Vatandaşın bankalara borcu 40 kat arttı

Türkiye 2001 krizinden kurtulmak için ciddi bedel ödedi. Ortalığın toz duman olduğu o günlerde IMF dümene geçti.

Vatandaşın bankalara borcu 40 kat arttı

Türkiye 2001 travmasından kurtulmak için ciddi emek sarf etti, bedel ödedi. Ortalığın toz duman olduğu günlerde Uluslararası Para Fonu (IMF) dümene geçti.

'TEDAVİ REÇETEMİZİ IMF YAZDI'

Zaman'dan Turhan Bozkurt'un yazısına göre; hükümetin içerideki gündemden bunaldıkça tribünleri coşturmak adına bu kuruluşu tahkir edip yuhalatması tedavi reçetemizin altında IMF’nin imzası olduğu hakikatini değiştirmez. Türkiye’de ne tarz-ı siyaset ne de maşeri vicdan uzun vadeli plan-programları tatbik edecek sabır, azim ve iştiyaka sahiptir. Eksikleri olsa da Türkiye’yi kriz ikliminden çıkarmakta ve ekonomiyi daha istikrarlı zemine taşımada IMF reçetesinin hakkını teslim edelim. Türkiye’nin krizi müteakip hızlı büyüme ile tanıştığı 2003-2007 döneminde AKP’nin IMF tarafından hazırlanan ilaçları öğün sektirmeden aldığını cümle alem biliyor.

'BÜYÜME EFSANESİ KRONİK SIKINTILARI UNUTTURDU'

12 yıllık AKP iktidarının bilançosunu T cetvelinin hep solundan (aktif) rakam vererek aktaranlar, nadiren de olsa bardağın boş tarafına (pasif) eğilse memlekete daha fazla katkı sağlayacak. Zira 12 yılda AKP’nin ekonomide başarılı olduğu fasıllar kadar kritik fasıllarda Cumhuriyet tarihinin en kötü sonuçları elde edildi. Büyüme efsanesinin göğsümüzü kabartan manşetleri, iktisadi yapının kronik hastalıklarını unutturdu. Mamafih o efsanenin Battal Gazi’si ete kemiğe bürünmüş mücahid olmadı hiç. Dünyadaki para bolluğundan müstefid müteşebbisin kurduğu zinde ordular (timarlı sipahi) vardı cephede. Ne kadar talihli imişiz ki Batı kulübü krizlerden çıkmak için bastığı paralarla açıklarımızın kapanmasına bilerek yahut bilmeyerek vesile oldu. Pirus zaferinin ganimeti diyebileceğimiz hazine-i amireyi yol, su, köprü olarak tükettiğimize göre hazine-i hassada sayım yapma vakti geldi de geçiyor.

Hazine-i hassada sayımı defterdarlar yapacaktır er ya da geç. Ondan evvel AKP’nin 12 yıllık devr-i iktidarında muvaffak olamadığı fasıllara temas edelim.

'İÇ VE DIŞ BORÇ 2002'DEN BERİ 3 KAT ARTTI'

Devletin iç borcu 2002’de 155 milyar (katrilyon) TL idi, 436 milyar liraya yükseldi. Dış borç 130 milyar dolardan 387 milyar dolara çıktı. İç borç gibi dış borç da 3’e katlandı. Kişi başına düşen 1.963 dolar dış borcumuz vardı. Borç yiğidin kamçısıdır diyerek her bir vatandaşın sırtına yüklenen dış borç 5 bin 103 dolara tırmandı.

DIŞ BORÇ IMF'E ÖDENENİ 12'YE KATLADI

Erdemir, TÜPRAŞ ve Türk Telekom gibi devasa devlet mülklerinin satışından elde edilen gelir 52 milyar dolar oldu. IMF’ye ödenen 22 milyar dolar borcun 2,4 katı kadar para, gelmiş geçmiş her iktidarın, ölü diri her vatandaşın en az bizim kadar pay sahibi olduğu KİT’lerin satışından geldi. Buna rağmen dış borç IMF’ye ödenen tutarı 12’ye katladı.

VATANDAŞIN BORCU 40 KAT ARTTI

Aileler bankalara 1,6 milyar dolar faiz ödüyordu. Şimdi bu rakam 19,2 milyar dolara yükseldi. Zira vatandaşın bankalara borcu bu dönemde 4 milyar dolardan 160 milyar dolara çıktı. 42 milyon kişi bankalara borçlu.

CARİ AÇIK 83 KAT ARTTI

Cari açık 626 milyon dolardı, 83 katlık artışla, 52 milyar dolara çıktı. Dünyadaki pek çok kriz cari açığın milli gelire (GSYH) oranı yüzde 4,5’i geçtiği için patlak vermiştir. Bizde yüzde 10’lara kadar yükseldi, Merkez Bankası’nın yerinde müdahaleleri ile ancak yüzde 7’ye inebildi.

'ÇİFTÇİ ARTAN MALİYETTEN DOLAYI TARIMI BIRAKTI'

1 litre mazotun fiyatı 1,10 TL idi, şimdi 4,45 TL. Çiftçi 1 litre mazot için 4,8 kg buğday satıyordu. Aynı miktarda mazot için 6,2 kg buğday satması lazım. Niçin canlı hayvan, saman ithal etmek zorunda kaldığımızın, çiftçinin 6,5 İstanbul büyüklüğünde araziyi ekmekten niçin vazgeçtiğinin cevabı artan maliyetlerde. Hal böyle olunca işlenen tarım alanı 239 milyon dönümden 206 milyon dönüme indi. Sanayi teknoloji devi tek bir marka gelip yatırım yapmadı Türkiye’de. Gelen paraları gayrimenkule yatırdık, avunduk. Sanayinin milli gelir içinde payı yüzde 18’e gerilerken Almanya, G.Kore modellerini tartışmak hoş lakırdıdan öte geçmez.

'5 YILDIR 10 BİN DOLARDA SAYIYORUZ'

Son beş yıldır kişi başına gelir handiyse yerinde sayıyor. Ekonomi 10 bin dolar tuzağına takıldı kaldı. Bu yıl da büyüme yüzde 3 civarında olacak ve kişi başına gelir 10 bin dolar sınırını aşamayacak. Gelir artmazken enflasyon çift haneye koşuyor.

SICAK PARA DA AZALIYOR

Ortalama 100 milyar dolar sıcak para takviyesi olmadan borçları ödemek, ekonomiyi çevirmek mümkün değil. Mayıs 2013’ten beri istikrarlı biçimde azalıyor sıcak para dediğimiz portföy yatırımları. Daha geçen hafta 4 büyük Türk bankasının kredi hacmindeki artışın ekonomik büyümenin çok üzerinde olduğuna dikkat çeken Fitch, kur ve faizdeki artışın bankaların aktif kalitesini bozabileceği ikazında bulundu. Kamu bankalarının büyük altyapı projelerinin finansmanında hükümet telkinleriyle karar verdiğini söylememe hacet yok. Amerika’dan dün ikinci çeyrek büyüme verisi yüzde 4,2 olarak geldi. Okyanus ötesinde işler tahminlerin üzerinde iyiye gidiyor. Ana ihracat pazarımız olmadığına göre ABD’nin toparlanması faydadan çok zarar verecek. Faiz artışı Türkiye’den para çıkışını artıracak.

KEDİ BUYSA CİĞER NEREDE?

Türkiye’nin büyüme efsanesini anlatanlar, halının altına süpürülen tozlara değinmiyorsa, ahali de gırtlağa kadar borçlu olmaktan mes’ud görünüyorsa mevzuu Hoca Nasreddin’in o meşhur fıkrasına havale etmekten başka çare kalmıyor. Kedi buysa ciğer nerede? Yok ciğer bu ise kedi nerede? Onu da mahalle kasabına mı sormalı bilemedim.

<< Önceki Haber Vatandaşın bankalara borcu 40 kat arttı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER