Başbakan Erdoğan'ın salı günkü grup konuşmasını okudum ama dinleyemedim. Çok etkileyiciymiş sözleri. Bazı AKP milletvekilleri gözyaşlarını tutamamış.
Ben o konuşmadaki bir fikre katılmıyorum.
Başbakan, CHP'nin eski Genel Başkanı İsmet
İnönü üzerinden Deniz
Baykal yönetimini eleştirirken, İnönü'nün paraların ve pulların üzerindeki
Atatürk resimlerini kaldırarak kendi resmini koydurmasına değindi.
***
Halbuki İnönü doğrusunu yapmıştı.
Bir kere "
kanunen" buna hakkı vardı. Çünkü kanun özetle "paraların pulların üzerine cumhurbaşkanının resmi konur" diyordu.
İkincisi ve daha önemlisi:
İnönü'nün girişimi devam ettirilseydi, onun ardından
Celal Bayar ve diğer cumhurbaşkanlarının da resimleri paraların üzerine basılacaktı.
Böylece bugünkü Atatürk tabusunun yoğunluğu biraz olsun azalacaktı.
Ama ne oldu?
Demokrat Parti yöneticileri, basiretsiz (uzağı göremeyen) bir
politika izleyerek, İsmet İnönü'ye karşı Atatürk'ü çıkardılar.
Özetle, "Sen Atatürkçü isen, biz senden daha fazla Atatürkçüyüz" dediler.
Bir de koruma kanunu çıkararak, Atatürk'ün tabulaştırılmasına kesinlikle İnönü'den daha fazla katkıda bulunmuş oldular.
Peki, bunun nesi basiretsizlik?
Şöyle: Demokratlar, o simge ve değerin yeniçeriler tarafından çoktan temellük edildiğini göremedi.
Hani Süleyman
Demirel, kendi tabanına hitap eden Turgut Özal'a karşı, "Tapulu arazime gecekondu yaptırmam" demişti ya... İşte burada benzeri bir durum var.
Olay apaçık: 1960'tan itibaren her
darbe, siyasete her müdahale "Atatürk adına" yapıldı.
Yani Kemalizm,
vesayet rejiminden darbelere uzanan yelpazede, bir yeniçeri ideolojisi olarak karşımıza çıktı.
***
Bugün otoriter bürokrasinin ekmeğine yağ sürmeden, "
demokrasi ve adaletten" ağır tavizler vermeden, Atatürkçülük yapmak mümkün değildir.
Hem Kemalist, hem demokrat olunamaz.
Hem Kemalist, hem hukuk devletinden yana olunamaz.
Hem Kemalist, hem insan haklarından yana olunamaz.
Çünkü bunlar birbirini dışlayan değerlerdir. Ortak noktaları yoktur. Varsa da çok zayıftır.
Eğer yeniçeriler, o değeri ele geçirmeselerdi, Atatürk'ün yaptıklarını ve söylediklerini yeniden yorumlayarak demokrasi ve adaletten söz edebilirdik.
Ancak iş işten geçti.
Başkası ne derseniz deyin, sonunda yeniçerilerin yorumu galebe çalacaktır.
1960'larda solculuğu, 1971'de faşizmi, 1980'lerde Türk-
İslam sentezini Atatürk adına savunmadılar mı?
Yahu adamlar işkence sırasında bile Atatürk'ü kullandılar; daha ne yapsınlar?