COVID-19 salgını dünya ekonomisini ciddi bir trübülansta yakaladı. Uluslararası kuruluşların ekonomik büyüme oranlarını geriye çektiği, dünyada borçluluk düzeyinin ciddi risk oluşturduğu, petrol fiyatlarının çakıldığı bir dönemde salgın da küresel hale geldi.
Başta Amerikan Merkez Bankası (FED) olmak üzere dünyanın önde gelen merkez bankaları faiz indirimleriyle birlikte 2008 krizinde olduğu gibi parasal genişleme kararı aldı. FED, faizlerini 0-0,25 aralığına çekerek 700 milyar dolarlık tahvil alım programı açıkladı. DW Türkçe de "FED’in parasal genişleme politikasıyla yaşanacak para bolluğu, 2008 sonrasında olduğu gibi Türkiye ve benzeri gelişmekte olan ülke piyasaları açısından pozitif bir etki yaratır mı?" sorusuna yanıt aradı.
Benzersiz bir kriz
Uzmanlara göre, korona salgını ile birleşen dünya ekonomisindeki krizin geçmişte bir örneği yok ve salgının etkileri dünya ekonomisinde kalıcı hasarlar bırakacak. Sıcak para güvenli limanlarda kalmaya devam edecek ve Türkiye gibi ülkelere gitmeyecek.
Altınbaş Üniversitesi’nden Prof. Hayri Kozanoğlu, mevcut krizin geçmiştekilerden farkını "1929 ve 2008 gibi krizler ekonomik temelliydi. İspanyol gribi, veba gibi daha önceki salgınlarda, dünya bu kadar iç içe geçmiş değildi ve küresel tedarik zincirleriyle örgütlenmiyordu. Bir ülkede yaşananlar diğer ülkelere bu şiddette yansımıyordu. Bilmediğimiz bir alana girmiş durumdayız. Önümüzde örnek alacağımız ve akıl yürütebileceğimiz bir örnek yok. Ekonomik analiz yapmanın oldukça zor olduğu bir süreçten geçiyoruz. Salgın bitse dahi dünya ekonomisinde kalıcı bir hasar bırakacak" şeklinde anlatıyor.
Uluslararası Finans Kurumu'nun (IIF) 12 Mart’taki Küresel Makro Görüş Raporu’na göre COVID-19, yabancı sermaye hareketlerinin durduğu bir dönemde geldi ve küresel aktiviteyi keskin şekilde durduracak. Rapora göre ayrıca petrol fiyatlarının düşmesiyle finansal sistemin stresi arttı, salgınla birlikte ise finansal sistem artık aniden durma riskiyle karşı karşıya. Türkiye gibi gelişmekte olan kırılgan piyasalar ise söz konusu "ani duruşun" ön cephesinde yer alacak.
Londra merkezli uluslararası yatırım danışmanlık firması TENEO’nun başkan yardımcısı Wolfango Piccoli, bu krizin 2009’a benzemediğini belirterek "Şu anda salgın nedeniyle talep ve tedarik şoku yaşıyoruz, ayrıca 2009’dan farklı olarak anlamlı bir uluslararası işbirliği yok. Yatırım için hiçbir yer güvenli değil. Bunun için global piyasalarda dün ne olduğuna bakmak kafi" yorumunu yapıyor.
Yatırımlar başka bahara
Piccoli'ye göre normal koşullar altında, FED'in enjekte ettiği likidite, Türkiye gibi ülkelere portföy yatırımlarının girişini cazip kılabilir. Ancak şu anda bu söz konusu değil. Piccoli, "Pandemi korkusunun hakim oldugu mevcut durumda, FED'in hareketi, Türkiye de dahil, gelişmekte olan piyasaları rahatlatabilecek gibi görünmüyor” diyor.
Prof. Kozanoğlu da FED’in faizleri 0-0,25 aralığına indirmesi, 700 milyar dolarlık tahvil alım programı açıklamasının Türkiye gibi ülkelere bir etkisi olmayacağı görüşünde. Kozanoğlu, “Bu kadar büyük bir belirsizlik ortamında hiç kimse ülkeler arasındaki faiz farklarına tamah ederek parasını başta bir ülkeye aktarmaz. Türkiye’ye buradan bir para girişi olması beklenemez” diye konuşuyor.
Swap kredileri üzerinden sıkışan merkez bankalarına FED’in, dolar kredisi verebileceğini belirten Kozanoğlu, şu görüşleri dile getiriyor: "Bu dönemde hiçbir ülkeye daha yüksek faizlere tamah ederek para girişi beklenmemeli, çünkü bu krizi hangi ülkenin ne kadar derinlikte yaşayacağı bilinmiyor. Paralar yine güvenli limanlarda park eder. Bu beklentiyle hareket ederseniz, iç piyasadaki dengeleri daha da bozabilirsiniz. Türkiye, FED’e paralel faizleri indirebilir ama bunun sonucundan bir beklentide olmamalı."
"Türkiye negatif büyümeyi turizmle telafi etmeye çalışabilir"
IIF, gelişmekte olan ülkelerin COVİD.-19 salgınına yabancı sermaye çıkışlarının çok yüksek olduğu bir dönemde yakalandığına dikkat çekerek küresel borçluluk düzeyine rağmen bazı gelişmekte olan ülkelerin finansal kolaylaştırma için hâlâ alanları olduğunu savunuyor. Pek çok ASEAN ülkesinin finansal paket önlemleri açıkladığına değinilen raporda, Türkiye’nin de negatif büyümeyi düşük turizm gelirleriyle telafi etmeye çalışacağına dikkat çekiliyor. IIF'e göre Arjantin, Brezilya, Hindistan ve Güney Afrika yüksek borçlarından dolayı finansal politika marjı olmayan ülkeler arasında yer alıyor.