Kefillikte yeni dönem

80 yıllık Borçlar Kanunu tümüyle değişiyor. Tasarının aynen yasalaşması halinde, kredi kullanan veya taksitle alışveriş yapanların kefil bulması zorlaşacak.

Kefillikte yeni dönem

Çünkü yeni tasarıyla eşinin onayını almayan hiç kimse herhangi bir kefaletin altına imza atamayacak Adalet Bakanlığı'nca oluşturulan komisyon tarafından sekiz yıllık çalışma sonucu hazırlanan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı, 1926 tarihli, 80 yıllık Borçlar Kanunu'nu tümüyle değiştiriyor. Tasarının aynen yasalaşması halinde, kredi kullanan veya taksitle alışveriş yapanların kefil bulması zorlaşacak. Çünkü yeni tasarıyla eşinin onayını almayan hiç kimse herhangi bir kefaletin altına imza atamayacak. Bakanlar Kurulu'nda imzada bulunan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı önümüzdeki günlerde TBMM Başkanlığı'na sunulacak. Türk Ticaret Kanunu ile birlikte Medeni Kanun'u tamamlayıcı temel kanunlar arasında yer alan 649 maddelik Türk Borçlar Kanunu, kefalet sistemini yeniden düzenliyor. Tasarının kefaletle ilgili hükümleri Türkiye Bankalar Birliği'ni (TBB) tedirgin etti. Akrabalarını kıramayanlara Tasarının kefilleri koruyucu temel hükümlerinden birisini, 'kefillerin, kanunun kendisine tanıdığı haklardan feragat edemeyeceğine' ilişkin tek cümlelik düzenleme oluşturuyor. Alacaklılar karşısında kefilleri koruyan bu hüküm genel nitelik taşıyor ve kefalet sonucunu doğuran tüm sözleşmeleri kapsıyor. Eşin rızasının aranmasıyla ilgili hükümler hariç olmak üzere, hazırlanan tasarıda kefili koruyucu nitelikteki hükümler, daha önce imzalanmış sözleşmeleri de kapsayacak. Dost ve akrabalarını kıramadığı için kefil olan sonra da ailece mağdur duruma düşenleri koruyan önemli bir hükme yer verilen tasarıya göre, eşlerden biri ancak diğerinin yazılı rızasıyla herhangi bir borca kefil olabilecek. Tasarıda buna ilişkin maddenin düzenlenmesinde, İsviçre Borçlar Kanunu'nun ilgili maddesi esas alındı. Yeni yasanın yürürlüğe gireceği tarihten önce imzalanmış sözleşmelerde eşlerin rızasının aranıp aranmayacağı hususuna ise, halen Adalet Bakanlığı'nca tartışmaya açılan Türk Borçlar Kanunu'nun Uygulanmasına ve Yürürlüğüne Dair Kanun Tasarısı'da açıklık getirildi. Söz konusu tasarıya göre, evli bir kişi eski kanun uyarınca bir borca kefil olmuşsa, bu kefaletin geçerli olması için eşinin rızası aranmayacak. Ancak, yeni yasa yürürlüğe girdikten sonra imzalanacak tüm kefalet sözleşmelerinde eşin rızası mutlaka aranacak. TBB karşı çıktı Tasarıyla ilgili görüşlerini Adalet Bakanlığı'na ileten ve TBMM'deki görüşmeler sırasında da tekrarlaması beklenen Türkiye Bankalar Birliği (TBB), kefillik sırasında diğer eşin muvafakatının aranmasının 'kişilik haklarına ve Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı' olduğu görüşünü savundu. TBB, eşin muvafakatının aranması yükümlülüğünün hem bankalara operasyonel yük getireceğini, hem de kefiller için maddi külfete yol açacağını ileri sürdü. Kefilin sorumluluğu sınırlı Türk Borçlar Kanunu Tasarısı'na göre, kefalet sözleşmeleri, kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmayacak. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde 'kendi elyazısıyla' belirtmesi şart olacak. Karşılaşılan en büyük sıkıntılardan birini de yıllar önce kefil olunan kredi kartları için yıllar sonra mağdur durumda kalınması. Tasarıya göre ise bir gerçek kişi tarafından verilmiş olan her türlü kefalet, buna ilişkin sözleşmenin kurulmasından başlayarak 10 yılın geçmesiyle kendiliğinden ortadan kalkacak. Kefalet, 10 yıldan fazla bir süre için verilmiş olsa bile, uzatılmış veya yeni bir kefalet verilmiş olmadıkça kefil, ancak on yıllık süre doluncaya kadar sorumlu tutulabilecek. TBB, tasarıdaki on yıllık sürenin, sözleşmenin imzalandığı tarih yerine, borcun muaccel hale geldiği tarihte başlaması gerektiğini bildirdi. Hayırsız borçluya karşı güvence Uygulamada karşılaşılan önemli sorunlardan biri de, kefil olunan kişinin ekonomik durumunun bozuk olduğunun sonradan ortaya çıkması veya borçlunun savurganca tutumlar içine girmesi nedeniyle kefilin borç dağıyla karşı karşıya kalması. Tasarı bu konuda da kefili koruyucu önemli bir düzenlemeye yer veriyor. 'Gelecekte doğacak bir borca kefalette', borçlunun borcun doğumundan önceki mali durumu, kefalet sözleşmesinin yapılmasından sonra önemli ölçüde bozulmuşsa veya mali durumunun kefalet sırasında kefilin iyi niyetle varsaydığından çok daha kötü olduğu ortaya çıkmışsa, kefil alacaklıya yazılı bildirimde bulunarak, borç doğmadığı sürece her zaman kefalet sözleşmesinden dönebilecek. Ancak kefil bu durumda, alacaklının kefalete güvenmesi sebebiyle uğradığı zararı tamamen ortadan kaldırmakla yükümlü olacak. TBB: Alacaklar açısından risk doğurur Bu düzenleme, Türkiye Bankalar Birliği'nin (TBB) en fazla karşı çıktığı hükümlerden biri oldu. TBB, bu hükmün, kefalete güvenerek borç veren alacaklı yönünden son derece risk doğurucu bir hüküm olduğunu, bir anlamda 'tazminat' olarak öngörülen 'alacaklının kefalete güvenmesi sebebiyle uğradığı zarar'ın ancak mahkeme kanalıyla tespit edilebileceğini, bunun da zaman alacağını bildirdi. TBB, bu hükmün tasarı metninden tümüyle çıkarılmasını istedi. Tasarıda, kefili koruyucu hükümlerden kaçınmak için 'kefalet sözleşmesi' yerine, 'Üçüncü kişinin fiilini üstlenme sözleşmesi' gibi farklı adlar altında yapılan sözleşmelerde de eşin rızasının aranacağı öngörüldü. Açık kapı bırakılmadı TBB tasarının bu hükmünün 'hukuka ve Anayasa'nın koruması altındaki sözleşme serbestisine aykırı olduğunu' savundu. Kefalet sözleşmelerinin sıkı şekil şartlarına tabi olması ve özellikle de belli bir bedeli ihtiva etmesi zorunluluğu nedeniyle alacaklı yönünden daha lehe olan 'Garanti Sözleşmeleri'nin bankacılık uygulamasında oldukça sık kullanıldığına dikkat çeken TBB, "Bu hükmün varlığı kefaletten farklı olarak gerçek anlamda garanti verilmesini-alınmasını engeller niteliktedir" görüşünü dile getirdi. RADİKAL
<< Önceki Haber Kefillikte yeni dönem Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER