31
Aralık 1987 gecesi,
İstanbul Ortaköy'de bir "açık parti" organize edilmişti. Müzik grupları çalıyor, kızlı erkekli
genç grupları bira filan içiyordu.
Yeni yıl şarkılarla karşılandıktan az sonra bir patırdı koptu. Kavga çıkmıştı. Daha sonra durum anlaşıldı:
Taze mafyacı Drej Ali, adamlarıyla birlikte gelip hır çıkarmıştı. Niye? Drej Ali kimin adına davranıyordu?
Bir süre sonra durum anlaşıldı: Ortaköy'deki eski binalar "enteller" tarafından satın alınarak
restore ediliyor; bu "mutenalaşma" sürecinde, paralılar, dar gelirlileri yerinden ediyordu.
Biri şöyle demişti: "Biz burada 50 kuruşa çay içiyorduk, şimdi 2 buçuk liraya içiyoruz."
Tophane'de de benzeri bir olay meydana geldi...
Son yıllarda, Boğazkesen Caddesi üstünde ve civarında sanat galerileri açıldı.
Salı akşamı 20-30 kişiden oluşan bir Tophaneli erkek grubu bazı sergileri bastı, davetlilere ve sanatçılara saldırdı.
Yaralananlar oldu.
Polis çağrıldı.
* * *
Bu çirkin olayın iki boyutu var:
1) "Sokakta
içki içildiği için saldırıldı" iddiası gerçeği yansıtmıyor. Çünkü bu galeriler epeydir orada ve sık sık sergi açılışı yapıyor, kokteyl düzenliyorlar.
Eğer saldırının ardında "dini" motifler olsa, faraza
Ramazan onlar için "uygun" bir dönemdi.
O galerilerin, Ortaköy'de yaşanana benzer bir gerilime yol açtığını görmek zor değil.
Oralarda
yoksul ve dar gelirli insanlar yaşıyor. Eskiden Tophane denince akla hap ve esrar gelirdi.
Ayrıca mesela bir Fatih
Çarşamba semti gibi, "dindarların" yoğun olduğu bir
bölge değil. İçki içeni çok...
Zaten güruh da, "milliyetçi-mukaddesatçı" sloganlar kullanmıyor. Akşamları birayla, şarapla demlenen adamlar bunlar.
Saldırganların "Defolun gidin... Siz bizi hiçbir yerde istemiyorsunuz, biz de sizi mahallemizde istemiyoruz" demesi çok manidar.
Özetle: Küçük esnaf sermayesi, semtteki varlığını tehdit eden sanat sermayesine saldırdı. Olay bu!
* * *
2)
Saldırının "planlı" olduğunu düşünmemize yol açan ipuçları var.
Grup bir galeriye saldırdıktan sonra diğerine geçiyor. Ayrıca cop ve
biber gazı kullanıyor. Saldırı öncesi internette yazışmalar yapılıyor.
Bunlar, spontane davranan "delikanlı" takımının
tercih edeceği "
iletişim ve saldırı araçları" değil.
Toplumsal gerilimlerin, bazı güçler tarafından siyasi amaçla kullanıldığını biliyoruz.
Örneğin
referandum sürecindeki
İnegöl ve
Dörtyol olayları, "Türklerin, Kürtlere tepkisi" olarak sunuldu.
Emniyet incelemeleri ise olayların ardında, malum karanlık çevreler olduğunu ortaya koydu.
Nihai amaçları
Hayır oylarını artırmaktı.
* * *
Şimdi de şöyle bir durum var:
Referandumdan Evet çıkması, 2007 sonbaharında olduğu gibi, "İçkimize, mini eteğimize müdahale edilmesinden korkuyoruz" söylemini yeniden hortlattı.
Ancak akılcı olmayan bu iddiaları, "somut" bir olayla desteklemek gerekiyordu ki Tophane olayı çıkageldi.
Aranan
delil bulunmuştu!
* * *
Önümüzdeki günlerde, Tophane saldırısının bol bol köpürtüldüğüne şahit olacağız.
Olay TV'lerde tartışılacak: "Modern
yaşam tarzına sahip insanların, tehdit altında bulunduğu, dolayısıyla korkmakta haklı oldukları" vurgulanacak.
İnegöl ve Dörtyol olaylarında derin kışkırtıcılar olduğunu söylediğimizde gülenler olmuştu.
İçişleri Bakanı Beşir
Atalay'ın özel önem vermesiyle arka plandakiler ortaya çıkarılıyor.
Bakan Atalay aynı özeni Tophane için de göstermeli, "münferit bir gerginlik" diyerek geçiştirmemeli.
Çünkü bu saldırı "örnek olay" olarak kullanılacak, ısıtılıp ısıtılıp yeniden
servis edilecek.