FİKİR DANSÖZÜ

Emre Aköz Cumhuriyet yazarı İlhan Selçuk'a fena yüklendi


Siyasetçilerin kısa süreler içinde fikir değiştirmelerine... Bırakın 10 yılları, birkaç ay öncesine kadar 'siyah' dediklerine, 180 derecelik dönüşlerle 'beyaz' demelerine çoktan alıştık. Evet onlara alıştık ama yaşını başını almış, "duayen" denilen bazı kanaat önderlerinin aynı tavrı takınması, sıradan bir siyasetçi gibi fır fır dönmesi hala garibimize gidiyor. Örnek mi istiyor musunuz? İşte İlhan Selçuk... 22 Temmuz seçimlerine giden süreçte; ulusalcı-solcuların, ülkücü-milliyetçilerle birlikte hareket etmesi gerektiğini savundu. 1970'li yılları; kah hatırlayarak, kah sonradan öğrenerek bilen okurları, "Kızıl Elma Koalisyonu" adı verilen bu ittifaka çok bozuldu: "Kolunun altında Cumhuriyet gazetesi taşıyanları ülkücülerin dövdüğünü nasıl unutursun üstat" dediler. Ama yine de İlhan Selçuk'un bu dönekliğini sineye çektiler. Niye? Çünkü "düşmanlık" sıralamasında AKP'yi daha üste koyuyorlardı. "Varsın seçimlerde MHP'nin oyu yükselsin, yeter ki AKP kazanmasın" diye düşünerek, içleri burkularak da olsa Selçuk'u takip ettiler. 'İlhan Abi'leri ise çaldığı minareye kılıf uyduruyor, "Kan davası aydınlık ve çağdaş insana yakışmaz... Ben laik Atatürk Cumhuriyeti'nin var oluşu ve bütünlüğü için, dün bana işkence etmiş olanlarla bugün el ele vermeyi yurtseverliğin doğal ve sade gereği sayıyorum" diyordu. (Ara notu: Düpedüz yalandı bu söylediği, çünkü ona işkence edenler ülkücüler değil, 12 Mart cuntasının generalleriydi.) Ancak hüsrana uğradı İlhan Selçuk... Ne ülkücülere yağ çekmesi bir işe yaradı, ne de 10'uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile yaptığı işbirliği... Yenilgiler birbirini kovaladı: Önce 22 Temmuz seçimlerini açık farkla AKP kazandı. Ardından, Meclis'e girmediği takdirde sonunun Mehmet Ağar'ın Demokrat Parti'si gibi olacağını gören MHP, Köşk yolunda Abdullah Gül'ün önünden çekildi. Ordudan da beklediğini bulamamıştı 9 Mart darbecisi. Askerler ile Selçuk'un "şeriatçı" dediği AKP arasında ciddi bir zıtlaşma yoktu. Hatta PKK meselesinde gördüğümüz gibi, paralel tavırlar alıyordu bu iki kurum. Özetle: MHP'den ve bürokrasiden hayır gelmemişti... CHP ise zaten dökülüyordu... Peki ne yapmalıydı? "Yok artık, bu kadarı da olmaz" dedirten bir fikir buldu İlhan Abi ve 'Milli Görüş'çülerin tezlerine sarıldı. Hatırlarsınız: 'Milli Görüş'ün günümüzdeki temsilcisi olan Saadet Partisi, seçim kampanyasını, AKP'nin, İslam'a ve Müslümanlara yüz çevirdiği iddiası üzerine oturtmuştu. Başta Necmettin Erbakan olmak üzere Saadetçiler, hep AKP'ye yüklendiler. Ancak seçimde büyük bir yenilgi (yüzde 2.3) alınca sesleri kesildi. Evet, Saadet'in sesi kesildi ama o da ne? Onlar ne diyorsa, benzerlerini bugün İlhan Selçuk söylüyor. Adeta 'Yeşil Bayrak Koalisyonu'! AKP'nin "faizci düzeni" savunduğunu, "Amerikancı" olduğunu yazıyor (bir ara da AKP'yi, Başkan Bush'a şikayet etmişti.) Üstelik de Kuran'dan alıntılar yaparak... Yani "dinci-şeriatçı" dediği AKP'nin dine aykırı davrandığını ispatlamaya çalışıyor. Birisi çıkıp "Yahu birader, bu ne yaman çelişki" dese, cevabı hazır: "Milli Görüş hiç olmazsa milliydi." Neyse... Benim asıl anlayamadığım ne biliyor musunuz? Hayır, yanıldınız, İlhan Selçuk değil; bu kıvrak fikir dansözlüğünü saygıyla izleyenler ki biliriz, aynı kişiler gerçek dansözleri fena halde küçümser.

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER