Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı: "Enflasyonun 2013 yılı sonunda orta noktası yüzde 6,8 olmak üzere yüzde 6,3 ile yüzde 7,3 aralığında gerçekleşeceği tahmin edilmektedir"
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı, "Temkinli para politikası duruşunun, alınan makro ihtiyati önlemlerin ve zayıf seyreden sermaye akımlarının etkisiyle önümüzdeki dönemde kredi büyüme hızlarının kademeli olarak daha makul düzeylere geleceği öngörülmektedir" dedi.
TCMB Enflasyon Raporuna ilişkin basın toplantısında, yılın üçüncü çeyreğinde küresel para politikalarına dair gelişmelerin finansal piyasalar üzerinde belirleyici olmaya devam ettiğini belirten Başçı, bu dönemde, küresel büyümeye ilişkin kaygıların devamına karşın, Fed'in varlık alımlarını yakın dönemde azaltacağına dair beklentilerin önce oluşturulması ve sonra ötelenmesi nedeniyle, küresel risk iştahının dalgalı bir seyir izlediğini kaydetti.
Küresel iktisadi faaliyetin zayıf seyrini korurken, küresel para politikalarına dair belirsizliklerin bir süre daha devam etmesinin beklendiğini dile getiren Başçı, ABD ekonomisindeki toparlanma eğilimi henüz istikrar kazanmazken yaşanan finansal dalgalanmalarla bütçe tartışmalarının ekonomide finansal koşulları sıkılaştırarak toparlanma üzerinde olumsuz riskler oluşturduğunu, Euro Bölgesi ekonomilerinde bazı olumlu sinyaller gözlenmesine karşın hem yüksek işsizlik oranları hem de kredi aktarım mekanizmasındaki problemlerin ekonomik görünümün zayıf kalmasına neden olduğunu anlattı.
Başçı, küresel para politikalarının yüksek frekansta açıklanan verilere ve ekonomik toparlanmanın gidişatına bağlı olması ve söz konusu verilerin ve toparlanmaya dair göstergelerin oynak seyir izlemesinin, küresel para politikalarındaki belirsizliklerin devam etmesine neden olduğunu vurguladı.
Mayıs ayından bu yana küresel düzeyde para politikalarına ilişkin artan belirsizlik karşısında TCMB'nin, gerek enflasyon göstergelerini gerekse de küresel belirsizliklerin yarattığı makro finansal riskleri gözeterek temkinli bir para politikası uyguladığını ifade eden Erdem Başçı, ek parasal sıkılaştırmalara devam edildiğini ve ağustos ayında ek parasal sıkılaştırmanın etkinliğini artırmak amacıyla gecelik borç verme faiz oranının yüzde 7,75'e yükseltildiğini anımsattı.
Başçı, ağustostan itibaren ise küresel para politikalarına dair belirsizliklerin yurt içine yansımalarının sınırlandırılması açısından TL likidite politikasındaki öngörülebilirliğin artırılmasına karar verildiğini belirterek, "Bu amaçla faiz belirsizliğini azaltma yönünde bir strateji benimsenerek, küresel faiz oranlarıyla yurt içi faiz oranları arasındaki ilişkinin büyük ölçüde zayıfladığı ve piyasa faizlerinin olması gerektiği gibi daha çok yurt içi makroekonomik gelişmelere duyarlı hale geldiği bir çerçeve oluşturulmuştur" diye konuştu.
Erdem Başçı, yılın üçüncü çeyreğinde TCMB'nin piyasaya döviz satım ihaleleri yoluyla döviz likiditesi sağlamaya devam ettiğini, bu gelişmenin de etkisiyle piyasadaki TL likidite açığının artış gösterdiğine vurgu yaptı.
- "Kredi faiz oranları, yılın üçüncü çeyreğinin başından itibaren yukarı yönlü bir eğilim gösterdi"
Başkan Başçı, TCMB'nin ağustostan itibaren likidite yönetiminin öngörülebilirliğini artırma stratejisine paralel olarak ek parasal sıkılaştırmanın frekansı ve zamanlamasına dair daha fazla bilgi paylaşmaya başladığını dile getirerek, şunları kaydetti:
"Son dönemde TCMB'nin temkinli para politikası duruşunun sonucunda gerek Bankalararası Repo Pazarı'ndaki faizlerin gerekse zorunlu karşılık maliyeti eklendiğinde Repo-Ters Repo Piyasası'ndaki faizlerin genel olarak yüzde 6,75 ile 7,75 arasında seyrettiği göze çarpmaktadır. Yılın üçüncü çeyreğinde faizler, kısa vadelerde daha belirgin olmak üzere, tüm vadelerde bir önceki Rapor dönemine göre düşerken, getiri eğrisinin eğimi artış gösterdi. Bu durum, küresel risk algılamalarında sınırlı düzelme ve Türkiye'nin ülke risk primindeki düşüşün yanı sıra TCMB'nin faiz belirsizliğini azaltıcı para politikası stratejisinin kısa vadeli faizleri daha fazla etkilemesinden kaynaklandı. Aynı dönemde nominal faizlerdeki düşüş ve enflasyon beklentilerindeki artışla iki yıl vadeli reel faizler de düşüş gösterdi."
2013 yılının ilk yarısında aşağı yönlü hareket eden kredi faiz oranlarının, yılın üçüncü çeyreğinin başından itibaren yukarı yönlü bir eğilim gösterdiğini dile getiren Başçı, dönem boyunca devam eden bu seyrin, küresel finansal gelişmelerle TCMB'nin temmuz ve ağustos ayındaki faiz koridoru aracılığıyla gecelik borç verme faiz oranlarında gerçekleştirdiği sıkılaştırmayı yansıttığını söyledi.
Merkez Bankası Başkanı Başçı, diğer yandan bankaların TL fonlama maliyetini temsil eden mevduat, para takası ve TCMB ortalama fonlama faiziyle bankalarca ihraç edilen bono/tahvil faizlerinin de aynı dönemde yükseldiğini belirterek, yılın ilk yarısında geçmiş yıllar ortalaması üzerinde seyreden kredi büyüme eğiliminin ağustos ayından itibaren geçmiş yıllar ortalamasına döndüğünü, son dönemde yaşanan finansal dalgalanmaların ve temkinli para politikası duruşunun sonucunda yükselen kredi faizlerinin bu yavaşlamada rolü olduğunu belirtti.
Bununla birlikte yılın üçüncü çeyreğinde kredilerin yıllık büyüme oranının yüzde 25 gibi yüksek bir düzeyde seyrettiğini ifade eden Başçı, "Temkinli para politikası duruşunun, alınan makro ihtiyati önlemlerin ve zayıf seyreden sermaye akımlarının etkisiyle önümüzdeki dönemde kredi büyüme hızlarının kademeli olarak daha makul düzeylere geleceği öngörülmektedir. Mevcut politika çerçevesi cari işlemler dengesini olumlu yönde etkilemekte..." dedi.
2011 sonunda tarihi yüksek seviyelerine ulaşan cari işlemler açığının, 2012'de önemli bir düzeltme gerçekleştirdiğini anımsatan Başçı, 2013 başından itibaren 12 aylık birikimli cari açıkta bir bozulma gözlense de bunun temelde geçici bir faktör olan altın ticareti dinamiklerinden kaynaklandığını ifade etti.
Başçı, altın hariç cari işlemler dengesine bakıldığında, 2012 yılında başlayan düzeltmenin yavaşlayarak da olsa 2013 yılında da devam ettiğinin kaydederek, "Reel kur ve kredi gelişmelerinin önümüzdeki dönemde ekonomideki dengelenme sürecini desteklemeleri beklenmektedir. Reel efektif döviz kuru son dönemdeki nominal kur gelişmeleri sonrasında değer kaybetmiş ve aşırı değerli olarak nitelendirilebilecek düzeylerden önemli ölçüde uzaklaştı. Daha makul seviyelerde seyretmesi beklenen kredi büyümesinin, ılımlı nihai yurt içi talep büyümesinin ve reel döviz kurundaki gelişmelerin katkılarıyla cari dengedeki düzelme sürecinin önümüzdeki dönemde de devam etmesi bekleniyor. Bu gelişme küresel belirsizliklerin yüksek olabileceği önümüzdeki dönemde Türkiye ekonomisini finansal istikrar açısından güçlendirecek ve dengelenme sürecini destekleyecektir" diye konuştu.
- "Döviz kuru gelişmelerinin, çekirdek enflasyon üzerindeki etkisi temel mal grubu fiyatları üzerinden gerçekleşiyor"
Başkan Başçı, enflasyonun 2013 yılının üçüncü çeyreğinde yıllık tüketici enflasyonu yüzde 7,9 oranına düştüğünü anımsatarak, bu gelişmede, TL'de gözlenen değer kaybı ve işlenmemiş gıda fiyatlarındaki artışın etkili olduğunu dile getirdi.
Enflasyon Raporu'nda konvansiyonel olarak, rapor ayındaki kur gerçekleşmelerinin, içinde bulunulan çeyrek için veri olarak kabul edildiğini ve kurların sonrasında endojen olarak para politikası duruşu ile diğer iktisadi gelişmelere tepki verdiği bir çerçevenin dikkate alındığını aktaran Başçı, "Döviz kuru gelişmelerinin çekirdek enflasyon üzerindeki etkisi temel mal grubu fiyatları üzerinden gerçekleşmektedir. Üçüncü çeyrekte hizmet enflasyonu da bir miktar yükselmekle birlikte göreli olarak daha istikrarlı bir seyir izledi. Bu gelişmeler çerçevesinde temel enflasyon göstergeleri de yükseliş sergiledi" diye konuştu.
Başçı, 2013 yılının ikinci çeyreğinde iktisadi faaliyetin, Temmuz Enflasyon Raporu'nda belirtilen görünümden daha olumlu gerçekleştiğini söyleyerek, şöyle devam etti:
"Bu dönemde özel tüketim talebinde belirgin bir canlanma gözlenirken, kamu talebindeki yavaşlamayla nihai yurtiçi talep yataya yakın bir seyir izledi. Diğer yandan, ithalat güçlü oranda artarken, zayıf seyreden küresel talep neticesinde ihracat artışı daha sınırlı oranda gerçekleşmiştir. İktisadi faaliyetin beklenenden daha güçlü gerçekleşmesinde stok değişimi belirleyici oldu. 2013 yılının üçüncü çeyreğine ilişkin veriler, iktisadi faaliyetin ikinci çeyreğe kıyasla daha ılımlı bir artış göstereceğine işaret etmektedir.
Temmuz-Ağustos döneminde tüketim malları üretimi bir önceki çeyreğe göre azalırken, tüketim malları ithalatındaki artış eğilimi devam etmiştir. Yatırımlara ilişkin göstergelerse tüketim talebine kıyasla daha zayıf bir görünüme işaret etmektedir. Bu dönemde ihracat yatay seyrederken, ithalatta belirgin bir düşüş gözlenmiştir. Dolayısıyla, net ihracatın büyümeye verdiği negatif katkının yılın üçüncü çeyreğinde azalması beklenmektedir. İhracat ağırlıklı küresel büyüme endeksi ise bir önceki Enflasyon Raporu'na göre kayda değer bir değişiklik göstermemektedir."