İşte reformun en tartşmalı bölümü

Bilindiği gibi hükümet, kıdem tazminatında sistemi temelden değiştiriyor.

İşte reformun en tartşmalı bölümü

Konu, “İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı” içinde yer alıyor. Taslağın ilk iki bölümü istihdam paketi, üçüncü bölüm (35 - 50’nci maddeleri) ise Kıdem Tazminatı Fonu ile ilgili. 35’inci maddedeki ‘tanımlar’ bölümünde, ‘kıdem tazminatı’ ve diğer ilgili kavramlar şöyle tanımlanıyor: “Kıdem tazminatı: İşveren tarafından yatırılan kıdem tazminatı primlerinin ve bu primlerin yasal kesintilerden sonra emeklilik şirketince yatırıma yönlendirilmesi sonucu sağlanan getirilerinin toplamından oluşan ve (...) işçiye ödenen tutarı, Kıdem tazminatı fonu: Yetkilendirilmiş emeklilik şirketi tarafından kıdem tazminatı primlerinin yatırıma yönlendirilmesi için oluşturulan kıdem tazminatı yatırım fonunu” ifade ediyor. Tasarı taslağında prim oranı belli değil Tasarı taslağında işverenlerden çalıştırdığı her bir işçi için prime esas kazanç üzerinden kesilecek oran belirtilmiyor. Daha önce bu oranın yüzde 3 olacağı belirtilmişti. Taslakta oran yok. Tasarı taslağının prim oranı ile ilgili 36’ncı maddesi şöyle: “Madde 36- Bu kanun hükümlerine göre yapılacak ödemeleri ve bununla ilgili giderleri karşılamak üzere 2’nci maddede belirtilen işverenlerden çalıştırdığı her bir işçi için prime esas kazanç üzerinden % ... oranında kıdem tazminatı primi alınır.” Burada önemli olan prime esas kazanç üzerinden kesilecek kıdem tazminatı priminin oranı!.. Bu oran yüzde kaç olmalı ki çalışanlar yeni sistemde de kayba uğramadan, en azından eski sistemle aynı miktarda kıdem tazminatı alabilsinler? Bu teknik bir hesap ancak oran belirlenirken bunun dikkate alınması gerekiyor. Bugün tazminat hesabında yıl başına kabaca 1 maaş ödeniyor. Bu da aylıkta yüzde 12’ye geliyor. Yeni sistemde prim oranı yüzde 3 olursa, nemalandırılsa bile sonuçta yüzde 12’ye ulaşıp ulaşmayacağı belirsiz. Mevcut sistemde kullanılmayan izinler ve ihbar tazminatı mekanizması var. Yeni sistemde bunlar nasıl karşılanacak, belirsiz? Prim yatırılmazsa SGK sorumlu değil Tasarı taslağının “Prime esas kazanç” başlıklı bölümünde 37 ve 38’inci maddelerde, sistemin nasıl işleyeceği anlatılıyor. Özetle şöyle: - “İşverenler, işçilerini ve bu işçilerin çalıştıkları aya ait prime esas kazançlarını, (kanunda belirtilen) aylık prim ve hizmet belgesinde ayrıca belirterek bildirir. - Aylık prim ve hizmet belgesinin kuruma verilmiş olması kıdem tazminatı bildirimi yerine geçer. - İşverenler bu bildirim ile tahakkuk eden kıdem tazminatı primlerini (kanunda belirtilen süre içerisinde) sosyal sigorta ve işsizlik sigortası primlerinden ayrı olarak kuruma yatırırlar. - Kurum, yatırılan kıdem tazminatı primlerini yatırılma süresinin dolduğu tarihi tarip eden ayın sonuna kadar işverenin ilgili olduğu bireysel emeklilik şirketine aktarır. - İşverenler tarafından kıdem tazminatı bakımından işçilerin bildirimlerinin yapılıp yapılmamasından, prim ödeme süresi içinde yatırılmayan prim tutarlarından ya da primlerin yatırılmamasından veya eksik yatırılmasından kurum (Sosyal Güvenlik Kurumu/SGK) sorumlu tutulamaz. - Eksik yatırılan veya hiç yatırılmayan primler Emeklilik Gözetim Merkezi tarafın tespit edilerek ilgili işçi ve işverene bildirilir. - İşverenler kıdem tazminatına ilişkin prim yükümlülükleri nedeniyle işçilerin ücretlerinden herhangi bir indirim veya kesinti yapamazlar. - İşverenlerce ödenen kıdem tazminatı primleri, kazancın tespitinde gider olarak kabul edilir.” Emeklilik şirketini işveren, fonu işçi seçecek Tasarının 39’uncu maddesi, toplanacak kıdem tazminatı primlerinin emeklilik şirketlerine