Çiftçilik yapanların sayısı son dört yılda yaklaşık 1 milyon azalmasına rağmen, tarımın gayri safi millî hasıla içindeki payı 21 milyar dolardan 40 milyar dolara çıktı.
Bu durumu, makineli tarımın yaygınlaşması ve verimlilik artışına bağlayan uzmanlar, "Ata,
Ülker,
Sabancı, Koç,
Sütaş, Sancak ve Esas Holding gibi gruplar toprağa yatırım yapmaya başladı.
Türkiye,
kiraz ihracatında zirveye yükseldi. Çiftçiyi bilinçlendirme devam eder ve planlama yapılırsa yakın zamanda AB ülkelerini yakalarız." diyor.
Tarım ve
Köyişleri Bakanı
Mehdi Eker de tarım
ürünlerindeki ihracatın 4 milyar dolardan 8,5 milyar dolara yükseldiğine dikkat çekiyor. Çiftçiye para vermekle yetinmediklerini anlatan Eker, çalışmaları projelendirerek verimliliği artırdıklarını belirtiyor.
Ziraatçılar ise olumlu gelişmelere rağmen birçok problemin hâlâ çözüm beklediğini vurguluyor. Öncelikli talep, mazottaki Özel Tüketim Vergisi'nin kaldırılması. Gübre ve ilaç fiyatlarının son bir yılda yüzde 50 zamlanması da
çiftçiyi zorda bırakıyor. Plansızlık sebebiyle ürünün tarlada kalması ise sektörün en temel sorunu.
Gübre ve ilaç fiyatları, son bir yılda 23 ile 50 arasında değişen oranlarda zamlandı.
Buna karşılık plansız ve düşük kaliteli
üretim yapan çiftçi
pazarda umduğunu bulamıyor.
Son yıllarda tarımdan ümidini kesip şehirlere göç eden ve diğer sektörlerde istihdam edilenlerin sayısı 1 milyona ulaştı. Tarımdaki
işgücü oranı son dört yılda yüzde 33'ten yüzde 27'ye geriledi.
AB sürecinde tarımın nüfus içindeki payı yüzde 10'un altına inecek.
Türkiye'de ortalama
işletme büyüklüğü 55 dekar, bu da 4-5 parçadan oluşuyor. 25
Avrupa ülkesinin ortalaması ise 175 dekar. Bu rakam, Türkiye ortalamasının 3 katına denk geliyor. Tarım kesiminin milli gelirden kişi başına aldığı pay bin 389 dolar. AB'de ise 9 bin 286 dolar.
Ürün kalitesi
soğuk zincir olmaması sebebiyle nakliye sırasında daha da düşüyor. Kamyonlarla şehirlere gelen ürünler, yolda aşırı sıcaklardan bozulabiliyor. Uzmanlar, soğutmalı
araç dışında
sebze meyve taşınmasının yasaklanması gerektiği görüşünde.
90'lı yıllarda en büyük
pamuk ihracatçısı ülkeler grubunda yer alan Türkiye'de,
emek yoğunluğu ve girdi
maliyetlerinin yüksekliğinden yakınan çiftçiler, pamuk ekmekten vazgeçiyor. Bunun sonucu son yıllarda ihtiyaç duyduğu pamuğun yüzde 50'sini
ithal eder hale geldi.
Manisa'nın Emir Hacılı köyünden Mustafa
Yüksel,
patlıcandan vazgeçip domates üretimine başlamış. Yüksel, bunun sebebini, "Patlıcan artık para etmiyor." sözleriyle açıklarken, komşu Pazar köyündeki
üniversite mezunu çiftçilerden
Salih Kama, "
Mazot fiyatları her yıl artarken, mahsulün fiyatı aynı kalıyor." sözleriyle köylünün en önemli sıkıntısına dikkat çekiyor. Seçim meydanlarının ısındığı bugünlerde halkın karşısına çıkan siyasi partilerin
vaat listesinin başında da mazotun yer alması, ülkenin gerçek gündemini de ele veriyor. Genç Parti, "1 YTL olacak" derken,
CHP yarı yarıya indirimi, MHP mazottaki
vergileri kaldırmayı,
Demokrat Parti de fiyatı 1 yeni lira seviyesine çekmeyi vaat ediyor. İktidardaki
AK Parti, mazot fiyatlarının 1 yeni liraya çekilmesinin gerçekçi olmayan bir vaat olduğu görüşünde. Türkiye Ziraat
Odaları Birliği'nin (
TZOB) Başkanı Şemsi
Bayraktar, bu konuda çiftçinin maliyetlerini azaltacak bir adımla
destekleme yapılmasını istiyor.
Ziraat Odaları Birliği'nin hesaplarına göre tarımda kullanılan mazot miktarı yaklaşık 3,5 milyar litre. Bugünkü fiyatlarla çiftçi, mazotu litresi 2,28 YTL'den satın alıyor. Toplamda ise mazota 7,98 milyar yeni lira ödeniyor. Çiftçiler, kullandığı mazotun litresinde 85 YKr Özel Tüketim Vergisi, 35 YKr ise KDV ödüyor. Toplamda çiftçinin cebinden mazottan 4,2 milyar yeni lira vergi gidiyor. Çiftçinin kullanacağı mazotun Özel Tüketim Vergisi'nden muaf olması, mazotun yüzde 37 desteklenmesi demek. Bu destek
Fransız çiftçisinin aldığı yüzde 40 mazot desteğinin altında. KDV'nin de muaf tutulması durumunda destek yüzde 52'ye çıkıyor. Bayraktar, KDV'siz mazotun devlete ek külfet getirmeyeceğini söyleyerek, "Çiftçi, mazot için ödediği KDV'yi mahsup edemediği için üzerinde yük olarak kalmaktadır. Aslında
tüketicinin ödemesi gerekirken haksız olarak üreticiden alınmakta olan KDV'nin çiftçiden alınmaması adil bir
uygulama olacaktır." diye konuştu. 58. ve 59. hükümetler döneminde geçmiş dönemlere göre mazot fiyatları daha az artış gösterdi. 1999-2002 döneminde mazot fiyatlarında yüzde 259 artış meydana gelmişken, 2002-2006 döneminde bu artış yüzde 71 civarında oldu. Dünya piyasalarında
ham petrol fiyatlarında meydana gelen astronomik artışın üreticiye yansıtılmaması için hükümet ilk defa çiftçilere mazot desteği verdi. 4 yılda verilen mazot desteğinin tutarı 1 milyar 534 milyon yeni lira. ÜFE'nin yıllık ortalama yüzde 9,2 arttığı aynı dönemde mazota, her yıl ortalama yüzde 15,7 destek sağlandı.
Siyasi partilerin
seçim beyannamelerinde mazot indiriminin yanında tarıma verilen desteklere yapılacak artışlar da yer alıyor. AK Parti, Kırsal Kalkınma Kurumu aracılığıyla yüzde 50 ile yüzde 90 arasında değişen oranlarda destek verirken, CHP desteği iki katına çıkaracak. CHP, Demokrat Parti , MHP ve Genç Parti'nin ortak söylemi ise mazot fiyatlarının aşağı çekilmesi. CHP 1,1 YTL, DP 1 yeni liranın altında, Genç Parti 1 yeni liraya mazot vermeyi hedeflerken MHP, vergilerin kaldırılarak fiyatın aşağı çekileceğini söylüyor. Üretici örgütlerinin yani tarım birliklerinin yaygınlaştırılması, ürün kalitesinin artırılması, katma değerli ürünlere ağırlık verilmesi, çiftçilerin borçlarının yeniden yapılandırılması ortak vaatler arasında. 5 yıllık
iktidar süresince yapılanların anlatıldığı AK Parti'nin beyannamesinde organik hayvancılığın geliştirilmesi, tarım organize sanayi bölgelerinin kurulması, yeminli
gıda kontrolörlüğü
sisteminin oluşturulması ve tarım ürünlerinin kaydının yapılması faydasını da sağlayacak lisanslı depoculuğun geliştirilmesi hususları yer alıyor. AK Parti gibi lisanslı depoculuk sistemini getirmeyi hedefleyen CHP, hükümetin Meclis'e getirdiği; ancak Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edilen orman vasfını yitirmiş arazilerin değerlendirilmesine yönelik 2/B yasasını da beyannamesine koydu. Çiftçinin kullandığı elektriği de ucuzlatma sözü veren CHP, tarım arazilerinin yabancılara satışını da yasaklayacak. Parti Almanya'nın
Hamburg kentindeki fındık borsasını Türkiye'ye getireceğini ileri sürüyor. MHP ise diğer partilerden farklı olarak
sözleşmeli üretim modeline geçileceğini beyan ederken,
Konya Ovası sulama projesini hayata geçirme,
küçük çiftçinin üzerindeki vergi yükünü hemen, büyük çiftçilerde ise kademeli olarak vergi indirimine gitme sözü veriyor. MHP, tarım kenti ve tarım ihtisas merkezleri kurmayı vaat ediyor.
Tarım, 2006'da yüzde 3 büyüdü
Türkiye'de tarım sektörünün
büyüme hızı uzun yıllar azalan oranlarda seyretti. 2004'ten itibaren yükselişe geçen büyüme rakamı geçen sene yaklaşık yüzde 3 oldu. Dört yıl önce 22 milyar dolarlık bir gayri safi milli hasılaya sahip olan tarım sektörü 2006'da 39 milyar dolara yükseldi. Dış ticarette ise denge ihracatın lehine gelişmeye devam ediyor.
Avrupa Birliği ile müzakerelerde en zorlu başlık olması beklenen tarımın çözüm bekleyenler listesinde sadece mazot fiyatı yok. Son yıllarda tarımdan ümidini kesip kentlere göç eden ve diğer sektörlerde istihdam edilenlerin sayısı 1 milyona ulaştı. Tarımdaki işgücü oranı son dört yılda yüzde 33'ten 27'ye geriledi. AB süreci ise tarım nüfusunun yüzde 8'e indirilmesini öngörüyor.
Nüfus hareketlerinin nasıl yönlendirileceği ise hâlâ meçhul. Ülkede
miras yolu ile araziler bölündüğü için işletmelerin büyük bir kısmı küçük çaplı. Avrupa ile uyum sürecinde çözüme kavuşması beklenen hususlardan biri de küçük çiftçilerin akıbetinin ne olacağı. Verimliliğin artırılması için küçük işletmelerin ortadan kalkması ve üretimin mekanize olması halinde, milyonlarca insan işsiz kalacak. Bu vasıfsız insanların nerede istihdam edileceği henüz cevaplanmış değil.
Müzakere sürecinde ortaya çıkacak diğer problemler şöyle sıralanıyor: Üretim planlaması, ürün arzında sürekliliğin sağlanmaması, eğitim yetersizliği, ihracatın
hammadde olarak yapılması, gıda güvenliği, çiftçi
kayıt sistemi. Ülkenin üçte birinin geçimini sağladığı tarımda da sanayide olduğu gibi kayıt dışılık yaygın bir durum. Tarımda kullanılan
gübre ve mazot gibi girdilerin hepsi dövize dayalı.
Enflasyon artışının kat kat üzerinde fiyatlarda ciddi olarak satışta bir artış yok.
'Hangisi para ederse onu ekerim' mantığı zarar veriyor
Tarım sektöründeki en önemli problemlerin başında rekolte, yani ürünün talepten fazla üretilmesi sonucunda mahsulün çiftçinin elinde kalması geliyor. Rekolte fazlalığının en çok tartışıldığı ürün ise fındık. Son yıllarda maliyet artışları sebebiyle pamuktan
üzüme yönelmesi sonucu üzümde de rekolte fazlalığı yaşanmaya başlandı.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı
Şemsi Bayraktar, rekolte sorununun çözümü için stoklama kuruluşlarının oluşturulmasını öneriyor.
Narenciye, üzüm, fındık ve bazı meyvelerde rekolte fazlalılığın sorun olduğuna işaret eden Bayraktar'a göre, stoklama kuruluşları ile üreticinin elindeki fazla ürün çekilmeli. Bayraktar, bunun için bir
kanun tasarısı hazırlığı yaptıklarını, ürünün fazla olduğu yıllarda oluşturulacak bir fonla üreticilerin desteklenmesinin sağlanacağını anlatıyor. Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği Tarım Meclisi Başkanı
Tuğrul Yemişçi, rekolte fazlalığının aşılması için devletin vereceği teşviklerin iyi yönlendirilmesini öneriyor. Konuyu, Ege Bölgesi'nde üreticilerin pamuk yerine üzüme yönelmesi örneği ile açıklıyor: "Pamuğu desteklemediğiniz müddetçe, üzümden çok para kazanan üretici yeni bağlar yapacaktır. Herhangi
kota, kısıtlama olmadığı için hangisi kârlıysa üretici ona yönelecektir. Devletin yapması gereken; yönlendirici teşvikler getirmesi ve dünya pazarlarını ve ülkelerin üretimlerini çok iyi takip eden bir teşkilatlanmaya gitmesidir." Konuyla ilgili önemli bir nokta da çiftçilerin nerede ne ekileceği konusunda yönlendirilmesi.
Örneğin Manisa'da yapılan bir araştırmaya göre üzüm üreticileri ekim yaparken, yüzde 72'si 'hangisi para eder' anlayışıyla hareket ediyor.
Domatesin para kazandırması üzerine ertesi yıl bütün çiftçiler bu ürüne yöneliyor. Bu kez ise mahsul bol olduğu için para etmiyor. 'Hangisi para eder?' mantığından vazgeçilmesi için Türkiye'de ürün haritası çıkarılması gerekiyor. Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı
Gökhan Günaydın, çiftçinin önünü göreceği bir planlamaya ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor. Ürünlerin piyasaya arzının kontrol altında tutulması gerektiğini vurgulayan Günaydın, "Arz ve talep dengesini sağlamak için, fiyatların üretici ve tüketici açısından en uygun dengede oluşması için Türkiye de böyle bir sistem geliştirilmeli." teklifinde bulunuyor. Günaydın, Türk tarımında planlamaya gerekli önemin verilmemesinden şikayetçi: "
Amerika, 7 yıllık tarım stratejik planlarıyla üretim yapıyor. AB, 1992'den 2006 yılına kadar hububatın doğrudan gelir desteğini saptadı ve ilan etti. Hem Avrupa hem de Amerika'da çiftçi önünü görüyor. Türkiye'de de böyle bir sistem kurulmalı."
Hükümet ise 24 ana tarım bölgesinden oluşan ülkede havza bazlı destekleme uygulaması başlatarak, her bir tarım bölgesine uygun bitki deseninin tespit edilmesi ve desteklerin buna göre ödenmesini hedefledi. Uygulama
Trakya, Orta
Anadolu ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerinde birer ilde
pilot olarak başlatıldı.
Proje ile yılda yaklaşık 600 milyon yeni lira katma değer sağlanması bekleniyor.
Çiftçinin tek derdi mazot değil
Zaman, Türkiye'nin tarım alanında yaşadığı problemler ve çözüm önerilerini masaya yatırdı. Bilinçli üretim ve verimlilik artışı sayesinde sektörün milli hasıla içindeki payı 40 milyar dolara dayandı. Ancak sorunlar bitmiş değil. Mazottaki yüksek vergi ve gübre ile ilacın sürekli zamlanması çiftçinin belini büküyor. Ziraat odaları birliğinin hesaplarına göre tarımda kullanılan mazot miktarı yaklaşık 3,5 milyar litre. Mazotun litresinde 85 YKr ÖTV, 35 yeni
kuruş ise KDV var. Toplamda üreticinin cebinden vergi için 4,2 milyar yeni lira çıkıyor.
YARIN: Toprak tahlili yok, yanlış gübre kullanımının faturası 8 milyar dolar.
Zaman -
Abdülhamit Yıldız