Ekonomi üçüncü çeyrekte yüzde 3 büyüdü. Durgunluk ihtimali zayıf,
tüketimde gerileme dikkat
çekici.
Geçen ilkbahar aylarında başlayan ve iki ay süren çalkantının en genel ve net faturası,
milli gelir istatistikleri ile masamıza geldi.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre yılın üçüncü çeyreğinde, Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) yüzde 3, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) yüzde 3.4 oranında büyüdü. Yılın dokuz aylık döneminde ise
büyüme rakamları hedefin üzerinde kalmaya devam etti. 9 ayda GSMH yüzde 5.7, GSYİH yüzde 5.6 oranında arttı.
Yüksek
faiz oranı ve kur, ekonomiyi soğuttuğu için bu yılın üçüncü çeyrek GSMH
büyüme oranı, 2002 yılı ilk çeyreğinden bu yana en düşük düzeyine geriledi. Ancak tamamlanmak üzere olan son çeyreğe ait gözlemler ve ekonomideki genel eğilimler, yavaşlamanın soğuma sınırları içinde kaldığı izlenimini veriyor.
Sanayi üretimindeki artışın devam etmesi ve inşaat sektöründe canlılığın sürmesi soğumanın uzun süreli bir resesyona (durgunluk) dönüşmesini önleyebilecek. Üçüncü çeyrekte zayıf kalan tarım ve ticaret sektörleri performansının ise gelecek aylarda tekrar normal düzeylerine yükselmesi de durgunluk tehlikesini azaltacak. Büyüme oranı ile ilgili olarak şu değerlendirmeleri yapmak mümkün:
Durgunluk ihtimali düşük
Büyüme oranının yılın son çeyreğinde, üçüncü çeyreğin biraz üzerinde gerçekleşmesi bekleniyor. Bu oran, 2007’inin ilk çeyreğinde de “baz etkisi” sayesinde epey yüksek çıkacak. 2007'nin
seçim yılı olması nedeniyle kamu harcamaları ve yatırımları bir miktar artacağı için ekonominin durgunluk dönemine girmesi ihtimali düşük görünüyor. Türkiye ekonomisinde durgunluk teşhisi, büyüme oranının üç çeyrek veya dokuz ay boyunca yüzde 1,5 ile yüzde 3,0 arasında kalması durumunda söz konusu oluyor. Ekonomik faaliyetlerde bir veya iki çeyrek süren yavaşlama ise “soğuma dönemi” olarak adlandırılıyor.
Yüksek faiz etkili oldu
Milli gelir istatistikleri,
Merkez Bankası’nın yüksek faiz politikasının hedefine ulaştığını gösteriyor.
TÜFE’de enflasyonun yüzde 10 dolayında olduğu bir dönemde faizlerin nominal olarak yüzde 21’e, reel olarak da yüzde 10’a yükselmesi hem tüketim hem de yatırımlar üzerinde etkili oldu. Bu etkiyi dikkate alması beklenen
Merkez Bankası’nın, enflasyondaki gerilemenin başlayacağı nisana kadar
faiz oranlarında bir indirime gitmesi ihtimali epey düşük görünüyor.
İç talebe fren
2005’in aynı dönemine göre ilk çeyrekte yüzde 8,4, ikinci çeyrekte ise yüzde 10,4 oranında artan özel nihai tüketim harcamalarındaki artış oranı üçüncü çeyrekte yüzde 1,3’te kaldı. Aynı durum, üretim yolu ile hesaplanan milli gelir hesaplarında da ortaya çıktı. Toptan ve perakende ticaretteki artış oranı, sanayi üretimindeki artış oranının epey gerisine düştü. Yüksek
faiz oranı özellikle dayanıklı tüketim eşyası için yapılan harcamaları üçüncü çeyrekte reel olarak ve yüzde -8,9 oranında azalttı. Bu mal grubundaki tüketim harcamaları değişim oranının son çeyrekte artıya geçeceğini tahmin ediyorum. Üçüncü çeyrek sonucu ile birlikte, tüketim harcamaları artış oranı, son 15 ayda ilk kez, GSMH artış oranının altına inmiş oldu. Bu gerileme ekonomideki “aşırı
ısınma” tehlikesini de azalttı.
Enflasyon hedefine destek
Mal arzının arttığı bir dönemde iç talebin hız kesmesi,
fiyatlar genel düzeyinin daha ılımlı bir şekilde yükselmesine katkıda bulunacak. Şirket yöneticileri, özellikle rekabetin yoğun olduğu otomotiv ve benzeri sektörlerde, kâr marjlarının düşmesine rağmen fiyat artışlarını
erteleme yolunu seçecek. Bu eğilim de enflasyonun ateşini bir ölçüde düşürecek.
Yatırımlarda duraklama
Yükselen reel faiz ile birlikte, kur artışlarının yarattığı endişe ile iç ve dış politikada yaşanan belirsizlikler özel sektörün
makine-teçhizat yatırımlarındaki artış oranının ciddi bir şekilde düşmesine yol açtı. Bu kalemde ilk çeyrekte yüzde 30,8, ikinci çeyrekte, yüzde 11,5 olan artış oranı üçüncü çeyrekte yüzde 4,8’e kadar indi. Sonraki dönemlerde bu oranın yükselmesi söz konusu olabilir ama iki haneli oranlara ulaşılması seçim yılında epey zor görünüyor.
2004 yılı ile karşılaştırma
2004 yılı ilkbaharındaki çalkantı sonrasında ekonomi bir soğuma dönemine girmişti. Ancak 2004’te yalnız kurlar yükseldiği ve faiz oranlarında önemli bir artış ortaya çıkmadığı için soğuma, 2005 başından itibaren yerini canlanmaya bırakmıştı. 2004’te çalkantıya rağmen büyüme oranı ise yüzde 9,9 gibi yüksek bir oranda gerçekleşmişti. 2006 ilkbaharında ise kurlarla birlikte faiz oranları da yükseldiği için büyüme üzerinde olumsuz bir etki gündeme geldi. Bu yılın tamamında yüzde 6,0 dolayında gerçekleşmesi beklenen büyüme oranına baktığımızda, çalkantının hasarının asgari düzeylerde kaldığını söylemek yine de mümkün oluyor.
Faruk Türkoğlu /REFERANS GAZETESİ