Mersin'de son 7 yıldır yüz binlerce ton akar
yakıtın hayalî gemilerle yurtdışına satılmış gibi gösterilip iç piyasaya pazarlandığı, bunun için de çürüğe ayrılmış gemilerin adının kullanıldığı ortaya çıktı. Mersin
Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık Şubesi, mazot satılmış süsü verilen birçok geminin limana uğramadığını tespit etti. İncelemeler esnasında 2000 yılında
yüzme yeterliliğini kaybettiği için Ukrayna'da ‘çürüğe çıkarılmış'
hurda bir geminin sahte belgelerle ‘
transit gemi' statüsünde gösterilerek, gümrüksüz motorin
satışı yapıldığı bilgisine ulaşıldı. Edinilen bilgiye göre uluslararası çaptaki
kaçakçılık, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e 2004'te gönderilen bir
ihbar mektubu üzerine ortaya çıkarıldı.
Polis, limana yanaşan
yabancı ya da Türk bayraklı gemilerin bildirildiği kurum ve uluslararası polis örgütü
Interpol ile temasa geçti. Yakıt ikmali yapmış görünen gemiler mercek altına alındı. Ancak birçok gemi sahibi, Mersin'e hiç gitmediklerini ifade etti. İstatistikler de kaçakçılığın boyutlarını gözler önüne seriyor. 2000’de limana uğrayan 4 bin transit gemiye 108 bin 490 kilo gümrüksüz motorin ve fuel-oil satıldı. 2005'te ise gemi sayısı 200 adet yükselmesine rağmen gümrüksüz satılan akaryakıt miktarı 2 bin 99 ton gerilemiş görünüyor. İstasyonlarda litresi 2 yeni liranın üzerinde fiyatta satışa sunulan motorin gemilere 60 yeni kuruşa veriliyor. Arada kalan miktar ise vergiden kaçırılıyor. Interpol'den elde edilen en ilginç bilgi ise Ukrayna'da 2000 yılından beri çürümeye terk edilmiş bir tankerin sahte belgelerle transit gemi diye tanıtılarak Mersin Limanı'ndan binlerce ton mazotu almış gibi gösterilmesi oldu. Benzer şekilde yakıtını Mersin'den aldığı görülen bir gemi sahibi, söz konusu tarihte
Kuzey Afrika'daki bir limanda yükleme yaptığını söyledi. Bu arada olayı araştıran Denizcilik Müsteşarlığı müfettişleri de adı geçen gemilerin jonerlerinde (gemi
izleme sistemi) yaptıkları incelemelerde Mersin'e hiç gelmediklerini belgeleri ile ortaya koydu. Gelişmeler üzerine söz konusu gemilerin Mersin Limanı'na geldiği beyanını veren devlet kurumlarında çalışanların bilgisine başvuruldu. Operasyonun önümüzdeki günlerde daha da genişleyeceği öğrenildi.
Zaman, geçtiğimiz haftalarda manşetine taşıdığı iki haberle
akaryakıt kaçakçılığının ulaştığı boyutları gözler önüne sermişti. 16.03.2006'da, Ankara'da konuya kesin çözüm getirmek üzere yapılan bir çalışmayı duyuran Zaman, yolsuzluk boyutunu aşan akaryakıt kaçakçılığının millî güvenlik meselesine dönüştüğü için ‘nitelikli
terör' kapsamında değerlendirileceğini gündeme getirmişti. Çalışmada, kaçakçılığın gemiler ve tankerlerle sınır ve limanlar üzerinden yapıldığı üzerinde duruluyor. 22.03.2006'daki haberde ise
İstanbul Malî Polisi'nin düzenlediği bir
baskın ele alınmıştı. Operasyonda 9'u
İstanbul Emniyeti Deniz Şube Müdürlüğü'nde görevli polis, 1'i
Boğazlar Komutanlığı'nda görevli
astsubay olmak üzere gözaltına alınan toplam 66 kişiden 52'si tutuklanmıştı. Konuyu, ‘Kaçak akaryakıt için
maaş gibi rüşvet tarifesi' manşetiyle gündeme taşıyan Zaman, çete içinde polis amirlerine 2 bin 500 YTL, başkomiserlere bin 500, polis memurlarına da 750 YTL ödeme yapıldığını duyurmuştu.
Devletin her yıl 3 milyar dolar kayba uğradığı kaçakçılık gelirlerinin önemli bölümünün terör örgütlerine gittiği kaydediliyor. Kaçakçılığın boyutlarına dikkat çekmek isteyen
Başbakan Tayyip Erdoğan, partisinin Kızılcahamam'daki toplantısında, “
Akaryakıt kaçakçılığının arkasında ‘baba'lar var.” açıklamasında bulunmuştu. Mersin
Cumhuriyet Başsavcısı Cemil Kuyu da
TBMM Akaryakıt Kaçakçılığı
Araştırma Komisyonu'na verdiği bilgilerde transit seyreden gemilere satış yapan şirketlere dikkat çekmişti. Kuyu, bu izne sahip 35 şirket bulunduğunu belirterek, komisyona şu açıklamalarda bulunmuştu:
“Türkiye'de bu izne sahip şirketler kendilerine bağlı bayileri yetkilendirebiliyor. Hiçbir sorumluluk almadan, kurdukları paravan bayiler vasıtasıyla gümrüksüz akaryakıtlarını transit halinde seyreden gemilere veriyor ya da vermiş gibi gösteriyor. Yaptığımız bazı araştırmalar var. Örneğin A şirketinin evraklarına bakıyoruz. ‘Kime verdin bu transit malı?' diye sorduğumuzda, gösterdikleri gemileri ilgili ülkelere soruyoruz. Ama Türkiye'ye hiç gelmedikleri cevabını alıyoruz. Hatta bir kısmının
denize elverişlilik belgesinin olmadığı cevabı geliyor. Hiç denize inmeyen gemiler bile tespit ettik. Fakat nasıl oluyorsa, o şirketler bu gemilere transit mal vermişler.”