aktarılmasını ve bu emeklilik şirketlerinin kuracağı özel Kıdem Tazminatı Fonları’nın işleyişini düzenliyor. Bu maddedeki en dikkat çekici unsurlardan biri bireysel emeklilik şirketinin seçiminin işverene, seçilen emeklilik şirketinin değişik kıdem tazminatı fonları arasından seçimin ise işçiye bırakılması. Yani işveren ‘Ben çalışanlarımın kıdem tazminatı primini A şirketine yatıracağım’ diyecek. İşçi de kendi adına biriken primlerin değerlendirilmes için o şirketin kurduğu, farklı yapılardaki fonlardan birini seçecek. Bilindiği gibi emeklilik şirketleri biriken fonlarını, üyelerinin tercihine göre farklı yatırım enstrümanlarının farklı oranlardaki bileşiminden oluşan yatırım araçlarına yatırım yaparak değerlendiriyorlar. İlgili madde özetle şöyle: “Madde 39- Bu kanun gereği işverenlerden alınan kıdem tazminatı primleri emeklilik şirketlerince kurulan kıdem tazminatı fonlarında yatırıma yönlendirilir. - Kıdem tazminatı fonlarının kuruluşu, faaliyete geçmesi, saklanması, mal varlığı, yönetimi, birleştirilmesi ve devrine ilişkin hususlarda 2001 tarihli Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu hükümleri kıyasen uygulanır. - Kıdem tazminatı primlerinin yatırılacağı emeklilik şirketinin seçimi işveren, bu primlerin yatırılacağı fonların seçimi işçiler tarafından yapılır. - Emeklilik şirketleri, kıdem tazminatı fonlarına ve hesaplarına ilişkin her türlü bilgiyi Emeklilik Gözetim Merkezi’ne bildirir. - Emeklilik şirketlerinin yetkilendirilmesine, fon varlıkları veya fon gelirleri üzerinden yapılacak kesintilere, emeklilik şirketinin değiştirilmesine, fon değişikliği yapılmasına, yapılacak bildirimlere ve kıdem tazminatı hesaplarına ait benzeri hususlara ilişkin esas ve usuller müsteşarlıkça belirlenir.” 100’den fazla fon nasıl denetlenecek? Taslakta, denetim yetkisini elinde bulunduran ‘Emeklilik Gözetim Merkezi’nin yapısı hakkında bir açıklama yok. Tanımlar bölümünde, “Müsteşarlık tarafından emeklilik gözetim merkezi olarak görevlendirilecek tüzel kişi” olarak ifade ediliyor. Bu gözetim merkezinin nasıl denetleneceği konusu da taslakta ifade edilmemiş durumda. Burada devleti de kapsayan kademeli bir denetim mekanizması kurulup kurulmayacağı belli değil. 44’üncü maddede, “Müsteşarlık ve kurul (SPK), bu kanunun uygulanması bakımından kendi kanunlarında belirtilen teftiş, kontrol ve denetleme yetkisine sahiptirler” diyor. Böyle genel bir denetimin yeterli olacağı şüpheli. Çünkü Türkiye’de 10 bireysel emeklik şirketi ve her birinin 10 civarında fonu var. Yeni kurulacaklarla bu sayı artacak. Böylece milyarlarca YTL fonu (İşsizlik Fonu’nda 30 milyar YTL var!) kapsayan 100’den fazla fonun denetimi sözkonusu olacak. Türkiye’de şimdiye kadar kurulmuş benzer fonlar ve kesintilerin akıbetleri ile ilgili deneyimler bu konuda tartışma yaratabilir. Kayıtsız çalıştırma konusunda ilave bir tedbir getirilmiyor. Uygulamada sigortasız çalışan kişi kıdem tazminatı alamıyor. Taslakta bunu azaltmaya, önlemeye dönük bir ifade yok. Türkiye’de resmi rakamlara göre 10 milyon kişi sigortasız çalışıyor. Denetimde devlet yok, eksik yatırmada ne olacağı belirsiz Tasarı taslağında işverenlerin çalışanları adına ödemeleri gereken pirimleri yatırmaması, eksik yatırması durumunda Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) her hangi bir yaptırımla yetkilendirilmiyor. Devlet devreden çıkarılıyor. 38’inci maddede “Eksik yatırılan veya hiç yatırılmayan primler Emeklilik Gözetim Merkezi tarafından tespit edilerek ilgili işçi ve işverene bildirilir” deniliyor. Bildirilmesine rağmen yatırılmaması halinde ne olacağı belirsiz. 