Bakan
Ergün,
Trabzon Ticaret ve
Sanayi Odasında (TTSO) iş adamları ve esnaf odaları temsilcilerinin katılımıyla düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada,
Türkiye'nin kaybettiği zamanı ve fırsatları geri kazanmak ve dünyada hak ettiği yere gelmesi için artık kaybedecek zamanı olmadığını söyledi. Ergün, ''Mutlaka daha hızlı hareket etmemiz lazım. Elimizdeki işleri sürüncemede bırakacak vaziyetimiz yok.
Nokta atışı yapmak, attığımızı 12'den vurmak mecburiyetindeyiz. Bizim öyle karavana atacak mermimiz yok. Biz her işimizi isabetli ve hızlı yapmak mecburiyetindeyiz ve Türkiye'nin altyapısını da buna uygun hale getirmeliyiz'' diye konuştu.
Gençlerin projesine güvendiklerini ve başlangıç sermayesi verdiklerini ifade eden Bakan Ergün, şunları kaydetti:
''Bazen diyorlar ki 'bu çocuklar parayı batırır' ya batırırsa batırsın, onlar batırsın. Bu memleketin parasını ne kafası çalışmayan adamlar batırdı. Kafası çalışan, bir projesi, heyecanı olan, 'Ben bir şey yapmak istiyorum', 'Ben bir şey yapmak istiyordum ama bana
destek olan çıkmadı' demesin gençler.
Projen var mı? O zaman para hazır var. Bundan sonra bedava para yok kimseye. Projesi olan desteği alacak, projesi olmayan boş boş dolaşan, istediği kadar 'destek' diye konuşsun, bir şey yok. Projen var mı? Bagajda para var, getirin verelim arkadaşlar. Arabanın bagajında hazır, öyle değil de yani para var, yeter ki sen proje yap. Bugüne kadar 180 gencimize destek verdik.''
Bakan Ergün, tekno parkların Türkiye'nin ileri teknolojiye ulaşması ve
rekabet şansını artırması açısından çok önemli olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
''7 yıl içinde
teknopark sayısı 2'den 38'e çıktı. Bunları hep destekledik. Bin 300
firma bu teknoparklarda teknolojik araştırma yapıyor, 12 bin civarında mühendis,
öğretim üyesi,
teknik eleman ARGE faaliyeti yürütüyor. 4 binden fazla proje üzerinde çalışılıyor teknoparklarda. KTÜ teknoparkında olduğu gibi
kök hücre tedavilerinden tutun da nanoteknolojiye, uzay, tıp,
savunma sanayi teknolojilerine kadar çok değişik alanlarda
üretimler yapılıyor. Bütün bunlar bize önemli avantaj sağlıyor. Bugün Türkiye kendi insansız hava araçlarını yapabilecek bir noktaya ulaşmıştır, işte bu teknolojik araştırmalar sayesinde. Bu insansız hava araçlarının istihbarat amaçlısını da silahlısını da yapabilecek bir teknolojik güce ulaşıyor Türkiye. Bizim potansiyelimiz var, yeter ki desteklensin, ilgi görsün.''
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ergün, Türkiye'nin sağdan soldan, içerden dışardan rahatsız edilmesinin temelinde bu gelişmelerin yattığının görülmesi gerektiğine dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Rahatsız edileceğiz, rahatımız kaçacak diye de bu işleri yapmaktan geri kalamayız. Evet, Türkiye gibi bir
ülke rahatsız edilir, çünkü potansiyeli çok yüksek bir ülke burası. Etrafını ve dünyayı etkileyebilecek güce, potansiyele sahip bir ülke burası. Dolayısıyla bu gelişmeler oldukça Türkiye ilerledikçe Türkiye'nin bu ilerlemesinden, gelişmesinden rahatsız olanlar da olur ve zaman zaman da başımızı ağrıtacak durumlarla karşı karşıya kalabiliriz. Ama 'rahatımız kaçmasın, azıcık aşım ağrısız başım' diyecek bir ülke değiliz. Geri durursak o zaman hiçbir iş yapamayız, o zaman hiç rahat edemeyiz, geleceğimiz olmaz çünkü. Geleceği olmayan bir ülke haline gelmek, bizim gibi bir topluma yakışacak işler değildir.''
-''İŞ BİRLİĞİ, GÜÇ BİRLİĞİ VARSA BÜYÜME VE İHRACAT ARTIŞI OLUR''-
Türkiye'nin içe kapanarak mesafe alamayacağını belirten Bakan Ergün, şunları söyledi:
''Türkiye dışarıya açılacak ve ürettiği ürünleri dünya
pazarlarına pazarlayacak bir ülkedir. Dünya ve komşuları ile iyi ilişkiler kurarak bu zenginlikleri oluşturacak bir Türkiye'den komşularla sıfır problem
politikasının temelinde bu var. 'Bu politika ne işimize yaradı' dersen, şu işimize yaradı. Komşularla ticaret 5 kat arttı. İyi ilişkiler v
arsa iyi ticaret var. Bu fırsatları iyi değerlendirmeliyiz. Günümüz iş dünyasının en çok aradığı değer farklı olmak, farklılıklar üretmektir.''
Nihat Ergün, 2002'de göreve geldiklerinde ekonomide çok önemli yapısal reformlar gerçekleştirme kararlılığı gösterdiklerini ve gerçekleştirdiklerini ifade ederek, şunları kaydetti:
''
Bankacılık, kamu maliyesi, sosyal güvenlik gibi alanlarda yapılan reformlarla ekonomiye güven ve istikrar kazandırıldı.
Enflasyon oranı, kamu borçları ve
bütçe açıkları gibi makro
ekonomik göstergelerde çok önemli bir seyir yakaladık. Bunlar niye önemli biliyor musunuz? Ülke ekonomisine güven duyulmasıyla ilgili bunlar. Eğer ülkede mali
disiplin yoksa, enflasyon almış başını gitmişse kamu borçları
kontrol altıda değilse ödenemez, çevrilemez hale geldiyse o zaman o ülkenin ekonomisine kimse güvenmez. O zaman kimse uzun vadeli, kalıcı yatırım peşinde koşmaz. Herkes günübirlik
kapkaç yapar. Bir günde ne kar edecekse onun hesabını yapar.''
Sağlıklı bir ekonominin, herkesin önünü görebildiği uzun vadeli, kalıcı
hesap yapabildiği bir ekonomi olduğunu bildiren Bakan Ergün, şöyle konuştu:
''Önce bunu sağlamak lazımdı ve biz onu sağlamış olduk.
Ekonomide enflasyonla mücadele ed
erken, mali disipline uyarken,
büyüme ve canlılık kazanmak son derece zor. Bir taraftan disiplin uygulayacaksınız, bir taraftan da ekonominiz büyüyecek, bunlar birbiriyle çelişir zaman zaman.
Kamu harcamalarını kontrol altında tutacaksınız, ama biz politikayı değiştirdik dedik ki Türkiye ekonomisi kamu harcamalarıyla değil özel yatırımlarla ve özel tüketimle büyüyecektir. Kamu harcamaları disiplin altında tutulacaktır, özel yatırımların ve özel tüketimlerin önü açılacaktır. İşte bu politika çok isabetli olarak Türkiye'nin bir taraftan kamu dengelerini oturtmasına imkan verdi, bir taraftan da ekonomik büyüme gerçekleştirilmiş oldu. Biz bütün bunları başardık. Dengeleri
yerli yerine oturttuğumuz bir dönemde milli gelirimiz de 3 kat artmış oldu. Türkiye 240 milyar dolar üretim yaparken, 750-800 milyar dolara yakın yılda üretim yapan bir Türkiye ortaya çıkmış oldu. Makro ekonomide yaptığımız reformları, reel
sektörümüze de en hızlı şekilde yansıtmaya bu süreçte gayret ettik. Vatandaşlarımızın alım gücünü sürekli yükselterek dinamik bir iç pazar oluşmasını da zeminini hazırlamış olduk.''
Bakan Ergün, aktif bir
dış politika anlayışı izleyerek ihracatı artırdıklarını belirterek, şöyle devam etti:
''Nasıl oldu da 2002'de 36 milyar dolar olan ihracat, 2008 yılına geldiğimizde 6-7 sene içinde 132 milyar dolara çıktı. Herkes gelip de 'Türkiye ne iyiymiş, gidelim Türkiye'den mal alalım' diye buraya mı koşturdu? Yoksa biz dünyayı karış karış dolaştık mı? Dünyayı dolaşmazsan, dünyada ne fırsatlar var bunları aramazsan, bu rakamlara da ulaşamazsın. Muhalefet partileri o dönemde, 'bunlar uçaklara atlayıp atlayıp geziyorlar' zannettiler. İşimiz gücümüz yok, turistik
seyahat yapıyoruz yani, 'Burada ne güzel
deniz, kum, tarihi eser varmış, çoluk çocuk gezelim' böyle mi?
Hayır. Her gittiğimiz yerde vizelerin kaldırılması, serbest ticaret, gümrüklerde teknik iş birliği, çifte vergilendirmenin önlenmesi anlaşması gibi anlaşmalar imzaladık ve o yoldan özel sektör temsilcileri, sizler ilerlediniz, ürettiğiniz ürünleri oralardaki fuarlarda sergilediniz, geniş bağlantıları kurdunuz ve 36 milyar dolardan 132 milyar dolara böyle çıktı Türkiye. Tam bir kamu,
özel sektör iş birliğiyle oldu. İş birliği, güç birliği varsa büyüme ve
ihracat artışı olur. Dağınıklık, siyasi istikrarsızlık varsa, güven ortamı yoksa, bir
kaos ortamı varsa, gelecek belirsizse bu rakamların hiçbir tanesi olmaz.''
Türkiye'nin daha önce çok sınırlı ticaret yaptığı
Ortadoğu,
Afrika ve
Güney Amerika gibi yeni ve büyük pazarlara
açılım gerçekleştirildiğini kaydeden Bakan Ergün, şöyle dedi:
''2008 sonunda ortaya çıkan küresel
kriz doğal olarak Türkiye'yi de bir miktar etkiledi, ancak ülkemiz bu krize en son giren ve en erken çıkan ülkelerden birisi oldu. Niye, çünkü daha önceden aldığımız tedbirler ve pazarlarımızı çeşitlendirmiş olmamız sebebiyle. Türkiye krizden güçlü bir şekilde çıktı. Bu çok önemli, zira birçok gelişmiş ülke hala bu krizin yaralarını sarmaya çalışıyor. Yola erken çıkan bir ülke olarak, diğer birçok ülkeye göre önemli avantajlara sahibiz. Kamu maliyesi ve
finans sektörü açısından dünyanın en çok güven duyulan ülkelerinden birisiyiz. Bugün örnek gösterilen ülkelerden birisiyiz. Bu güçlü yönlerimizle reel sektörün dönüşümünü bir arada yürüttüğümüz takdirde bizleri çok güzel günler bekliyor.''
-''3 ÖNEMLİ KANUN DEĞİŞİKLİĞİ''-
Türkiye'nin 2010'un ilk çeyreğinde yüzde 11.7 oranında büyüyerek Avrupa'nın en hızlı büyüyen ülkesi olduğunu, dünyada ise ikinci sırada yer aldığını ifade eden Bakan Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu
büyüme rakamları kağıt üstünde kalmıyor. Son aylarda yaptığımız
yurt içi gezilerinde birçok fabrikanın ya temel atmasına ya açılışına katılıyoruz. Krizde yatırım yapmış adam. Türkiye'nin sağlam temellerine güveniyor ve dünya pazarlarına bu sağlam temeller üzerinde yatırım yaparak açılıyor. Zenginliğimizin artması, işsizliğin azalması açısından son derece önemli ve değerli.
Nisan ayında işsizlik rakamımız bir önceki yılın aynı dönemine göre 2.9 puan azaldı ve yüzde 12 seviyesine geldi. Bu dönemde AB'nin 27 ülkesinde işsizlik rakamı 1 puan artı. Sadece bu rakam bile Türkiye ekonomisinin AB ekonomilerinin birçoğundan daha iyi performans gösterdiğini açıkça önümüze koymaktadır.''
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, bu başarılara kamu ve özel sektör iş birliğinin en üst düzeyde gerçekleşmesi ile ulaştıklarını vurgulayarak, şunları kaydetti:
''
Hükümet olarak bundan sonra da işbirliğini daha fazla güçlendirmeye ve ülkemizin zenginliğini artırmaya kararlıyız. Reel sektörümüzü geleceğe en iyi şekilde hazırlamak amacıyla sanayimiz ve alt sektörler için strateji belgeleri hazırladık. Bu strateji belgelerinin temel hedefi, ülkemizi üretim ve teknoloji üssü haline getirmektir. ARGE merkezleri, sanayi üniversite iş birliği projeleri, teknoparklar, tekno girişim sermayesi desteği gibi projelerde, ülkemizin teknoloji kapasitesini de artırıyoruz. KOSGEB'in yeni bir dönem başlatan yeni destek programlarıyla reel sektörümüzün küresel rekabet gücünü de artırmayı planlıyoruz. Her KOBİ'ye aynı desteği verme dönemi bitti. KOBİ'lerin kendi özelliklerine uygun esnek destekler dönemini başlattık. Bu yasama yılına yetişmedi, ama
Meclis yeniden açıldığında 3 önemli
kanun değişikliği gerçekleştireceğiz. Bunlardan birisi organize sanayi bölgelerinde bedelsiz arsa tahsisi uygulamasını uzatmış olacağız.
Organize sanayi bölgesi statüsünde olmayan sanayi bölgelerine belli şartları yerine getirmeleri ve talep etmeleri halinde
ıslah sanayi bölgesi statüsü kazandıran yeni bir
düzenleme yapacağız. Son olarak zaman sınırını kaldırarak özel
endüstri bölgelerine başvuru sürelerindeki kısıtlamalara son vereceğiz.''