Piyasaların ayarıyla kim oynuyor?
Elektronik saatler çıkmadan önce, mekanik saatler vardı. Zaman mefhumunun netleşmesine yardımcı olan bu saatlerin doğru olması çok önemliydi. Hatırlanacağı gibi, bu konuda çok dikkatli olanlar radyodan saat ayarı yaparlardı.
O günden bu yana teknoloji çok değişti, ilerledi ve gelişti. Saatlerin
görünümü, şekli ve hizmetleri değişti. Buna mukabil zamanı gösteren bu önemli aksesuarın temel fonksiyonu değişmedi. Doğru ve tam olarak zamanı göstermek onların
üretim gayesiydi ve bu misyonda en kritik unsur ayardı. Birçok şey için ayar çok önemlidir. Bu olgu piyasalar için de geçerlidir.
Küreselleşmeyle birlikte piyasalar da globalleşti. Globalleşme ile paranın dolaşımı da arttı.
Telekomünikasyon teknolojisindeki başdöndürücü gelişmeler milyarlarca doların sadece tek bir tuşa dokunularak, bir başka ülkeye
transfer edilmesine imkan sağladı. Bu durum bankaların, aracı kurumların ve diğer finansal kuruluşların dünyanın dört bir tarafında 24 saat işlem yapabilmesine zemin hazırladı. Artık bilgisiyar ekranınızda
Londra Borsası kapandığında,
Hindistan veya Çin
piyasalarının verileri akıyor ve siz bu ülkelerde dilediğiniz miktarda alım-satım yapabiliyorsunuz. Bu tarihî değişimin olumlu yönleri olduğu kadar bir dizi de olumsuz sonuç doğurduğunun anlaşılması ise çok uzun sürmedi. 1990'lardan bu yana dünyanın değişik ülkelerinde ciddi
ekonomik krizler yaşandı. (1994
Meksika, 1997
Asya, 1998
Rusya, 2001
Türkiye ve Latin
Amerika ve 2007 ABD krizleri gibi) Genel anlamda bölgesel etkiler doğuran bu dalgalanmalardan sonuncusu yani Amerika'daki
Mortgage Krizi ise küresel sistemde ağır hasara neden oldu. Ortaya çıkan likidite krizinin ardından kâr elde etmek isteyen Hedge Fonların emtia ürünlerine dadanması başta petrol olmak üzere birçok emtianın hak etmediği
fiyatlara ulaşmasına neden oldu. Küresel enflasyon korkusu doğuran bu spekülatif hareketlerin en rahat gözlemlendiği yer ise hampetrol fiyatları oldu. Dünyada son bir aylık süreçte ABD ham petrolünün varil fiyatı 120 ile 138 dolar arasında hareket etti. Piyasa oyuncuları, fon yöneticileri, petrol üreten bazı ülkelerin başkanları; üretim azlığından söz ederek, yakın gelecekte petrolün varil fiyatının 150-200 ve hatta 250 dolara ulaşabileceğini söylüyorlar.
Petrol için belirtilen yeni fiyat hedeflerinin gerçekleşmesi, olası görünüyor. Ancak, son zamanlarda global piyasaların lokomotifi konumundaki petrol fiyatlarının bu derece hız kazanması halinde trenin nerede devrileceği ve bunun altında kimlerin kalacağı herkes tarafından merak ediliyor.
İç piyasalarda görünüm dış piyasalardan çok farklı değil. İç piyasaların gündeminde dış piyasalardan ayrı olarak son iki buçuk ayda siyasetteki belirsizlik eklendi. Siyasi istikrarda oluşan zedelenme ile ekonomi siyasetin gerisinde kaldı. Bu nedenle de Türkiye'deki yatırım araçları fiyatları benzer ülkelerden ayrışarak onların gerisinde kalmaya başladı. Beklentilerin üzerinde gerçekleşen mayıs ayı enflasyonunun Tüketici Fiyat Endeksi (
TÜFE) yeniden çift haneli rakamlara ulaştı. Bu süreçte piyasalarda
Merkez Bankası'nın
pazartesi günkü kısa vadeli
faiz toplantısında 50 baz puan artırabileceği beklentisi oluştu. Daha önce birbiriyle uyumlu hareket eden faiz, döviz ve borsa endeksi, son haftalarda farklı kulvarlara geçti. Borsa endeksi bir süredir düşük. İşlem hacimli seanslarda
İMKB-100 endeksi 38 bin 500 puan desteğinde tutunmaya ve taban oluşturmaya çalışıyor.
Tahvil ve Bono'da bileşik faizler son iki ay içerisinde yaklaşık yüzde 18,50'den yüzde 23,00'e dayandı.
Dövizde ise 15
Mart sonrası, bir ara dolar/YTL 1,3500'e ulaşırken, zaman içinde 1,2150 YTL'ye geriledi. Şimdilerde ise dolar 1,2500-1,2600 YTL aralığında işlem görüyor.
Dolar, YTL karşısında gelecek günlerde daha da düşebilir. Diğer bir gelişme ise; dolar paritesi gerilerken,
altının ons fiyatı yeterince yükselmiyor. Tam tersi dolar paritesi toparlanırken altının ons fiyatı daha fazla düşüyor. Kısacası; içeride ve dışarıda piyasaların ayarı bozuldu. Düzeltilmesi de zaman alacak gibi görünüyor.
M.ALİ YILDIRIMTÜRK/ZAMAN