Ekonominin daha iyi olduğu dönemlerde bu oran ticari
araçlar lehine değişiyor.
Avrupa Birliği
ülkelerinde yola çıkan her on araçtan ancak biri ticari kimliğe sahip. Bu oran Türkiye'nin ne denli
ticari araç yoğunluğu içinde olduğunu daha net gösteriyor.
İster İstanbul'da çevre yoluna, isterse Anadolu'da herhangi bir şehir içerisine baktığınızda bu yoğunluğu kolayca algılayabilirsiniz. Bu durum Türkiye'ye has bazı önemli detaylar içeriyor.
İlk etapta ticari araç yoğunluğunu
küçük ve orta boyutlu
işletme, dükkân, esnaf sayısının fazlalığı ile açıklamak mümkün ama
Avrupa Birliği ülkeleriyle bu denli fark oluşturması için yeterli bir gerekçe değil.
Almanya,
Fransa ve
İspanya gibi ülkelerde de çok sayıda işletme var. Ama bir ayda bir milyon civarında otomobil satılırken 120-130 bin civarında
hafif ticari araç satılıyor.
Çünkü bu ülkelerde otomobiller üzerinde yüksek
vergiler olmadığı için otomobile ihtiyacı olan otomobil, ticari araca ihtiyacı olan ise ticari araç satın alıyor. Türkiye'de durum oldukça karışık; geçici ÖTV indirimini dikkate almazsanız, en basit otomobilden bil
e devlet yüzde 60'ın üzerinde vergi alıyor. Motor hacmi büyüdükçe bu oran yüzde 100'ün üzerine çıkıyor. Dolayısıyla otomobiller 'gerçek
fiyat'larının üzerine bir hayli vergi yükü ile yola çıkıyorlar. Hafif ticari araç olarak adlandırılan ve otomobile alternatif olarak kullanılabilen sınıfta ise vergi yükü yine geçici ÖTV indirimi hariç tutulduğunda yüzde 30 civarında kalıyor. Yani, benzer
motor ve donanım özelliklerine sahip bir otomobil ile otomobile en yakın ticari araçlar arasında son fiyatta yüzde 20'lik bir fiyat avantajı ortaya çıkıyor. Üstelik ticari araçlarda motor hacmi sınırlaması olmadığı için büyük
dizel motorlu olarak da bu tür araçları almak mümkün.
Zaten, yılın ilk üç ayında toplam 96 binin üzerinde
satış ortaya çıkarken bunun 28 bine yakını hafif ticari araçlar üzerinden gerçekleşti. Bu 28 binlik satışın yarısı
Fiat Fiorino,
Doblo,
Ford Connect, VW Caddy,
Citroen Nemo,
Peugeot Bipper, Partner gibi otomobile en yakın modellerden, binden fazlası ise SUV'lere yakın Ford Ranger,
Mitsubishi L200 gibi pikap modellerinden oluşuyor. Bu tablo da aslında Türkiye'de ticari araç satışlarındaki yoğunluğun öncelikli olarak vergi avantajından kaynaklandığını ortaya koyuyor. Öte yandan Türk otomotiv sanayiinin ticari araç uzmanı bir ülke haline gelmesinde de bu tablonun payı büyük.
16 Mart'tan itibaren geçerli olan ve 3 ay süreyle uygulanacak ÖTV indiriminde otomobiller, hafif ticari araçlara göre daha fazla avantaj elde ettiği için iki üç haftadır tüketiciler sürekli otomobil alımı üzerine odaklandı. İlk etapta fazla etkisi olmasa da önümüzdeki günlerde hafif ticari araçların bu rüzgârdan faydalanması muhtemel görünüyor. Yani, her durumda Türk tüketicisi açısından hafif ticari araçların cazibesi sürecek. Zaten
ocak ayında Avrupa'da 8. büyük hafif ticari araç pazarı olan Türkiye'de bu pozisyonunu şubatta Fransa,
İtalya, Almanya ve İspanya'nın ardından 5. sıraya yükselerek düzeltti. Bazı dönemlerde üçüncü sıraya kadar çıkabildiğimizi hatırlatmakta fayda var.
MEMDUH TAŞLICALI- ZAMAN