Büyüklüğü 150 milyon dolara ulaşan açık hava reklamcılığı, reklamverenlerin gözdesi haline geldi. Görüşü açık binaların cepheleri, giydirilen
araçlar ve
otobüs duraklarının sayısının da artması bunun en büyük göstergesi.
İstanbul'da yaşayanların
vakitlerinin büyük kısmını sokakta geçirdiğini belirten Clear Channel Finans Müdürü Vefa Özşimşek, "İstanbul'un trafiği açık hava reklamcıları için önemli bir fırsat. Açıkhava reklamcılığı dışarıda
hedef kitle varsa yapılır. İstanbullular gününün yaklaşık 4 saatini dışarıda geçirmek zorunda kalıyor. Bunun en büyük nedeni de
trafik. Saatlerce ilerlemeyen bir trafikte yolcular da
şoför de sıkıldığı an gözünü dışarı çevirip, araç üstü reklamlara, bilboardlara ya da reklam kulelelerine bakarak vakit geçiriyor. Bu bizim
sektördeki firmalar için büyük bir fırsat. Oysa televizyona reklam çıktığında izleyici hemen kanal değiştiriyor" diyor.
1993 yılından bu yana İstanbul'un ana arterlerini otobüs durakları ve reklam kuleleri ile donatan
Alman Wall firmasının
Türkiye Genel Müdürü Şenol
Yüksel de Türkiye'nin özellikle de İstanbul'un açık hava reklamcılığı için bulunmaz bir
kent olduğunu belirtiyor. Yüksel, "İstanbul hareketin çok yüksek olduğu bir şehir. Belli bölgeler arasında trafikte çok fazla vakit geçiriliyor. Bu da açık hava reklamcılarına büyük avantajlar sağlıyor" diyor. Açık hava reklamları ile diğer mecralar arasında önemli bir fark olduğuna dikkat çeken Yüksel, şöyle devam ediyor: "İnsanlar hiçbir zaman reklamları izleyeyim diye televizyonun açmaz ya da
radyo dinlemez. Gazete okuyan biri haberlere göz attığı sayfalarda reklamları da görmek zorunda kalır. Bu mecralarda kişi, haber okumak, film izlemek ya da
müzik dinlemek gibi eylemleri gerçekleştirirken reklamlarla karşılaşır. Açıkhava reklamcılığında ise durum tam tersidir. Sokağa çıkan kişinin reklamlar karşısında gardı tamamen düşmüştür. Dışarı çıktığınız andan itibaren hiçbir şey yapmanıza gerek kalmadan o reklamlar sizi karşılamaya hazırdır."
Vandalizm korkusunu inadımızla yendik
Yüksel'e göre İstanbul'u sektör için bu kadar cazip kılan diğer bir etken de Türk halkının sokağı seven karakter yapısı. "Biz sokağı seven bir toplumuz.
Avrupa ülkelerinde belli bir saatten sonra sokaklarda kimseyi göremezsiniz. Ama bizim sokaklarımız her an kalabalık ve yoğun. Biz dışarıda yaşamayı seviyoruz. Vaktimizin büyük kısmını sokakta ya da ev dışında geçiriyoruz. Bu da bizim için artı bir avantaj" diye konuşuyor.
İstanbul'un açık hava reklamcılığı konusunda tez konusu olacak bir sınav verdiğini ve sunduğu fırsatlar nedeniyle cesur girişimlere
imza attıklarını söyleyen Yüksel, şöyle devam ediyor: "Otobüs duraklarını camdan yapmaya karar verdiğimizde birçok kişi hem bize hem de belediyeye 'Siz deli misiniz" diyerek tepki gösterdi. 'Anında parçalanır, çalınır' diyerek uyardılar. Dönem dönem bu tür olaylarla da karşılaştık. Fakat standartlarımızdan asla taviz vermedik. Kırılan camı aynı gün değiştirdik, trafik kazası ile zarar gören
ürün varsa en fazla 48 saat içinde yeniledik, ürünlerin temizliklerini her hafta mutlaka eksiksiz yaptık. Sonuçta bu tür olaylar yok denecek kadar azaldı. Artık duraklara ya da diğer ürünlere zarar verenler olduğu zaman telefonla polise ihbar edildiğini biliyoruz. Vandalizm korkusunu inatla yendik."
REFERANS