60 şirket, 150
marka ve bin 500
ürün çeşidi ile bölgenin
gıda devi olma yolunda ilerleyen
Ülker'de ikinci kuşak işbaşında. Bu kadar göz önündeki bir şirketin patronu hakkındaki bilgiler son derece sınırlı. Çünkü
Murat Ülker, çok fazla gündeme gelmek istemeyen bir patron profili çizdi şu ana kadar.
Gazeteler Şekerli Mamul
Sanayicileri Derneği'ne ait internet sitesinden temin ettikleri tek kare vesikalık fotoğrafı ile yetinmek zorunda kaldı. Zaman zaman, 'Duydun mu? Murat Bey, falan
işadamını yanına
danışman almış' gibi şehir efsanelerine varan
kulis bilgileri ortaya atıldı. Yakın dostlarının tavsiyelerine rağmen o hep arka planda kalmayı
tercih etti. Konuşmamasını, fotoğraf çektirmemesini 'kendi özelim' diye ifade ediyordu. Birkaç ay önce Kurumsal İletişim Müdürlüğü'ne Zuhal Şeker'in atanması ile 'Topluluğun basınla ilişkilerinde yeni bir dönem mi başlıyor?' sorusu da gündeme gelmişti. Aradan çok uzun süre geçmeden değişikliğin ilk adımı atıldı.
Önceki
akşam Çırağan Sarayı'nda ilk kez gazetecilerle bir araya gelen Murat Ülker, misafirlerine tek tek hoşgeldiniz dedi. 45 dakikalık kokteyl bitimine kadar gündemdeki konular hakkında fikir alışverişinde bulunan Ülker'in samimi ve nüktedan tavrı 2 saat süren yemek boyunca da devam etti. 14 ay önce kurulan ve başkanlığını eski
Adalet Bakanı Oltan Sungurlu'nun yaptığı İstişare Konseyi hakkında kısaca bilgi verdikten sonra sözü Sungurlu'ya bıraktı. "Ben
avukat ve politikacıyım. Uzun süredir de elime
mikrofon almamıştım. Yandınız." sözleri salondakileri kahkahaya boğdu. Sungurlu'nun verdiği bilgiye göre konsey 10 kişiden oluşuyor ve her ay toplanıyor. 14 ay boyunca sadece bir toplantıyı kaçırmış Murat Bey. Çalışmalar ilk meyvesini vermek üzere. Grubun kurucusu
Sabri Ülker adına bir Gıda
Araştırmaları Enstitüsü kurulacak. Bütçe henüz belirlenmemiş. Enstitüde güçlü bir bilim kurulu olacak ve
Türkiye'de sağlıklı gıda konusundaki araştırmalar desteklenecek. Bu şekilde gıdanın duayeni Sabri Bey'in ismi gelecek nesillere taşınırken, şirket çalışanları da ona karşı
vefa borcunu
ödemiş olacak. Sungurlu'dan sonra bütün dikkatler yeniden Murat Bey'e yöneldi. Meraklı bakışları fark etmiş olacak ki, "Anlaşılan bu akşam ben aç kalacağım." esprisini yaptı.
Tayyip Bey'i uyarmıştım
İlk soru onun için
sürpriz değildi:"Medyada görünmekten hoşlanmıyorsunuz. Niçin?" Hazır cevaplılığı bu andan itibaren sohbetin seyrini belirledi. Kendisini böyle rahat hissettiğini aktardı.
Fotoğraf çektirme ve gazetecilerle görüşme konusunda mesafeli tavrını sürdüreceğinin sinyalini verdi. 5 ya da 10 yıl sonrası için nasıl bir
hedef belirlediği sorulunca, "Mevcudu muhafaza etmeye çalışıyoruz. Bölgede gıdanın lider olmayı hedefliyoruz. Yatırımlarımız bu yönde." dedi. Mevcudu koruma sözlerine de açıklık getirdi: "Bisküvi
pazarının yüzde 60'ı bizim elimizde. Üç çikolatadan ikisini biz satıyoruz. Dolayısıyla liderliğimizi muhafaza ederek büyümemizi sürdürüyoruz."
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Ülker distribütörlüğü yaptığı döneme ilişkin önemli bir anekdot aktardı. Murat Bey,
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığı dönemde Erdoğan'a bahse konu ticari faaliyetin ileride siyasi zorlukları da beraberinde getirebileceğini söylemiş. "Ancak kendisi bu konudaki kararını ileri bir tarihte verdi. Takdir kendilerinin. Zaten şirketin tek sahibi değildi Tayyip Bey. O şirkette 5 ortaktan biriydi. Başka ne söyleyebilirim ki!" 28 Şubat'ta
baskı görmediklerini anlatırken, "Ne hükümetten ne de başka bir taraftan farklı bir
uygulama ile karşılaşmadık. Hatta
küçük bir
dergi ile bu yüzden
mahkemelik olduk. Onlar baskı gördüğümüzü iddia ediyordu.
Genelkurmay 'Böyle bir şey yoktur.' diye mahkemeye yazı gönderdi."dedi.
