Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan: Şu anda biz
Avustralya ile beraber yeni uluslararası
finansal
mimari çalışma grubu kurduk G-20 içerisinde. 2012 için bizden istediler. İşler iyi gidiyor siz bakın dediler. Neye bakıyoruz: Mesela IMF'nin kaynaklarının artırılması, uluslararası kuruluşların
yönetim ve hisse yapısının düzeltilmesi, IMF'nin g
özetim fonksiyonunun tanımlanması ve bir çerçeveye oturtulması. G-20 de onun uygulayıcısı oluyor. IMF'nin yeni görev tanımını çalışıyoruz.
İstanbul'u uluslararası finans merkezi yapma hayalinin kuvveden fiile geçtiğini vurgulayan
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan,
Türkiye'nin bu alandaki potansiyelini anlatacak dünya çapında
bankacıların tespit edildiğini söyledi. Babacan, isimleri şimdilik saklı tutulan şahıslara
teklif götürüleceğini belirterek, "Ak saçlıların Türkiye'ye aşinalığı var." dedi.
Kabinede ekonominin patronu konumundaki Başbakan Yardımcısı Ali Babacan,
Merkez Bankası'nın,
faiz lobisi ile girdiği derin muharebede 1-0 öne geçtiği yorumlarının yapıldığı dönemde ekonomi editörleri ile bir araya geldi.
TÜSİAD Genel Kurulu,
İMKB ziyareti derken
akşam yemeğinde Beyti'de gündemi masaya yatırdı. Yemeği müteakibe Başbakanlık'a ait özel uçakla
Polonya'nın başkenti Varşova'ya uçacaktı. Başbakan Tayyip Erdoğan'a Business Centre Club (BCC) tarafından verilen özel ödülü Erdoğan adına bugün Babacan alacak. Bu ödüle daha önce eski
İngiltere Başbakanı
Margaret Thatcher gibi ünlü kişiler layık görülmüştü. Samimi bir sohbet atmosferinde iki saat boyunca yöneltilen soruları cevaplandıran Babacan bir ara Başbakan'dan gelen
telefon üzerine başka bir salona geçti. Geri döndüğünde "Ne konuştunuz?" sorusuna gülümseyerek, "Benim üç gündemim vardı. Sayın Başbakan'ın da bir gündemi vardı. Hepsini hallettik çok
şükür." cevabını verdi. Babacan'a göre 2012 için karamsar
senaryo çizenler bir hususu atlıyor. O da Avrupa'da daralmanın yaşandığı 2011'de Türkiye'nin yüzde 8'e yakın büyüdüğü (Resmî veri
TÜİK tarafından mart sonunda açıklanacak) gerçeği. Türkiye farklı tahminler olsa da hayli muhafazakâr hazırlanan hükümetin Orta Vadeli Program'ına göre yüzde 4 civarında büyüyecek bu sene. Bir başka ifade ile 2011'in toplamına yüzde 4 daha ilave edecek milli gelirde. Bunu daralma diye aktarmak çok hatalı. Doğru ifade
büyüme hızının yavaşlaması...
Babacan,
Merkez Bankası'nın kur ve faiz denkleminde sergilediği politik duruşa da tam
destek verdi. Alınan kararların katkısı ile Türk Lirası'nın
Meksika, Polonya gibi gelişmekte olan diğer ülkelerin para birimlerine göre daha az oynaklık gösterdiğini vurguladı. 'Faiz koridorunu bırak faizi artır' söyleminin Merkez Bankası'nın yakaladığı günlük esnekliği ortadan kaldıracağını vurgulayarak,
Erdem Başçı ve ekibine destek verdi. Halihazırda ilk sonuçlar döviz üzerine
baskı kurup faiz tavizi koparmak isteyenlerin kaybettiğini gösteriyor. Bu vesileyle Başçı'nın yanı sıra
BDDK Başkanı
Tevfik Bilgin ve
Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı'dan oluşan ekonomi teknokratlarının Türkiye'nin elini güçlendirdiğini aktardı. Siyasî istikrarın başarılı bürokratların önünü açtığını vurguladı.
Yunanistan ve İtalya'daki teknokrat hükümetlerinin
halk desteği almadığı ve siyasî bir irade sergileyemeyecekleri için başarılı olmalarına ihtimal vermiyor Babacan.
Diğer konularda bizimle paylaştığı hususları özet olarak nakletmeden hepimizi heyecanlandıran bir girişimi de not etmek lazım. İstanbul'u uluslararası finans merkezi yapma hayali kuvveden fiile geçmiş durumda. Mevzuat altyapısına dönük çalışmalar, Finanskent için Ataşehir'in üs olarak seçilmesi gibi adımlara bir yenisi eklendi. Türkiye'ye doğrudan yatırım çekmek için kurulan
Yatırım Danışma Konseyi'nin muadili
Finans Merkezi'ne de kapı aralayacak. Dünyadaki önde gelen bankacılar namı diğer ak saçlı finansçılar Türkiye'nin ne kadar cazip olduğunu İstanbul'un finans merkezi olabilecek potansiyeli taşıdığını anlatacak dünyaya.
Liste hazır. İsimler şimdilik saklı tutuluyor. Birer birer teklif götürülecek isimlerin Türkiye'ye aşinalığı var. Babacan, girişimin sonuç vereceğinden emin: "Yatırım Danışma Konseyi üyesi olan CEO'lar kendi şirketlerinin yönetim kurullarında bizim sözcülüğümüzü yaparak bazı yatırımların Türkiye'ye kaydırılmasını temin etti. Çok faydalı oldu. Aynı yöntemi Finans Merkezi'nde ak saçlı bankacılarla uygulayacağız."
Peki Babacan gündemdeki başlıklara dair başka neler mi söyledi? İşte o satırbaşları:
TASARRUFUN ARTIRILMASI: Yatırım araçları arasında dengeleme kuracak ve bazı enstrümanları cazip hale getirecek yöntemle tasarruf oranını artıracak bir paket var. Onu arkadaşlarla açıklayalım diyoruz. Süper emeklilik nereden çıktı bilmiyorum. Biz Bireysel
Emeklilik Sistemi ile ilgili ileride ne yapabiliriz diye Hazine'den arkadaşlara '
sektörle toplanın biraz çalışın' dedik. Herhalde o çalışmalar yansıdı. Sadece bireysel emekliliği nasıl daha cazip hale getirebiliriz? Şu anda hiçbir karar yok. Bir miktar
vergi teşviki var. Başka ne yapılabilir diye çalışma yürüyor. Netleşmeden bir şey söyleyemem. Finansal istikrar komitesinin son 3-4 toplantısına biz
Maliye Bakanlığı'mızı da davet ettik. Onlarla da vergi ağırlıklı konuları çalıştık. Sadece tasarruf açısından değil vadelerin uzamasını da beraberinde getirecek ilave düzenlemeler. Uzun vadeyi daha çok teşvik edici vergisel düzenlemeler. Bunlar önemli ölçüde toparlandı ve hepsini açıklayacağız. Türkiye'de tasarruf denildiğinde banka mevduatı anlaşılıyor. Halbuki daha çok
hisse senedi, daha çok
ürün olsa halkımızı oralara yönlendirsek. Bunlarla ilgili paketin hepsini açıklayacağız.
YERLİ OTO: Ben de basından izliyorum.. Malezya'nın Proton'u var.
Toyota ile başlamışlar, sonra
yerli payı artmış. Benim anlattığım
model belli ki. Bizden mi öğrendiler yoksa kendileri mi düşündüler bilmem. Gerçekçi olmak lazım orada. Tamamen
ithal ikamesi bir anlayışın maliyeti bize çok yüksek olur. Rasyonel adım atmak lazım. İlla yüzde 100
yerli otomobil yapacağım dediğinizde tamam yaparsınız ama maliyeti tutturamamak farklı bir noktaya gider.
Otomotiv çok küreselleşmiş bir sektör. Baktığınızda 30 ülkeden içinde parça var. O kadar küreselleşmiş bir sektörde bir parça ile ilgili ölçek ekonomisi varsa o gerçekten orada çok uygun fiyata mal ediyorsa ben de burada yapayım dediğimde kaynak israfı olur.
İHRACATÇIYA KUR HATIRLATMASI: Kurun çok düşük olduğu dönemlerde bu çok önemli mesele haline getirildi.
İhracat olmuyor kur yüzünden diye. Biz de hep diyorduk bunun etkisi sınırlıdır. Asıl başka faktörler daha önemlidir. Ben biraz ona vurgu yapmak hem de biraz ihracatçıyı teşvik etmek istedim. Bunu bir motivasyon olarak görmek lazım.
FAİZ LOBİSİ: Merkez Bankası'na "Bu koridor işini bırak, eski yönteme dön ve faizini artır. Bu en
temiz ve kısa yöndür." diyor bazıları. Merkez Bankası da bu iyi bir yöntemdir diyor. Reel faiz konusunda ise bir ekonomide reel faiz ne kadar düşükse ekonominin büyümesi için o kadar iyi sonuçlar getirir. Dolayısıyla artık Türkiye'de böyle yüksek reel faiz görmek istemiyoruz. Faizlerde inişler çıkışlar günlük piyasanın gerektirdiği likidite neyse öyle de bir
uygulama var.
DÖVİZ KURU: Kur çok hareketli, sadece bizim problemimiz değil. Gelişmekte olan ülkelerin hepsinde oynaklık var. TL'nin oynaklığı diğer gelişmekte olan ülkelere göre oldukça düşük. Biz bunu Merkez Bankası'nın uyguladığı politikaların sonucu olarak görüyoruz ve başarılı buluyoruz.
Euro-dolar bile çok oynak. Her yeni haber pariteyi oynatıyor. Böyle dönemlerde esnekliği mutlaka korumak lazım. Biz maliye politikasında sıkı duruşumuzu sürdürüyoruz. Günün gerektirdiği esneklik bir Merkez Bankası, iki BDDK'nın alacağı tedbirlerle olacak. Bizim hem bir taraftan hızlı gidip cari açığı büyütmekten çekinmemiz ama diğer taraftan çok sıkıp resesyona girme riskinden de kaçmamız gerekiyor. Bunun da günlük kararlarla yürütülmesi gerekiyor. Dünyanın karmakarışık olduğu bir ortamda öyle ince bir çizgi üzerinde dikkatli bir biçimde yürüyoruz.
IMF'nin yeni
yol haritası için büyük görev Türkiye'nin
Şu anda biz Avustralya ile beraber yeni uluslararası finansal mimari çalışma grubu kurduk G-20 içerisinde. 2012 için bizden istediler. İşler iyi gidiyor siz bakın dediler. Neye bakıyoruz: Mesela IMF'nin kaynaklarının artırılması, uluslararası kuruluşların yönetim ve hisse yapısının düzeltilmesi, IMF'nin gözetim fonksiyonunun tanımlanması ve bir çerçeveye oturtulması. G-20 de onun uygulayıcısı oluyor. IMF'nin yeni görev tanımını çalışıyoruz. IMF başkanı zaten 2002'den beri yakın irtibatta olduğumuz bir isim. Rezervin oluşturulmasında fayda var. Amerikalılar diyor ki; sanki o rezervi oluşturursak bazı ülkelerin durumu bozulacakmış sinyali veririz diyor. Biz de diyoruz ki; o rezervi baştan oluşturursak IMF kaynaklarını artırırsak piyasaya ilave güven oluşturacaktır bu diyoruz. Amerikalılarla farklı saflardayız. Türkiye ile ilgili tablo o kadar farklı ki. Kapalı oturumları dinleseniz. Ne endişeler ve korkular var. Ne kadar şükretsek azdır. Kıymetini bilmek için şöyle bir dışarı çıkmak lazım.
YUNANİSTAN-PORTEKİZ: Yunanistan'ın bu hale düşmesi bana göre çok büyük hata oldu. AB buna izin vermemeliydi. Ben bunu 2 yıldır tüm G-20'lerde,
OECD toplantılarında söylüyorum. Maliyeti ne olursa olsun Yunanistan'a mutlaka
yardım edilmelidir. Yunanistan'ın temerrüde düşmesini engelleyin. Bir ülkenin temerrüde düşmesi demek AB'nin, diğer ülkeler için o kapıyı açıyor. Bakın
Portekiz son birkaç haftadır çok bozuldu. Çünkü şöyle bakılıyor; Yunanistan'ın iflasına izin veren AB, Portekiz ile neden uğraşsın ki diyor. Yunanistan'ın batmasına izin verelim ki diğerlerine örnek olsun iyi de diğerlerinin de önünü açıyor. Bunun maliyeti ne olacak? Sistemik risk denilen bir şey vardır. Bir ülkenin temerrüdüne izin verilmesi AB açısından sistemik risk haline geldi. Hele planının programının yapılması.
Almanya Başbakanı
Angela Merkel geçenlerde açıkladı. Bunu sadece Yunanistan için yapıyoruz, diğer ülkeler için temerrüt mekanizması olmayacak diye ama piyasa notunu vermiş Portekiz için ciddi riskler verilmiş.
Fransa çok sağlam görünürken o da bozulmaya başladı. Şu anda İngiltere, Almanya'dan bile sağlam. İngiltere çünkü diğerlerinin yükünü üstlenmeyecek. Diğerleri ile ilgili problemler çok büyürse dönüp dolaşıp Almanya'yı etkileyeceği için Almanya'nın da riski artıyor ve İngiltere'den daha riskli hale geliyor. Halbuki Almanya'nın
bütçe açığı şu anda İngiltere'den daha az.
Kredi kartına tek limit uygulaması 2013'e kalabilir
BDDK'ya çalışın dedik ama gerçekçi ve uygulanabilir bir şey olmadan da ona başlamamak lazım. Çok geniş kitleleri ilgilendiriyor. Uygulanabilir bir model bulmak lazım. Türkiye'de gerçek geliri tespit etmek çok sıkıntılı. Belki eski ödeme performansına bakacak şekilde ortak limit olabilir. Bunlar yapılır şeyler ama acele etmemek lazım. Oradan ilave bir kafa karışıklığı ilave bir
kredi kartları böyle oldu onun için satışlarımız düştü diye bir sonuçla karşılaşmayalım. Tek limit bu sene içinde olabileceğini ben pek zannetmiyorum. Ama 2012 sonunu bir ölçelim, 2013'e nasıl giriyoruz bir bakalım. O düzenlemeyi zaten işlerin yavaş olduğu dönemde değil hızlı olduğu dönemde yapmak lazım. Büyüme hızımızın düşeceği bir yılda biraz komplikasyon getirebilir. Bu yıl içerisinde çalışılır, hazırlığı yapılır toparlandığı dönemde de. Çünkü bankacılıkla ilgili düzenlemeleri mutlaka işler iyiyken yapmak lazım. İşler yavaşladığında boğabiliyor sistemi. İşler en hızlı gittiği dönemde kısıtlayıcı tedbirleri almak lazım. Hemen yapmayız.
KÖŞELİ TEDBİRLER: Gerektiğinde zor ve cesur tedbirleri alabilen bir hükümetiz. Seçimlere giderken bankaların kredi büyümesine herhalde kimse dokunmaz. Her şey iyi giderken frene dokunmayayım, seçimden sonra bakayım diye düşünebilirdik. Korkmadan günün gereğini yapabilmek herhalde bu kredibiliteye sahip hükümet önemli bir değer. Popülizmin esiri olurlar şunu yaparlar diye kimsenin aklına gelmiyor. Gerektiğinde gereken tedbiri alıp geçiyorlar diye çok şükür bir güven oluştu yani.