42’nci maddede yaptırım yok, ancak çalışanın hak kaybının önlenmesi bakımından büyük önem taşıyan şu ifadeler yer alıyor: “İşveren, kıdem tazminatı primini eksik yatırması veya hiç yatırmaması halinde, ilgili dönemde en yüksek getiri oranına sahip kıdem tazminatı fonu emsal alınarak hesaplanan tutarı işçinin kıdem tazminatı hesabına ödemekle yükümlüdür.” Burada eksik yatırmanın veya hiç yatırmamanın giderilmesi için önemli bir güvence getiriliyor. Ancak bildirime rağmen işverenin yükümlülüğünü yerine getirmemesi her hangi bir yaptırıma bağlanmıyor. 46’ncı madde uyuşmazlıklarda iş mahkemelerini adres olarak gösteriyor. Eski çalışanın işyerindeki tazminatının hesabı belirsiz Tasarı taslağının 40’ıncı maddesi mevcut çalışanlar ile işe yeni başlayanların Kıdem Tazminatı Fonu (ya da fonlarıyla) ilişkisini düzenliyor. İlgili madde şöyle: “Madde 40- Bu kanun kapsamına girenlerden daha önce işe girmiş ve halen hizmet sözleşmesi devam edenler, kanunun yürürlülük tarihinden, yeni işe alınanlar ise işe başladıkları tarihten itibaren kıdem tazminatı fonları ile ilişkilendirilirler. Bu kanun kapsamında, kıdem tazminatı alındıktan sonra hizmet akdi yapılarak yeniden işe başlanılması halinde, ilişki yeniden ve kendiliğinden doğar.” Yani fon kurulduktan sonra, halen çalışmakta olanlar da işe yeni başlayanlar da kıdem tazminatı fonuna bağlanmış olacak. Açıklık gereken en önemli konu şu: Fon kurulduktan sonra, mevcut çalışanların birikmiş kıdem tazminatları ne olacak? Bununla ilgili geçici 1 madde açık değil. Maddede şöyle deniliyor: “Geçici madde 1- Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 36’ncı maddede sayılan kanunlara tabi işyerlerinde çalışmış veya halen çalışmakta olanların yürürlük tarihinden önceki hizmet sürelerine ait kıdem tazminatlarından, bu kanun ile mülga edilen 1475 sayılı kanunun 14’üncü, 854 sayılı kanunun 20’nci ve 5953 sayılı kanunun 6’ncı maddelerindeki esaslara göre doğrudan işverenler sorumludur; yürürlük tarihinden sonraki süreler için bu kanun hükümleri uygulanır.” Burada işverenin sorumlu olduğunu söylemek malumu ilan! Akla gelen soruları sıralayalım: - Fonlara aktarılan primlerin nasıl nemalandırılacakları, seçilecek fon tipine göre belli olacak. Ancak eski birikmiş tazminatlar, eğer iş yerlerinde kalırlarsa, bu birikimler nasıl nemalandırılacak? - İşten ayrılma halinde eski çalışan, eskiye ilişkin tazminatını iş yerinden, fon sonrası dönemi için fondan mı alacak? - Fon öncesine ait tazminatın hesabında, son aylık ücretler mi esas alınacak, yoksa fon kuruluş tarihindeki ücretler mi dikkate alınacak? Bu konu önemli. Çünkü, fon sistemine geçildiği tarihte 1000 YTL ücreti olan bir çalışan, örnek olarak, 10 yıl da kıdem tazminatı fonunu prim ödedikten sonra iş yerinden ayrıldığında, ücreti geçen 10 yıl içinde zamlanarak artmış olacak. Takribi olarak her yıl yüzde 10 zam hesabıyla ücreti 2000 YTL’yi bulacak. Bu durumda hesap 1000 YTL’ye göre mi, son ücret olan 2000 YTL’ye mi göre hesap edilecek? İşyerinin kapanması halinde birikmiş kıdem tazminatları ile ilgili nasıl bir prosedür işleyecek? Fondan ayrılan birikmiş parasını nasıl alacak? Kıdem tazminatı fonlarından, birikmiş tazminatı alma konusu 41’inci maddede düzenleniyor. Madde şöyle: “Madde 41- Bu kanunun kapsamına giren işçiler, a) Yaşlılık, emeklilik, malullük aylığı veya toptan ödeme almak amacıyla ilgili kuruma veya sandığa başvurması halinde, b) Ölümleri halinde hak sahipleri, kıdem tazminatına hak kazanırlar. Yeniden çalışmaya başlayanların iş sözleşmelerinin sona ermesi halinde kıdem tazminatına hak kazanırlar.” Ödeme şartları da 42’nci maddede yer alıyor. Madde şöyle: “Kıdem tazminatının ödenmesi: Madde 42- Kıdem tazminatı almaya hak