Memurlar bu konudan rahatsız!

Toplu Sözleşmede son durum ne? 'Eşit işe eşit ücret' konusundan kim zararlı çıkar? Memurun mesaisiyle ilgili açıklamalara memurlar son sözü söyledi.

Memurlar bu konudan rahatsız!

Son zamanlarda memurlarla ilgili bir biri ardına açıklamalar yapılıyor. Bir yandan Toplu Sözleşme Hakları tartışılırken, diğer taraftan memur mesai saatleri, rotasyon mevzusu gündemin ana başlığını oluşturuyor. Peki Memurlar kendileriyle ilgili yapılan bu açıklamaları nasıl karşılıyor. Samanyoluhaber.com'un sorularını cevaplayan Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, önemli açıklamalarda bulundu. İşte o Röportaj: Bu yıl, hükümetle memurlar arasında toplu sözleşme henüz yapılamadı. Bu konuda son durum nedir? Kamu çalışanları, geçen yıl gerçekleştirilen Anayasa değişiklik paketiyle toplu sözleşme hakkını elde etti. Toplu görüşmeyi bitiren, toplu sözleşme dönemini açan bu değişiklik, anayasal değişiklik gerçekleşmesine karşın, yasal değişikliği yapılmadığı için henüz hayata geçirilemedi. Her yıl, 15 Ağustos'ta başlayan ve 15 gün süren toplu görüşmeler, bu yıl toplu sözleşme yapılabilmesi için yasal değişiklik sonrasına ertelendi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'in de katılımıyla birçok toplantı gerçekleştirildi. Hazırlanan taslak, şu anda Bakanlar Kurulu'nda ve TBMM'ye sevk edilmeyi bekliyor. Peki, yasa taslağı beklentilerinizi karşılıyor mu? Kamu görevlilerinin toplu sözleşme hakkına sahip olmasına yönelik olarak Anayasanın 53 üncü ve 128 nci maddelerinde yapılan değişiklik sonrasında başlatılan toplu sözleşme hakkına ilişkin ikincil mevzuat çalışmaları sonucunda hazırlanan Kanun Tasarısı Taslağı, toplu sözleşmeyle ilgili hükümleri dahil bir çok konuda beklentileri karşılamaktan uzak hükümler içeriyor. Bu konuda dört dörtlük bir taslak olduğunu söyleyemeyiz. Hatta, birçok eksikleriyle TBMM'ye sevk edilecek. Tespit ettiğimiz eksiklerin giderilmesi için, komisyon ve genel kurul sürecinde de işin takipçisi olacağız. Nedir bu eksiklikler diyecek olursak, en büyük eksiklik toplu sözleşme sonrası, anlaşma sağlanamaması halinde, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'na kimin başvuru yapacağıyla ilgilidir. Toplu sözleşmeyi imzalama yetkisini, en çok üyeye sahip olan yetkili konfederasyona veren taslak, anlaşma sağlanamaması halinde başvuracak konfederasyon konusunda yetki gaspı yapmaktadır. Bütün konfederasyonlara başvuru hakkı vermektedir. Bu, kabul edilebilir bir durum değildir. Resmi Gazete'de yayınlanan yetkili konfederasyonun yetkisi, bu yasa ile alınmaya çalışılmaktadır. Bunun düzeltilmesi için elimizden geleni yapacağız. Dikkat çekmek istediğimiz bir başka husus ise, ILO tarafından sürekli gündeme getirilen, örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılmasına yönelik çalışmadır. Biz, emniyet, genel kurmay, milli savunma bakanlığında çalışan sivil memurların sendikalı olmasını istiyoruz. Bu engeli aşabilmiş değiliz. Eşit işe eşit ücret hangi kesimi olumlu, kimleri olumsuz etkiler? Memurların hepsi bu durumdan memnun mu? Neden? Peki eşitleme nasıl olacak? Kimin maaşı yükselip, kiminki sabitlenecek ya da azalacak? Bahsettiğiniz düzenleme, bir Kanun Hükmünde Kararname ile gerçekleştirildi. Memur-Sen olarak, Kanun Hükmünde Kararnamelere karşıyız. Bunun sebebi ise, konunun taraflarının görüşü alınmadan, ya da önceden alınan görüşlerin işine geldiği gibi tek taraflı olarak hazırlanmasıdır. Resmi Gazete'nin 02.11.2011 tarih ve 28103 sayılı mükerrer baskısında yer alan; Kamu Görevlilerinin Mali Haklarının Düzenlenmesi Amacıyla Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname'yi aynı kapsamda değerlendirmekteyiz. Söz konusu KHK'de yer alan hususlarla ilgili olarak ise; Toplu sözleşme masasının konusunu teşkil eden ek ödemenin KHK ile düzenlenmesi doğru bir yaklaşım değildir. 2008 Toplu Görüşmeleri ile hayata geçirilen ek ödemeye ilişkin taleplerimizin bir kısmı KHK'de karşılanmaktadır. Aynı ünvana sahip kamu görevlilerinin ücretleri eşitlenirken kamu görevlilerinin bütününü kapsayan ücret dengesi göz ardı edilmiştir. Kamu görevlilerinin büyük çoğunluğunu oluşturan öğretmen, din görevlisi başta olmak üzere birçok kamu görevlisine herhangi bir artış yapılmazken daire başkanı ve üstü ünvanlarda görev yapan personelin ücretlerinde küçümsenmeyecek artışlar yapılmıştır. En yüksek devlet memuru maaşının değiştirilmemesi suretiyle kamu görevlilerinin bütününe yansıyabilecek artış yapılmasından kaçınılmıştır. 15.01.2012 itibarıyla daire başkanı ve üstü ünvanlardaki personelin ücret hesaplaması bütünüyle farklı bir sisteme dönüştürülmektedir. Bu suretle temelde iki tür maaş hesaplama sistemi getirilmektedir. Kurumların teşkilat kanunlarında ve diğer farklı mevzuatlarda öngörülen ikramiye, makdu fazla çalışma ücreti gibi ödemeler 15.01.2012 tarihi itibarıyla sona erdiriliyor. Bağımsız (Denetleyici ve Düzenleyici) kurulların personelinin maaşları 657 sayılı kanuna tabi müsteşar, müsteşar yardımcısı, genel müdür ve başbakanlık uzmanı gibi ünvanların maaşları esas alınarak sınırlandırılıyor. Kadro karşılığı sözleşmeli personel uygulaması daraltılıyor. Cumhurbaşkanlığı, TBMM Başkanlığı ve Başbakanlık personeline ilave mali haklar getiriliyor. Maaş ve özlük hakları ile hizmet sınıfları aynı olacak şekilde görev yapacak kariyer uzman istihdamını esas alan kariyer uzmanlık sistemi getiriliyor. Memur-Sen olarak, söz konusu KHK'yı hizmetliler, memurlar, şefler, şube müdürleri, mühendisler gibi ünvanlar boyutuyla aynı işi yapanların farklı bakanlıklarda da olsa eşitlenmesi adına olumlu, yukarıda dile getirdiğimiz hususlardan dolayı da yeterli bulmadığımızı belirtmek istiyoruz. Enerji Bakanı Taner Yıldız gün ışığından daha fazla yararlanılsın diye mesaiyi 6 ya da 7 civarında başlatmanın uygun olacagını söylemişti. Ve çalışma günlerine Cumartesi de eklensin demişti. Bu mesai memura uygun mu? Bugüne kadar neden düşünülmedi sizce? Bunun gerçekleşmesi personel açısından olumlu bir gelişme midir? Enerji Bakanı Taner Yıldız mesai gün ve saatiyle ilgili bir açıklama yaptı. Birincisi bu işin muhatabı Çalışma Bakanlığı, o yüzden mesai saatini öneren yanlış bakan, bakan yanlış olunca öneri de yanlış oluyor. 2.5 milyon memurun bağlı olduğu Çalışma Bakanlığı, işçi ve memur sendikalarının bağlı bulunduğu üçlü danışma kurulları var. Anlamadığım diğer husus enerji tasarrufu için cumartesi günü devlet dairesi açılsın denilmesi. Cumartesi açılan kurumlarda doğalgaz yakılacak, kömür yakılacak, bunlar enerji değil mi, sadece elektrik mi enerji? 1970'lerde cumartesi çalışılıyordu diyor sayın bakan. Doğru, 70'li yıllarda cumartesi çalışıyorduk; ama insanlar 5 kuruşa muhtaçtı. Şimdi cumartesi pazar çalışmıyoruz; ama dünyanın en hızlı büyüyen 3. ekonomisiyiz. Demek ki 2.5 milyon memur bugün işinin hakkını veriyor. Sayın Ali Babacan İstanbul Forumu'nda konuşma yapmıştı; “Eğer mesai saatini memurlar için 2-3 saat indirirsek işsizliği de 2-3 puan aşağı çekmiş oluruz.” diye. Şimdi maliyeye hükmeden bakan böyle söylüyor, enerjiden sorumlu bakan daha fazla çalışılsın diyor. Sabah güneş doğarken gelsinler, akşam güneş doğarken gitsinler. Evet, güneşin batışı ve doğuşuyla ilgili bir sorun var; ancak sorun güneşte değil. Hala bu ülkede binlerce okulda ikili eğitim yapılıyor; güneş doğmadan okula gelen çocuklarımız öğretmenlerimiz var; güneş battıktan sonra evlerine dönen öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz var. İkili eğitim yapan kurumların yöneticileri haftada 12 saat fazla çalışıyor ve devletten alacaklı durumda… Enerji ihtiyacımızın olduğunu biliyorum, Sayın Enerji Bakanımızın çok gayretli olduğunu da biliyorum. İnanın yurtdışından gelmiyor, çok gayretli bakanlarımızdan bir tanesi; ama bu aralar İsrail, Rum kesimiyle işbirliği yaptığı Akdeniz'de top koşturuyor. Akdeniz bizim, Kıbrıs da bizim biz oradaki hakkımıza sahip çıkalım; Sayın Bakanımız enerjiyi mesai saatinde değil Akdeniz'de arasın. Egitim Bakanı Ömer Dinçer 3 ay tatilinin en az bir ayı öğretmenlerin eğitime tabi tutulacağını söyledi. Buna ihtiyaç var mı sizce de? Ne gibi katkısı olur kuruma ve oğrencilere? Öğretmenler bu duruma nasıl bakıyor? Bugüne kadar öğretmenlik, gerek 3 aylık izin gerek kar tatili ve de gerekse resmi tatiller acısından herkesin imrenerek baktığı bir rahatlığa sahipti. Bunun Önüne gecilmesinde asıl olan bir sebep var mi? Ne zaman hayata geçirilir bu uygulama, Yakın zamanda mı yoksa daha vakti var mı? Zaten öğretmenler 15 Haziran-1 Temmuz arası ile 1 Eylül – 15 Eylül arası, toplamda 1 ay seminer döneminde eğitime tabi tutuluyorlar. Bu yeni bir şey değil. Bakanlığın burada kurması gereken cümle, “Seminer dönemini amacına uygun olacak doluluk ve nitelikte geçirecek şekilde alt yapıyı oluşturacağız” olmalıdır. Bu seminer dönemine ihtiyaç var mı? denilebilir. Tabi ki ihtiyaç vardır. Eğitim dinamik bir konudur. Yenileşmeler ve yeni yöntemler eğitimcilere aktarılabilmelidir. ‘Öğretmenler 3 ay tatil yapıyor' algısı kesinlikle yanlıştır. Zaten yazılı kağıtları, ödevler ve derse hazırlık gibi konular başta olmak üzere öğretmenler eve iş taşımak zorunda kalıyor ve bu yaptıkları iş asla mesai kavramıyla da örtüşmez. Bir de memura rotasyon mevzusu var. Memur yıllarca aynı yere çakılıp kalmasın denildi? Sizin bu husustaki düşünceniz nelerdir? Fayda mı zarar mı saglar? Memur aday sayısını etkiler mi? Rotasyona karşıyız. Kamu çalışanlarının aile düzenlerinin bozulması, verimliliği de düşürmekte. Hükümet, bazı yerlerde yeterli istihdamı oluşturmakta zorlandığını ve kamu görevlilerinin bazı yerlerde görev yapmak istemediğini ifade ediyor. Kalkınmada öncelikli yöre tazminatı benzeri teşviklerle kamu görevlilerinin bölgede daha uzun süreli olarak görev yapması sağlanabilir. Röportaj: Tuğba Karagülle / Samanyoluhaber.com
<< Önceki Haber Memurlar bu konudan rahatsız! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER