Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (
TCMB) tarafından, 2006'da 'enflasyon hedefindeki sapma nedenleriyle' ilgili hükümete gönderilen
mektupta, ''önümüzdeki dönemde, para
politikasının olumsuz haberlere karşı daha duyarlı olacağı bir duruş sergileneceği'' vurgulandı.
Mektupta, ''bu yaklaşım, orta vadeli enflasyon hedefimize ulaşma konusundaki kararlılığımızın bir göstergesi olarak algılanmalı'' denildi.
Merkez Bankası Başkanı
Durmuş Yılmaz ile Başkan Yardımcısı
Erdem Başçı imzalarını taşıyan, Merkez Bankası Kanununun 42. maddesi gereğince 'enflasyon hedefindeki sapma nedenlerini' anlatan 'açık mektup',
Devlet Bakanı Ali
Babacan ile IMF'ye gönderildi.
Açıklanan mektupta, 2006 yılı içinde ortaya çıkan arz yönlü şoklar ve
döviz kuru hareketlerinin birikimli etkileri enflasyonu yüksek düzeylerde tutmasına rağmen, Merkez Bankasının aldığı politika tedbirlerinin, enflasyon ve enflasyon beklentilerini
kontrol etme konusunda etkili olduğu belirtildi.
ENFLASYON YÜZDE 11,69'A YÜKSELDİ, SONRA TEK HANEYE DÜŞTÜ
Enflasyonun Temmuz ayında yüzde 11,69 düzeylerine çıktıktan sonra, tekrar iniş eğilimine girerek tek haneli rakamlara düştüğü kaydedilen mektupta, şöyle denildi:
''Ancak gelinen seviyelerin, yüzde 4 olan orta vadeli hedefin halen belirgin olarak üzerinde olması ve enflasyon görünümüne ilişkin belirsizliklerin sürmesi nedeniyle,
para politikasının sıkı duruşunun devam etmesi gerekmektedir.
Bu doğrultuda, önümüzdeki dönemde para politikasının olumsuz haberlere karşı daha duyarlı olacağı bir duruş sergilenecektir. Bu yaklaşım, orta vadeli enflasyon hedefimize ulaşma konusundaki kararlılığımızın bir göstergesi olarak algılanmalı.
Basiretli bir para politikasının,
fiyat istikrarına ulaşmak için gerek şart olduğu ancak yeter şart olmadığı belirtilmeli. Yüksek
faiz dışı
bütçe fazlası, son yıllarda enflasyonla mücadele konusunda elde edilen kazanımlarda önemli bir rol oynamıştır.''
YAPISAL REFORMLAR, KRİTİK ÖNEMDE
Mektupta, bu kazanımların korunması ve daha da ileri götürülmesi için,
Avrupa Birliğine uyum ve yakınsama sürecinin devamlılığı ve mali disiplinin kalitesini artıracak olan yapısal reformların kesintiye uğramadan sürdürülmesinin kritik önem taşıdığı da vurgulandı.
ENFLASYONDAKİ DÜŞÜŞ SÜRECİ
Mektuba göre, önümüzdeki dönemde 'talep koşullarının' enflasyondaki düşüş sürecine verdiği desteğin devam etmesi bekleniyor.
2007 yılının ilk yarısında ihracatın ithalattan daha hızlı artacağı tahmin edilse de mevcut projeksiyonlar, özel
tüketim talebindeki yavaşlamanın büyümeyi geçen yıllara kıyasla daha düşük düzeylerde tutacağına işaret ediyor.
Ekonomik faaliyetteki yavaşlama ve para politikasının temkinli duruşunun, 2006 yılı içinde ortaya çıkan arz yönlü şokların ikincil etkilerini sınırlayacağı öngörülüyor.
2007 yılında enflasyonun düşmesine katkıda bulunacak bir diğer unsur ise yukarıda belirtilen arz yönlü şokların oluşturduğu yüksek baz etkisinin ortadan kalkması olacak.
Enerji ve diğer emtia fiyatlarındaki gevşeme,
gıda fiyatlarının normal eğilimlerine dönmesi ve 2006 yılında yaşanan döviz kuru şokunun fiyatlar üzerindeki etkisinin zayıflaması gibi unsurlar, özellikle 2007 yılının ikinci çeyreğinden itibaren yıllık enflasyonda önemli bir düşüşe yol açabilecek.
ASGARİ ÜCRET- KAMUDAKİ ÜCRET ARTIŞLAR
Mektup uyarınca TCMB'nin mevcut tahminleri, 2007 yılında
hizmet fiyat artışlarının yıllık enflasyonda 2,5 puanın biraz üzerinde bir etki oluşturabileceğine işaret ediyor.
Hizmet sektöründe geçmişe yönelik fiyatlama davranışının yaygınlığı ve bu sektörde verimlilik artışlarının göreli olarak düşük olması, hizmet fiyat enflasyonunun düşüş yönünde oldukça dirençli bir seyir göstermesine neden olmakta.
Mektupta, son dönemdeki asgari
ücret ayarlamaları ile kamu çalışanlarına ve emeklilerine yapılan ücret artışlarının, hizmet enflasyonu ve dolayısıyla genel enflasyon üzerindeki baskıyı artırdığına da işaret edildi.
2007 VE 2008 ENFLASYON TAHMİNLERİ
Bu çerçevede, yüzde 4 olan orta vadeli enflasyon hedefine erişilebilmesi için, para politikasının sıkı duruşunun sürdürülmesi gerektiğine vurgu yapılan mektupta, 2007 ve 2008'e dönük enflasyon tahminleri konusunda şöyle denildi:
''Politika faizlerinin 2007 yılının ilk üç çeyreğinde sabit tutulduğu ve sonrasında kademeli bir indirime gidildiği varsayımı altında, yüzde 70 olasılıkla enflasyonun; 2007 yılı sonunda yüzde 3,6 ile 6,6 (orta noktası 5,1) arasında, 2008 yılı sonunda ise yüzde 1,6 ile 5,2 (orta noktası 3,4) arasında gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.
Enflasyondaki düşüşün, daha çok 2007 yılının ikinci ve üçüncü çeyreğinde belirginleşeceği düşünülmektedir.''
RİSKLER
Mektupta, orta vadeli enflasyon görünümüne ilişkin temel riskin, enflasyonun aşağı
inme konusunda 'beklenenden daha güçlü bir direnç gösterme' olasılığı olduğu vurgulandı.
Bu direncin, enflasyon beklentilerinde de kendini gösterdiği ifade edilen mektupta şöyle denildi:
''Enflasyonu oldukça kısa süre içinde yüzde 10 düzeylerinden yüzde 4 düzeyine indirmeyi hedeflediğimiz göz önüne alındığında, hizmet sektöründeki fiyat artışlarının önemli bir risk unsuru olduğu ortaya çıkmaktadır.
Son dönemdeki ücret ayarlamaları bu riski daha da belirginleştirmiştir. Böylesi bir riskin gerçekleşmesi, para politikasının sıkı duruşunun uzun bir süre korunmasını gerektirebilecektir.
Enflasyon görünümüne dair bir diğer risk, para politikasının toplam talep üzerindeki gecikmeli etkilerine ilişkin belirsizliklerdir. Para politikasının ekonomi üzerindeki gecikmeli etkileri zamana bağlı olarak değişebilmektedir. Bu durum Türkiye ekonomisi için de geçerlidir.''
2006 3. ÇEYREKTEKİ YAVAŞLAMANIN NEDENİ
Bu arada mektuba göre,
ekonomik faaliyette 2006 yılının üçüncü çeyreğinde görülen yavaşlamanın, para politikasındaki sıkılaşmadan ziyade, finansal piyasalardaki dalgalanmalar sonrasında
tüketici ve üretici güvenindeki azalmadan kaynaklandığı düşünülüyor.
2006 yılı Haziran ayından bu yana gerçekleştirilen parasal sıkılaştırmanın özel kesim talebi üzerindeki etkisi son dönemde görülmeye başlamış olsa da, ekonomideki yavaşlamanın ne kadar süreceği ve hangi boyutta gerçekleşeceği konusu henüz tam olarak netleşmedi.
KAMU HARCAMALARINDAKİ BELİRSİZLİK
Ayrıca kamu harcamalarına ilişkin belirsizliklerin devam etmesi, toplam talep ve enflasyon üzerinde yukarı yönlü bir risk unsuru oluşturuyor. Bu bağlamda Merkez Bankası, gerek gelirler politikasındaki gelişmelerin gerekse faiz dışı kamu harcamalarındaki artışların makro ekonomik etkilerini yakından takip ediyor.
KÜRESEL PİYASALARDAKİ ANİ DALGALANMA RİSKİ
Mektup uyarınca enflasyonun hedefe yakınsamasını geciktirme potansiyeli taşıyan bir diğer risk, küresel piyasalarda ortaya çıkabilecek 'ani dalgalanmalar'.
Dalgalanmaların, enflasyon görünümünde kalıcı olumsuz etkiler oluşturması halinde ise
Para Politikası Kurulu, politika faizlerini gözden geçirecek.
Türkiye'nin, net emtia ithalatçısı bir
ülke olduğu vurgulanan mektupta, küresel ekonomide bir soğuma olması veya emtia fiyatlarındaki gevşemenin devam etmesi durumunda, gelişmekte olan ülkelerin mali piyasalarında dalgalanma oluşabileceği ve bu durumdan, ekonominin de olumsuz etkilenebileceği ifade edildi.
Mektupta, ''ancak, sonrasında
dış ticaret haddindeki iyileşme, orta vadeli enflasyon görünümü açısından olumlu sonuçlar doğuracaktır'' denildi.
AÇIK MEKTUP NEDEN GÖNDERİLİYOR?
Öte yandan 'açık' mektubun gönderilme gerekçesini oluşturan Merkez Bankası Kanununun 42. maddesi, ''belirlenen hedeflere, ilan edilen sürelerde ulaşılamaması ya da ulaşılamama olasılığının ortaya çıkması halinde, Merkez Bankası nedenlerini ve alınması gereken önlemleri Hükümete yazılı olarak bildirir ve kamuoyuna açıklar'' hükmünü içeriyor.
Yeni haber kaynağınız için
TIKLAYIN