Ekrem Dumanlı: Her gün yeni bir zulme, haksızlığa imza atarak nereye kadar!
⏱ Okuma Süresi 3 dk•Yayınlanma Pazartesi, Eylül 21 2015
"Her şeye rağmen bilinmesi gerekiyor ki gazeteciler, mesleğini yapmaya devam edecek. Asıl üzücü olan da şudur: Türkiye her gün askerini polisini şehit verirken ve onca feci hadise faili meçhul kalırken devletin polisi, savcısı, hâkimi aslî işini bırakıp gazetecilere, yazarlara “terörist” muamelesi yapıyor."

Nereye kadar!
Geçen hafta düzenlenen bir panelde Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, insanın içini sızlatan bir itirafta bulunmuş:
“Birçok gazete kurşun geçirmez camlardan, baskın ve yangın kapılarının denetlenmesine kadar ciddi önlenmeler alıyor bu günlerde. Türkiye'de basın özgürlüğünün olmazsa olmazlarından biri kurşun geçirmez camlar ve yangın merdivenleridir.”
Durum aynen budur. Hatta daha da vahimdir. Biz gazeteciler (özellikle yönetici ve köşe yazarları) can güvenliğinden mahrum yaşıyoruz uzun zamandır. Medya kuruluşlarının tüzel kişiliğine yöneltilen saldırı ve baskınların haddi hesabı yok. Gazete binaları taşla, sopayla basılıyor; devletin savcılarından tık çıkmıyor; ancak haberlerinden ve yazılarından dolayı gazetecilere soruşturmalar başlatılıyor, davalar açılıyor. Sosyal medyadaki eleştirel ve muhalif her mesaj için insanlar mahkeme kapılarında süründürülüyor.
Sadece gazetecilikten değil, insanlıktan bile nasibini almamış bir kısım nevzuhur kişiler, gazetecileri alenen ölümle tehdit ediyor. Üstelik bu saldırgan tavrı devletin gücüne dayandırıyorlar. Açıkça yapılan ölüm tehditleri, taşlı sopalı baskınlar, ne tuhaftır ki, savcıların ilgi alanına girmiyor. İkinci Hürriyet baskınından sonra Başbakan Davutoğlu, İçişleri Bakanı'na talimat verdiğini, basın kuruluşlarının korunması için gereken tedbirlerin alınması gerektiğini söylemişti. Başbakan'ın talimatını yerine getiriyorlar mı? Keşke! Hiçbir dönemde haydutluk sırtını “devlet”e bu kadar dayamamıştı. Artık her şey, malum kişilerin direktifleri doğrultusunda yapılan baskınlar, sindirmeler, korkutmalar çerçevesinde yürütülüyor.
Her şeye rağmen bilinmesi gerekiyor ki gazeteciler, mesleğini yapmaya devam edecek. Asıl üzücü olan da şudur: Türkiye her gün askerini polisini şehit verirken ve onca feci hadise faili meçhul kalırken devletin polisi, savcısı, hâkimi aslî işini bırakıp gazetecilere, yazarlara “terörist” muamelesi yapıyor. Gazeteciler de yargının huzuruna çıkar; ancak uydurma iddialarla değil. Yazd
Geçen hafta düzenlenen bir panelde Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, insanın içini sızlatan bir itirafta bulunmuş:
“Birçok gazete kurşun geçirmez camlardan, baskın ve yangın kapılarının denetlenmesine kadar ciddi önlenmeler alıyor bu günlerde. Türkiye'de basın özgürlüğünün olmazsa olmazlarından biri kurşun geçirmez camlar ve yangın merdivenleridir.”
Durum aynen budur. Hatta daha da vahimdir. Biz gazeteciler (özellikle yönetici ve köşe yazarları) can güvenliğinden mahrum yaşıyoruz uzun zamandır. Medya kuruluşlarının tüzel kişiliğine yöneltilen saldırı ve baskınların haddi hesabı yok. Gazete binaları taşla, sopayla basılıyor; devletin savcılarından tık çıkmıyor; ancak haberlerinden ve yazılarından dolayı gazetecilere soruşturmalar başlatılıyor, davalar açılıyor. Sosyal medyadaki eleştirel ve muhalif her mesaj için insanlar mahkeme kapılarında süründürülüyor.
Sadece gazetecilikten değil, insanlıktan bile nasibini almamış bir kısım nevzuhur kişiler, gazetecileri alenen ölümle tehdit ediyor. Üstelik bu saldırgan tavrı devletin gücüne dayandırıyorlar. Açıkça yapılan ölüm tehditleri, taşlı sopalı baskınlar, ne tuhaftır ki, savcıların ilgi alanına girmiyor. İkinci Hürriyet baskınından sonra Başbakan Davutoğlu, İçişleri Bakanı'na talimat verdiğini, basın kuruluşlarının korunması için gereken tedbirlerin alınması gerektiğini söylemişti. Başbakan'ın talimatını yerine getiriyorlar mı? Keşke! Hiçbir dönemde haydutluk sırtını “devlet”e bu kadar dayamamıştı. Artık her şey, malum kişilerin direktifleri doğrultusunda yapılan baskınlar, sindirmeler, korkutmalar çerçevesinde yürütülüyor.
Her şeye rağmen bilinmesi gerekiyor ki gazeteciler, mesleğini yapmaya devam edecek. Asıl üzücü olan da şudur: Türkiye her gün askerini polisini şehit verirken ve onca feci hadise faili meçhul kalırken devletin polisi, savcısı, hâkimi aslî işini bırakıp gazetecilere, yazarlara “terörist” muamelesi yapıyor. Gazeteciler de yargının huzuruna çıkar; ancak uydurma iddialarla değil. Yazd
Bu haberler de ilginizi çekebilir
En Çok Okunanlar
1.Hocaefendi'nin yeğeni elinde pazar poşetiyle evine giderken gözaltına alındı2.Bomba Kulis: ''Hakan Fidan görevden alınacak. Yerine kim gelecek?''3.Ufuktaki operasyonun şifreleri AKP'li Tayyar'dan: Başkan yardımcısı sevgilisini kamu kurumuna aldırıyor4.Avrupa'da Barış Boyun suç örgütüne kapamlı operasyon!5.Geceyarısı gözaltına alınan Gültekin hakkında karar verildi!
6.26 şirkete operasyon! Çok sayıda gözaltı var7.İtirafçı, Mehmet Akif Ersoy soruşturmasında Soylu'nun adını da verdi!8.Gökçek mahkeme zoruyla tahliye edildi, şimdi de anahtarları vermiyor!9.Amerika hayali kuranlar şokta: ABD Green Card programını süresiz olarak askıya aldı!10.Bu kez İzmit'e İHA düştü.

PROF. DR. OSMAN ŞAHİN

SAFVET SENİH

NUMAN YILMAZ YİĞİT

CUMA KARAMAN

ERTUĞRUL İNCEKUL
ÇOK OKUNAN HABERLER

Hocaefendi'nin yeğeni elinde pazar poşetiyle evine...

Bomba Kulis: ''Hakan Fidan görevden alınacak. Yeri...

Ufuktaki operasyonun şifreleri AKP'li Tayyar'dan: ...

Avrupa'da Barış Boyun suç örgütüne kapamlı operasy...

Geceyarısı gözaltına alınan Gültekin hakkında kara...


