Girişimciler,
yasa kapsamında 22,5 milyar liralık yatırım
teşvik belgesi alırken, bunun yüzde 45'i (10 milyar TL)
İstanbul,
Ankara ve İzmir'in yer aldığı birinci
bölgeye gitti. En fakir illerin bulunduğu dördüncü bölge için yapılan başvurular ise
vergi,
arazi ve
sigorta primi teşviklerine rağmen sadece 2 milyar 250 milyon TL'de kaldı. Ortaya çıkan tablo, yatırımcının Doğu ve Güney
doğu'ya
terör ve güvenlik endişesiyle gitmekten imtina ettiği şeklinde yorumlandı.
Dün bir
basın toplantısı düzenleyen
Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan, yeni
teşvik sistemi ile ilgili son verileri açıkladı. Babacan'ın verdiği bilgiye göre Temmuz 2009 ile
Aralık 2009 dönemi arasında toplam 1.523 teşvik belgesi düzenlendi. 81 ilin tümü için yatırım teşvik belgesi alındı. Belgelerin toplam yatırım tutarı 22,5 milyar TL'ye ulaşıyor. Bunun 12,7 milyarlık bölümü
yerli firmalar, 9,8 milyar liralık kısmı ise uluslararası şirketler tarafından gerçekleştirilecek.
Yatırımların kuruluş aşaması için toplam 65 bin 673 kişilik istihdam öngörülüyor.
Teşvikte ulaşılan rakamın, küresel krize rağmen olumlu bir gelişme olduğunu ifade eden Babacan, ancak en yüksek teşviklerin verildiği 4. bölgenin daha az yatırım başvurusu aldığını kaydetti. Yatırım ortamı için güvenliğin şart olduğunu vurgulayan
Ali Babacan, "Teşvik önemli; ancak bu, sadece nihai yatırım kararını belirlemiyor.
Güvenlik gibi başka faktörler de bu kararda belirleyici oluyor. Demokratik
açılım süreci hedefine ulaştığında yatırımların gerçek potansiyelini de görmüş olacağız." dedi.
Söz konusu teşvik belgelerinin yüzde 45'i (10 milyar TL) birinci bölge, yüzde 20'si (4,5 milyar TL) ikinci bölge, yüzde 25'i (5,75 milyar TL) 3. bölge, yüzde 10'u da (2,25 milyar TL) 4. bölge için alındı. Bunların sektörel dağılımında ise 10,3 milyar lira ile 'imalat sanayii' ilk sırayı alıyor. Bunu 7,1 milyar lira ile enerji, 4,5 milyar lira ile hizmetler ve yaklaşık 600 milyon lira ile de madencilik izliyor. Büyük proje teşvik belgeleri kapsamında ise otomotiv önde geliyor. Ardından
liman işletmeleri, elektrikli
makine, ilaç üretimi, makine imalat ve madencilik takip ediyor.
TOPARLANMA EĞİLİMİ DEVAM EDİYOR
Devlet Bakanı Babacan, dünya ticaretinde bir canlanma ve ekonomilerde iyileşmeler gözlenmeye başladığına dikkat çekerek,
Türkiye ekonomisindeki toparlanma eğiliminin de güçlenerek devam ettiğini anlattı. Ancak iyileşme risklerine rağmen küresel risklerin önemini koruduğuna vurgu yaptı. Ali Babacan, devlet yardımlarını
izleme birimine ilişkin düzenlemenin de Bakanlar Kurulu'nda ele alındığını bildirdi.
Hazine Müsteşarlığı bünyesinde kurulacak ve yedi kişilik kuruldan oluşacak birime ilişkin çalışmanın çok yakında Meclis'e geleceğini dile getirdi. Son dönemdeki siyasi tartışmalarla ilgili olarak da, "Türkiye yönünü seçmiştir. 1.
sınıf demokrasilerdeki anayasaları hak eden bir ülkeyiz. Türkiye'nin yüzünü geri çevirmek mümkün değildir." şeklinde konuştu.
IMF ile ilgili haberler doğru değil
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, IMF müzakerelerinin kapalı kapılar ardında yapılmasına rağmen medyada bu konuda yanlış haberlerin yer aldığını dile getirerek, "Bu konuda benden bir şey duymadıkça inanmayın. IMF ile ilgili mayıs ayı diye bir şey çıkmış. Doğru değil,
piyasaları yanlış yönlendirmeyin." ifadesini kullandı.
Mali kural konusundaki çalışmalara da değinen Ali Babacan, "
Mayıs ayında gelecek senenin bütçesinin büyüklüğünü belirlerken artık mali kural parametrelerimizi de o gün itibarıyla belirlemiş olacağız. Mali kuralla alakalı parametre aralıklarını çok dar aralıklar olarak belirledik, bu şekilde istişareye açtık." değerlendirmesini yaptı.
Yunanistan ve
İtalya bizim gibi 'açık' olamadı
Ali Babacan, geçen hafta Yunanistan,
İspanya ve
Portekiz'in artan borç yükü sebebiyle uluslararası piyasalarda ve borsalarda yaşanan dalgalanmaya da değindi. Her ülkenin kendi hesabına kitabına dikkat etmesi gerektiğinin altını çizen Babacan, ülkelerin borcu sebebiyle meydana gelecek sıkıntılardan yine dünyanın etkileneceğini kaydetti. Yunanistan, Portekiz ve İtalya gibi ülkelerin Türkiye gibi açık seçik politikalarını ortaya koymadıklarını ifade ederken, "Hedeflere ne zaman nasıl ulaşacaklarına dair bir takvim ve
eylem planı da ortaya koymadıkça sıkıntılı olabilir." diye konuştu.
ZAMAN