Vorkink, şu anda, başta Cari İşlemler Açığı olmak üzere, risk gibi algılanan bazı
ekonomik gelişmelerin
Türkiye ekonomisindeki yapısal dönüşüm nedeniyle ekonomiyi tehdit eden bir risk olamayacağını kaydetti. Vorkink, ”Artık Türkiye ekonomisi 2001 yılındaki gibi değil” dedi.
Vorkink, şuanda, Gayri Safi Milli Hasıla'nın (GSMH) yüzde 6'sı düzeyindeki Cari İşlemler Açığı'nın bile tehdit edecek düzeyde olmadığını, çünkü bu açığın finansman ve kompozisyon yapısı nedeniyle sorun oluşturmadığını kaydetti.
CARİ İŞLEMLER AÇIĞI'NIN SİGORTALARI
Türkiye gibi hızlı büyüyen bir ülkenin Cari İşlemler Açığı'nın olmasının normal olduğunun altını çizen Vorkink, “Bunun dörtte biri artan petrol faturasından kaynaklanmaktadır. Eğer petrol fiyatları böylesine artmasaydı, Cari İşlemler Açığı'nın şimdiki düzeyi yüzde 4.5 olacaktı. Güçlü
bütçe, yüksek Faiz Dışı Fazla ve artan
yabancı sermaye, devam eden
özelleştirme süreci, Cari İşlemler Açığı'nın en önemli sigortalarıdır” diye konuştu.
VERGİ ORANLARI VE İŞ ORTAMI
Vergi oranlarının, bir ülkede iş ve yatırım ortamını belirleyici unsurlar olduğunun altını çizen Vorkink,
vergi oranlarının yüksek olmasının iş ve yatırım ortamını da olumsuz etkileyen bir unsur olduğunu kaydetti. Vorkink, şöyle devam etti: “Vergi oranlarının yüksek olmaması, iş ve yatırım ortamını
teşvik eder. Makro ekonomik istikrarın devam etmesi, sadece
faiz oranlarının inmesine değil, vergi oranlarının da düşmesine katkıda bulunacak. Bu durum da iş ve yatırım ortamının gelişmesine katkıda bulunacak”
SOSYAL GÜVENLİK REFORMU EN ÖNEMLİ YAPISAL DÖNÜŞÜM
Sosyal güvenlik
reformunun, Türkiye'nin önünde kalan en önemli yapısal dönüşümlerden biri olduğunu vurgulayan Vorkink, bu reformun, sadece Türkiye ekonomisinin kredibilitesini arttırmayacağını, ayrıca finansman dengesini de sağlayacağını vurguladı. Vorkink, şunları söyledi:
“Türkiye, sosyal güvenlik reformunu geciktirmeden gerçekleştirirse, ileride sıkıntı çekmez, daha az sancılı olur. Örneğin
Almanya ve
Fransa için sosyal güvenlik reformu daha sancılı bir düzeye geldi. Sosyal güvenlik reformunu herkes istemeli, çünkü, bu açık nedeniyle, Türkiye kaynaklarını gerekli yerlere ayıramıyor. Sosyal
güvenlik açığı azaldıkça, Türkiye kaynaklarını, eğitime, sağlığa, sosyal harcamalara ve daha çok vergi indirimine ayırabilecek.”
Sosyal güvenlik reformunun zor bir reform olduğunu, ancak bir süre ertelenmesinin geniş kesimlerce tartışılmasına imkan vereceğini kaydeden Vorkink, “
Hükümet bu reformun çıkartılması gerektiği bilincinde” dedi. Türkiye'deki çalışabilir durumdaki
işgücünün yaş ortalamasının önemli bir kısmını 25 yaşın altında olduğu tespitinde bulunan Vorkink, ”Türkiye,
genç işgücü potansiyelini mutlaka kullanmalıdır. Eğer bu reform zamanında yapılmaz ise Türkiye ileride genç nüfus avantajını da kaybedecek” dedi.
ERKEN EMEKLİLİĞİN TÜRKİYE'YE MALİYETİ
Türkiye'de eskiden bir dönem
erken emeklilik getirildiğini ve bunun sosyal güvenlik dengesini bozduğunu vurgulayan Vorkink, ”Türkiye'de, zamanında
erken emeklilik imkanı sağlanarak yanlış yapılmış. Bu erken emeklilik nedeniyle, sosyal güvenlik sistemindeki aktif-pasif dengesi bozulmuş” dedi.
EMEKLİLİK SİSTEMİNDE DE BİR STANDARD YOK
Ayrıca, emekli olanlar arasında da tam bir eşitliğin bulunmadığını, farklı sosyal güvenlik kurumlarından emekli olmuş kişilerin, çalışırken aynı katkı oranında bulunmasına rağmen aynı emekli maaşını alamadıklarını belirten Vorkink, emeklilik sisteminde farklılıkların olmaması ve bir standardın bulunması gerektiğini ifade etti.
Yeni sosyal güvenlik sisteminin, ileride emekli olacakları hesaba katan bir fonu bünyesinde bulunduracağını belirtenVorkink, şimdiki sistemde böyle hazır bir fonun bulunmadığını kaydetti.
Reformun yapılamaması halinde, sosyal güvenlik açığının artmaya devam edeceğinin altını çizen Vorkink, bu durumun, Maastricht kriterlerini yakalamada başarıyla ilerleyen Türkiye'nin, Maastricht'in makro ekonomik kriterlerini yakalama açısından AB sürecini olumsuz etkileyeceğini anlattı.
2006 BÜTÇESİ
2006 bütçesinin, AB hedeflerine paralel olarak hazırlanmış bir bütçe olduğunu belirten Vorkink, “2006 bütçesi çok iyi bir bütçe, gerçekten güçlü bir mali
disiplin taahhüdünü içeriyor. Türkiye'de reel faizlerin yüzde 5-6'lara inmesi, enflasyonun yüzde 8'lere düşmesi hep disiplinli bir bütçe politikasının sonucudur” diye konuştu.
2006 YILI BEKLENTİLERİ
Gelecek yıl, Türkiye ekonomisini etkileyebilecek unsurların başında ABD'nin faiz politikasının geleceğinin altını çizen Vorkink, ABD'nin faiz politikası ve bunun muhtemel etkileri konusunda şunları söyledi: “ABD
Merkez Bankası faiz oranlarını arttırmaya devam edecek, sermayenin belli ölçüde ABD'ye gideceği ve likiditenin daha az olacağı bu durum Türkiye'nin 2006 yılındaki dış finansman maliyetini arttırabilir, ancak Türkiye'nin yüksek faiz dışı fazla hedefine sadık kalması halinde, küresel faizlerin yükselmesinden çok fazla etkilenmez.” Vorkink, ABD'de FED'in faiz oranlarını arttırmasıyla ABD
Doları'nın değerinin yükseleceğini, bu durum sonucu, YTL'nin Dolar karşısında belirli oranda değer kaybetmesinin, Türkiye'nin dış ticarette
rekabet şansını arttıracağını, dolayısıyla daha çok döviz girişinin yaşanacağını kaydetti.
RESMİ ENFLASYON HEDEFLEMESİ
2006 yılında resmi enflasyon hedeflemesinin de başarıyla gerçekleştirileceğine inandığını ifade eden Vorkink, bağımsız
Merkez Bankası'nın bu konuda gerekli hazırlıkları yaptığını, mali disiplinin sağlandığını ve 2006 enflasyon hedefinin de tutturulabileceğini kaydetti.
Vorkink, 2006'da ekonomik büyümenin de en az yüzde 5 düzeyinde olacağını da ifade etti.
BÖLGELERARASI GELİR FARKLILIKLARI
Türkiye'nin, AB sürecindeki en önemli sorunlarından birisinin bölgelerarası gelir farklılıklarını azaltmak olacağının altını çizen Vorkink,
Marmara bölgesindeki gelir düzeyinin, AB'nin yeni üyesi Polonya'nın üstünde olduğunu, diğer bölgelerdeki gelir düzeyinin ise Marmara bölgesi kadar yüksek olmadığını kaydetti.
Vorkink, bölgeler arasındaki gelir farkının giderilmesinde, AB fonlarının, Türkiye'nin çok işine yarayacağını da vurguladı.
TÜRKİYE TARAMA SÜRECİNE ÇOK İYİ BİR BAŞLANGIÇ YAPTI
Türkiye'nin, AB ile
katılım sürecine yönelik olarak tarama sürecine resmen başladığını belirten Vorkink, şöyle devam etti: “Türkiye, tarama sürecine çok iyi bir başlangıç yaptı. Çünkü Türkiye bu süreç için zaten yeterli
teknik donanım ve hazırlığa sahip bulunuyordu. Türkiye, AB tarafından istenen siyasi kriterleri, piyasa kriterini yerine getirdi, tarama süreci, geri kalan eksiklikler ile ağırlıklı olarak ekonomik alanda atılması gereken adımları, AB'nin kurum ve kurallarına uyum sağlayıcı düzenlemeleri içerecek.”