OKFRAM'ın küresel
borç krizi bağlamında incelediği
ülke risklerine ilişkin raporuna göre, 2008 yılında ABD mortgage kriziyle başlayan küresel dalgalanma, özellikle
batık kurtarma operasyonları, verimsizlik sorunları ve gelişmiş ülkelerde krizden çıkış stratejisi olarak uygulanan genişlemeci para politikalarının bir sonucu olarak 2011 yılında bu kez boyut değiştirerek küresel borçluluk krizi olarak tekrar gündeme oturdu.
Raporda,
Portekiz,
İrlanda,
Yunanistan ve
İspanya (PIGS) ülkelerinin
kredi notlarının düşürülmesiyle başlayan bu sürecin son olarak
İtalya'yı da ''pençesine'' almış gözüktüğü, hatta
Fransa'nın kredi notunun düşürülme söylentilerinin, küresel riskin artık AB Bölgesi'nin en gelişmiş ekonomilerini bile önemli ölçüde etkilediğini ortaya koyduğu vurguladı.
Çözüm seçenekleri arasındaki;
Avrupa Merkez Bankası'nın tahvil alım yapmaya devam ederek, böylece kademeli devalüasyon sağlamasının; Avrupa'daki siyasi irade eksikliği ve enflasyonun en önemli sorun olması sebebiyle şimdilik uzak bir ihtimal olarak göründüğüne dikkat çekilen raporda, şunlar ifade edildi:
''Sorunlu ülkelerin avrodan çıkarak, devalüasyona gitmesi seçeneği ise ciddi bir enflasyon sorununa sebep olabilir. Son seçenek ise sorunlu ülkelerde mali sıkılaştırma paketlerinin güçlü iradeyle uygulanması. Bu durumda, küresel
ekonomik yavaşlamanın daha da keskinleşmesi olası. Avrupa borçluluk sorunu, ekonomik ve sosyal aşamalardan geçerek siyasi sorun haline geldi. Son olarak İtalya başkanının da değişmesiyle PIIGS (Portekiz, İrlanda, İtalya, Yunanistan ve İspanya) tamamında hükümetler değişmiş oldu.''
-Sıradaki ülke
İngiltere,
Japonya, ABD veya Fransa mı?-
G20 ve PIIGS ülkelerinden seçilen toplam 23 ülke için hazırlanan risk haritalarında esas alınan kriterler;
bütçe açığı/GSMH, cari açık/GSMH ve kamu borcu/GSMH oranları olurken, en son 2010 yılı için açıklanmış olan değerler üzerinden hesaplama yapıldı.
Bütçe açığı/GSMH ve kamu borcu/GSMH kriterleri bakımından dağılım incelendiğinde; ülke ortalamaları sırasıyla yüzde -4,7 ve yüzde 53,5 oranları eksenin kesişme noktası olarak alınarak ülkeler dört risk grubuna ayrılan raporda, yüksek bütçe açığı, yüksek borçluluğa sahip olan ülkelerin yer aldığı 4.
bölgenin en riskli alan olduğu, bu grupta Portekiz, İrlanda, İspanya, Yunanistan, İtalya, İngiltere, Fransa, Japonya, AB-27, ABD ve
Hindistan bulunduğu belirtildi. Raporda, ''Bu
görünüm, borç krizinde sıradaki ülkenin İngiltere, Japonya, ABD ve Fransa ülkelerinden biri olacağı konusunda bilgi veriyor'' görüşü dile getirildi.
Türkiye'nin ise,
gelişmekte olan ülkelerle birlikte
güvenli bölge olarak nitelendirebilecek bölgede yer aldığı belirtilen raporda, ''Türkiye'nin güvenli konumu; son yıllarda, genel bütçede
vergi gelirleri içinde yüzde 78 paya sahip olan ve genelde
ithal ürünlerden alınan dolaylı vergi gelirlerinin, güçlü iç
tüketim ve
ucuz dövizin desteklediği ithalata bağlı olarak artması, bütçe açığını azaltıcı katkı yapmasından ve yüzde 40'lardaki düşük borçluluk oranından gelmektedir'' yorumuna yer verildi.
-''Türkiye cari açık konusunda sorunlu ülkeler İspanya ve İtalya'yı geride bırakıyor''-
Kamu borcu/milli hasıla ve cari açık/milli hasıla oranları bakımından ülkeler incelendiğinde; 4. bölgenin yüksek cari açık ve yüksek borçlulukla boğuşan en riskli ülkelerin olduğu güvensiz bölgeyi işaret ettiği, bu grupta; PIIGS ülkeleri dışında; Fransa, ABD, İngiltere,
Brezilya ve Hindistan'ın bulunduğu bildirildi.
Raporda şunlar kaydedildi:
''OKFRAM olarak, 4. bölgedeki ortak ülkeler olan Fransa, İngiltere ve ABD'nin, şimdilik en riskli ülkeler olduğunu düşünmekteyiz.
Almanya ise tüm kriterler bakımından gelişmiş ülkelerden ayrışmakta ve gelişmekte olan ülkelerle birlikte güvenli bölgede yer almaktadır. Güvenli bölge olarak nitelendirebileceğimiz 2. bölgede ise Suudi
Arabistan, Çin,
Rusya, Almanya,
Güney Kore,
Arjantin,
Endonezya ve
Meksika bulunuyor. Türkiye ise cari açık oranı söz konusu olduğunda gelişmekte olan ülkeler grubundan ayrışarak, sorunlu ülkeler statüsündeki İspanya ve İtalya'yı bile geçmektedir. Bu görünüm, Türkiye'nin en önemli sorununun cari açık olduğu çarpıcı vurgusunu net bir şekilde bir kez daha ortaya koymaktadır.''
-Almanya dışında Maastricht Kriterleri'ne uyan ülke yok-
Raporda, G-20 içinde yer alan ülkelerden AB üyesi olanlar ve
aday ülke Türkiye verilerinin, AB'ye üyelikte Maastricht kriterleri olan -yüzde 3 bütçe açığı/hasıla ve yüzde 60 kamu borcu/hasıla oranlarına göre dağılımına bakıldığında, Almanya dışındaki söz konusu ülkelerin hiç birinin bu kriterlere uymadığının görüldüğü bildirildi.
Raporda, ''Ancak, bütçe açığı/hasıla oranı bakımından Türkiye ve Almanya'nın yüzde 40 ile kriteri sağladığı, İspanya'nın ise yüzde 60 ile tam sınırda olduğu görülmektedir. Türkiye, 2012 yılında küresel yavaşlamaya bağlı olarak büyümenin hız kesecek olması, cari açık üzerinde iyileşme sağlasa da, bütçe açığı/hasıla oranının artmasına neden olabilecektir. Türkiye, düşük borçluluk oranını koruması halinde, cari açık ve bütçe açığı oranlarının dengelenmesi sürecinde ülke risk haritasında güvenli bölgede kalmaya devam edecektir'' denildi.