EKONOMİYİ KRİZ ALDI GÖTÜRDÜ, SALONOMİ VERELİM
Türkiye kendi içine doğru kapanırken ekonomi de salonlara hapsediliyor. Siyaset bir kere gerçeklikten kopmaya görsün her saha onun dümen suyuna girer.
Hayal ile hakikat, temenni ile çarşıdaki hesap arasındaki farkı göremeyen idareciler saraylarda/salonlarda savaşları başlatır, savaşları bitirir.
Salonlar korunaklı, bir o kadar şatafatlı ve konforludur. Duvarları o kadar kalındır ki roket de kurşun da ses de geçirmez. Hariçte kıyamet kopsa işitilmez salonlardan.
KULAKLARI ÇINLATILAN DEVLETLÛLAR
Vatandaş karanlığa sebep olanlara küfretmek yerine mum almak istese de bakkalda mum tükenmiştir. Israrla istemesine rağmen mum bulamaz. Çoluk çocuk ev ahalisi battaniyelere sarılıp ısınmaya çalışır.
Jeneratörü olan kendini nispeten talihli sayacaktır ki elinde bidon, benzin ve mazot kuyruğunda fikir değiştirir, cümle devletlûnun kulaklarını çınlatır.
Sanayici günlerdir elektrik yolu gözler. Çarklar durur, işçi mesai saatinde eve gönderilir. Sanayici; elektriksiz geçen her saat, cebinden yer.
Muhatap bulunamaz. Milletin 'enerjiden mesul' diye maaşa bağladığı Damat Berat'ın işi başından aşkındır. O esnada bürokratlara karşısında nasıl el pençe durulacağını gösteriyordur. Prova çekimleri ile meşguldür. Eliyle baklava ikramı da az sonradır.
İSTANBUL KARANLIKTA, SARAY IŞIL IŞIL
15 milyonluk İstanbul, karanlığın ortasında hayalet şehire dönerken MİT'ten akredite muhtarların mutat toplandığı Saray, geceleyin uzaydan görülecek kadar ışıl ışıldır.
O kadar da olsun cancağızım!
Her gün bittiğinde elektrik sayacı 40 bin TL'yi Saray'ın hesabına yazıyor. Ortalama 100 TL ödeyen 400 hânenin bir aylık elektrik sarfiyatını bir güne sığdırmak da bir marifettir.
O kadar ithal kristal avizeler, abajurlar, çeşitli çap ve ebatta lambalar uzak memleketlerden süs olsun diye getirilmedi nitekim. Saray ışıldayacak elbette.
GAZ FATURASINI 235 ASGARÎ ÜCRETLİ ÖDEYEBİLİR
Saray'ın doğalgazı da vardır. Hiç kesilmez. İtalyan granitlerle döşeli koridorları, bin küsur odası ve Soğuk Savaş devrinden mülhem salonları sıcacıktır.
Aylık ısınma masrafı 330 bin TL'dir. Zamla 1.404 TL alan 235 asgarî ücretlinin bir aylık emeklerini bir araya getirip ödeyebileceği kadar yüksek bir doğalgaz faturasıdır bu, amma velakin o masrafa değiyor. Kışları sıcak, yazları serin ve nemsiz oluyor.
Tam bu noktada parantez açalım. 1.000 TL'lik varaklı kadehten demirhindi şerbeti içmenin verdiği hazımsızlığı beş çayında beyaz çayla (kilosu 4 bin lira) gidermeye çalışmanın kolay olduğu zannedilmesin. İsraf olmasın diye limon ve elma kabukları çöpe atılmıyor. Sirke imalatında kullanılıyor.
2 bin 700 personel, senelik 40 milyon TL'ye mal olsa da Saray'ın sunduğu eşsiz konforun yanında bütün bunların sözü bile edilmez.
Ne demiştim? Salonlar korunaklıdır, sterildir. Sokağın kiri pası, derdi tasası 100 milyon TL'ye taktırılan kale kapılarından içeri giremez. Kapıları geçse de x-ray cihaz barikatını aşamaz.
Çarşı pazarda herşey ateş pahası olmuş. Dolar almış başını gitmiş. Esnaf siftahsız, ekmeksiz eve dönmüş. 3,5 milyon işsiz varmış. Ekonomi krize düçar olmuş. Ne gam!
SARAY, KRİZE SAVAŞ AÇMAYA GÖRSÜN!
Saray bugünler için inşâ edilmedi mi? Halkı bu hakikatlerin zararlarından muhafaza etmek Saray'ın en mühim vazifesidir.
Takım elbise ile yatağa girdiği söylenen muhtarlar, boş vakitlerini ıslık çalma ve el çırpma üzerine öğretilenleri tekrar etmekle zenginleştiriyor. Saray'dan celp geldiği an yola düşüyor.
Kitle dünden hazır. Ses kontrol: Bir, iki, üç...
Ayakta alkışlarla karşılama ve prompterdan akan şu sözler:
-Ekonomimizin dinamiklerinde bir yorgunluk ortaya çıktığı görülüyor.
-Saldırıların öncelikli hedeflerinden biri de ekonomimizin düzgün ritmini bozmak, hatta kırmaktır.
-Şu ana kadar genel bir durgunluk ve yorgunluğun ötesinde ekonomide kalıcı hasar yok.
-Döviz kurundaki artışın ithal hammaddeyle iş yapanları sıkıntıya soktuğu açıktır.
-Kur seviyesi ekonominin gerçeklerine uygun değildir.
-Bu tabiî olmayan kur birilerine kazandırıp birilerine kaybettiriyor.
-Vatandaşlar yastık altındaki dövizlerini bozdurdular, içinden geçtiğimiz günler döviz alınacak değil satılacak günlerdir.
-Hiçbir kriz sürdürülebilir değildir; ülkemize yönelik saldırılar da ilelebet devam edecek değildir.
-Vatandaşlarımızdan ricam, elinizdeki tüm imkânları harekete geçirin, alın-satın, üretin, yatırım yapın piyasayı hareketlendirin.
-Başta kamu bankaları olmak üzere lütfen faizleri düşürün.
-Herkes aynı anda borcunu öteleme gayretine girerse işin içinden kimse çıkamaz, herkes elindeki parayı piyasaya sürerse sorun kendiliğinden ortadan kalkacaktır.
Müşavirler yukarıdaki gibi hamaset soslu üç-beş okuma parçası daha yazabilirse salonda başlayan sun'i coşkunun Edirne'den Hakkari'ye iktisadî şahlanışa dönüşmesi an meselesi. Hadd-i zatında prompter cihazına, beş on stüdyo kamerasına, bir o kadar kameramana ve aynı anda yayın akışını kesip Saray'a bağlanacak 30'a yakın televizyon kanalına bakar ekonomiyi düzlüğe çıkarmak.
SALONOMİ GELECEK, DERTLER BİTECEK
İktisat fakültelerinde nafile uğraşmasınlar. İktisat teorisi yeni Türkiye'de sil baştan yazılıyor. Salon ve ekonomi kelimelerinin İngilizce karşılığı olan 'salon' ve 'economy' kelimelerinin farklı bir formda bir araya getirilerek kullanılması daha münasip görünüyor. Salon ekonomisi yani SALONOMİ (İngilizce kısaltması da hazır: SALONOMY) diyebilirsek memleket Yeni Şafakçıların tabiriyle 'milk port/süt liman!' olacak.
O halde;
Bugünden geri dîvanda, dergâhta, bargâhta, Meclis'te ve meydanda ekonomi bahis mevzuu edildiğinde SALONOMİ'den başka bir kelime kullanılmayacaktır. Teb'anın, pardon halkın alışması için kamu spotu çekilecektir.Reklam filminde Acun Ilıcalı ile halı saha kadrosunda forma giyen sanatçılara SALONOMİ dedirtilecektir. Yavuz Bingöl'ün de Saray kontenjanından rol alması temin edilecektir.
Müşavirler unutmuş, ben ilave edeyim. Birkaç ayda SALONOMİ 2.0'a geçtik mi tamamdır.
Bunları yaptığımızda 2017’nin çok parlak bir yıl olduğunu göreceğiz.
İnanın bana...