Yeşil sermayenin varlığını kabul gerekçesini ise, "Hepimizin kullandığı dolarlar yeşil." sözleriyle izah etti. Patronlar kulübü
TÜSİAD'ın yanı sıra
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği'ne (
MÜSİAD),
Fenerbahçe'ye üye olduğunu söyleyen Ülker'in İcra Kurulu Başkanı, "Sokaktaki herkesin tükettiği ürünleri imal ediyorum. Ya hiçbirine üye olmamalıydım. Ya da hepsine üye olmalıydım." dedi. Bu arada babası Sabri Bey'in
Beşiktaşlı, yeğeni Ali'nin itirazlara rağmen Galatasaraylı olduğunu da öğreniyoruz. Teyp ve fotoğraf makinesinin giremediği toplantıda gazeteciler Murat Ülker'in hızına yetişmeye çalışsa da pek çok cümle Çırağan'da kaldı.
Şirketin adını soyisim olarak almışız
Murat Ülker'in değerlendirmeleri özetle şöyle:
TÜSİAD, MÜSİAD, Fenerbahçe... hepsine üyeyim. Herkesin kullandığı ürünleri yapan biri olarak, 'ya hepsine ya hiçbirine' demem lazım. Bu şartlar altında çok çalışıyorum. Bisküvi ve çikolata yemek,
gazoz içmek gibi (gülüyor).
Bölgesel güç dedik; ama 10 yıldan evvel olmaz. Dünya markası olmak için herkesin desteği lazım. Devletin de desteği lazım. Kazakistan'a fabrikayı İngiltere'de kurduğumuz şirket üzerinden açtık. Oradaki büyükelçimiz, 'İyi ki
İngiliz adıyla açtınız, yoksa işiniz zordu. Amerikalılar buraya yapılan her
yabancı yatırımı yakından takip ediyor.' dedi. Halbuki ben de gittiğim yerde devletimi arkamda görmek isterim.
Bizim esas işimiz gıda. Diğerleri iştiraklerimiz. Gıda dışındaki şirketlerde stratejik ortaklıklara açığız. Ülker markasıyla girdiğimiz bütün alanların lideriyiz. Bunun üstü yok ki. O halde yapmamız gereken bu konumu korumak. Kısmete inanırız. Diğer konulardaki yatırımlarımız, şirketin elindeki fonların fırsatlarla buluşturulmasından ibaret.
Yunanistan pazarında şimdi yokuz; ama olmak istiyoruz. Yunan işadamları buna cesaret edemiyor. Bize diyorlar ki 'Yarın bir politikacı çıkar, bir laf eder, malı toplamak zorunda kalırız'. Ama bizimkiler risk alabiliyor. Demek ki bizim politikacılarımız daha basiretli.
Toplam 38 fabrikamız var. Türkiye dışında 7 ülkede 10 fabrikayla varız. En büyük şirketimiz Ülker ve
Tire Kutsan halka açık. Başka şirketleri de halka açabilirdik. Ama 2007'de havalar nasıl gidecek belli değil. Yeni halka arz yok.
Sanıldığı gibi
soyadımızı şirketimize vermedik. Aksine şirketimizin adını soyadı olarak aldık.
Kafkas kökenliyiz ve soyadımız aslında 'Devletler' idi. Fakat nüfus memuru kabul etmemiş. O sırada yurtdışında gelip gidenler babama markadan dolayı hep 'Mr. Ülker' diye hitap ediyormuş. Bunun üzerine o da 'Ülker'i soyadı olarak yazdırmaya karar vermiş.
Taklitçi Ülker lafını duymamıştım, ama bu konuda bazı
davalar oldu.
Mars adlı ürünün sahibi şirket
Metro ile kendilerini
taklit ettiğimiz yönünde Fransa'da dava açtı. Mahkeme,
tedbir koydu. Daha sonra, benzemediğine karar verdi. Ürünleri Carrefour'da satıyorduk. Yine 'dur' dediler. 18 adetlik
torbalarda satıyoruz. 'Aynı gramda mal yapamazsın' dediler.
Tazminata hükmettiler, torba başına çarptı 5 kuruşu 80 milyon dolar. Tazminat için ne biz ne karşı taraf teminatı yatırdı. Müruru zamana bıraktık. 10 yıl geçti, dava düştü. Fakat bizim için çok iyi bir pazar olan Fransa'yı kaybettik.
Üçü bir arada kahveyi Nestle çıkardı. Onları geçtik. Bütün kampanyalarında bizi hedef alıyor. As krakeri crip markası ile satıyorum. Lufthansa'nın CIP salonundaki krakerler bizim. Ambalaj olmadığı için bilinmiyor.
Beşiktaş ve Galatasaray'a Cola Turka ve Cafe
Crown ile
sponsor olduk. Sonra Fenerbahçe çıkınca baktık, 'Ülker'den başka bir sey kalmamış. Fenerbahçe'ye de Ülker adıyla sponsor olduk.
Birleşmiş Milletler, basketbol ve
sokak futbolunu çocukları
sanal dünyaya mahkum olmaktan kurtarmak için destekliyor. Biz de bu sebeple basketbol ve sokak futbolunu destekleyeceğiz. Çocuklar bilgisayarda lig kuruyor. Oğlum FB'li, hep Fener yeniyor. Ama ayağına top bile değmiyor.
Babam şirketimizin kurucusu ve şeref başkanı. İstediği zaman geliyor, istediği zaman gelmiyor. Çok
şükür iyi. Kendisine danışsam, fikirlerini söyler. Ben de onun fikirlerden yararlanırım. Bu toplantıdan ona bahsetmedim. Haberi olsaydı izin verirdi. Babam patron olmak için çok beklemiş. Benim o yaşlara kadar beklemeye niyetim yok. Bu nedenle kurumsallaşmayı başlattım.