kazanan işçi veya hak sahiplerine, kıdem tazminatı emeklilik şirketi tarafından ödenir. İşveren, kıdem tazminatı primini eksik yatırması veya hiç yatırmaması halinde, ilgili dönemde en yüksek getiri oranına sahip kıdem tazminatı fonu emsal alınarak hesaplanan tutarı işçinin kıdem tazminatı hesabına ödemekle yükümlüdür. Kıdem tazminatının ödenebilmesi için işçinin veya hak sahibinin bu kanunun 10’uncu maddesine göre hak kazandığını kanıtlayan belgelerle emeklilik şirketine başvurması şarttır. Emeklilik şirketi, başvuru ile ilgili belgelerin kendisine verilmesinden itibaren otuz gün içinde kıdem tazminatı tutarını işçiye veya hak sahiplerine öder. Bu maddeye ilişkin hususlar yönetmelikle düzenlenir.” Bu madde kıdem tazminatı ödemelerini düzenlemesine karşın, fon öncesi çalışma dönemlerine ait ödemelerin nasıl yapılacağı konusu belirtilmiyor. Taslakta sadece ‘işveren sorumludur’ diyor. Birikmiş tazminatların işveren tarafından topluca fona aktarılması öngörülmüyor. Zaten böyle toplu bir ödemeyi şirketlerin kaldırması mümkün değil. Taslağın tamamında eski döneme ilişkin tazminatların işyerlerinde kalacağı gibi bir kabulden yola çıkıldığı anlaşılıyor. Ancak gerek bu konuya gerekse hesaplama yöntemine açıklık gerekiyor. Çünkü bu konu anlaşmazlık konusu olma potansiyeli taşıyor. “Madde 46- Bu kanunun uygulanmasından, doğan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür” deniliyor. Ancak burada da çalışanın mı yoksa SPK ve tek denetçi Emeklilik Gözetim Şirketi’nın mi harekete geçeceği, davacı olacağı belirsiz. Meslek okulunun primine beş yıl Hazine teşviki geliyor Tasarının 47’nci maddesi, tasarı hükümlerinin, çalışan ve işveren arasındaki özel sözleşmelerle değiştirilemeyeceğini belirtiyor. Madde şöyle: “Bu kanun hükümleri sözleşmeler ile hiçbir suretle değiştirilemez, aksi yöndeki sözleşme hükümleri geçersizdir.” 48’inci madde, bu taslağın yasalaşması halinde kaldırılacak hükümleri kapsıyor. Geçici 1’inci madde, fon sistemi öncesi ile ilgili birikmiş kıdem tazminatlarla ilgili sorumluluğun işverene ait olduğunu belirtiyor, ancak, hesaplama ile ilgili belirsizlikler taşıyor. Geçici madde 2, “Sandıklarda kıdem tazminatına tabi çalışanlar için, bu kanunun 39’uncu maddesi gereğince yapılacak her türlü işlem, sandıklar tarafından yerine getirilir” diyor. Başka bir ifade ile sandıklar, işverenler gibi primleri yatırmakla yükümlü tutuluyorlar. Geçici madde 3, 18 - 29 yaş arası mesleki ve teknik ortaöğretim kurumları ile meslek yüksekokullarından mezun olanların primlerinin beş yıl süreyle azalan oranlarda Hazine’ce ödenmesini öngörüyor. Maddenin metni şöyle: “506 sayılı kanun kapsamındaki 18 yaşından büyük ve 29 yaşından küçük sigortalılardan, bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren bir yıl süre ile işe alınan ve fiilen çalıştırılan, mesleki ve teknik ortaöğretim kurumları ile meslek yüksekokullarından mezun olanlar bu kanunun yürürlük tarihinden önceki bir yıllık dönemde prim ve hizmet belgelerinde bildirilen ortalama sigortalı sayısına ilave olarak ve kanunun yürürlük tarihinden önceki altı aylık dönemde prim ve hizmet belgelerinde kayıtlı sigortalılar dışında olması şartıyla 506 sayılı kanunun 78’nci maddesi uyarınca belirlenen prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin, a) Birinci yıl için yüzde yüzü, b) İkinci yıl için yüzde sekseni, c) Üçüncü yıl için yüzde altmışı, d) Dördüncü yıl için yüzde kırkı, e) Beşinci yıl için yüzde yirmisi Hazine’ce karşılanır.” Taslağın 49 ve 50’nci maddeleri yürürlük ve yürütme ile ilgili. MİLLİYET
<< Önceki Haber İşte reformun en tartşmalı bölümü Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER