liselerinin ipinin çekilmesiyle, mavi yakalı personel sayısında hatırı sayılır bir düşüş olduğunu siz de biliyorsunuz."
<< Önceki Haber "Ne iş olsa yaparım devri çoktan bitti" Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER