Tüm dünya piyasalarını sarsan,
finans sektörünün kurallarını yerle bir eden, tüketicilerden hükümetlere herkesin kâbusu olan
kredi krizinin oluşmasında rol oynayanlar arasında Çin'den aç gözlü
bankacılara, eski ABD Başkanı Bill
Clinton'dan
İngiltere eski Başbakanı
Margaret Thatcher'a kadar bir çok kişinin, ülkenin ve faaliyetin adı geçiyor. İşte krizin 20 nedeni:
1. ÇİN: Çin yuanı düşük tuttu, döviz rezervi artınca Batı'ya borç verdi. Bu nedenle
faiz oranları düştü, emlak balonu büyüdü.
2. LİKİDİTE BALONU: Batılı ekonomilere
ucuz para aktı. 2000'lerin başında ticaret fazlaları arttı.
3. KÂR ARAYIŞLARI: Düşük faiz ve bol para yatırımcıları riskli varlıklara yöneltti. Talep, fiyatları
baskı altına aldı. Sub-prime kredileri dönmedi, piyasa yıkıcı sonuç riskini keşfetti.
4. SUB-PRIME KREDİLER: Paranın bollaştı, düşük gelirliler ödeyemeyecekleri borçların altına girdi. Krizin ana nedeni olarak gösterilen bu durum aslında buzdağının su üzerindeki parçasıydı.
5. BORÇLU SATIN ALMALAR: Ucuz para dünya genelinde borçlu satın almaları yaygınlaştırdı. Bankalar sahip oldukları mevduattan daha fazla borçlandı.
6. KURMAK VE DAĞITMAK: Yüksek getirili yatırım çılgınlığı bankaları mortgage alanında menkul kıymet varlıkları üretmeye ve bunları yatırımcıları satmaya yöneltti. Ancak bankalara güven çökünce kimse borcun nerede olduğunu bulamadı. Bu durum piyasalara müdahalelerin başlamasına neden oldu.
7. ALAN GREENSPAN: Greenspan piyasalar çöktükçe faiz indirimini kullanarak balonu iyice şişirdi. Şimdi piyasaların güvenini sağlayabilmek için çok daha büyük faiz indirimleri gerekiyor.
8. DEMOKRATLAR: Demokrat Başkan Bill Clinton, ticari ve yatırım bankacılığının ayrılmasını sağlayan Glass-Steagal yasasının iptaline onay verdi. Demokratlar Fannie Mae ve Freddie Mac'te
reformu da engelledi.
9. CUMHURİYETÇİLER: Nobel ödüllü iktisatçı Joseph Stiglitz'in 3 trilyon dolarlık savaş olarak tanımladığı Bush'un
Irak macerası ABD ekonomisini çökertti.
Borçlar hızla arttı.
10. DÜZENLEYİCİLER: ABD, İngiltere ve
İzlanda gibi ülkelerde finans sektöründeki aşırılıkları dizginlemekte başarısız sonuçlar alındı. Finans merkezleri arasındaki
rekabet de buna eklendi ve düzenleyicilerin etkisi sınırlı kaldı.
11. KREDİ DERECELENDİRME KURULUŞLARI: Düzenleyiciler karmaşık yatırımcılara verilen kredilerin kalitesi konusundaki kararları
Standard & Poors ve
Moody's gibi kuruluşlara bıraktılar. Ancak riskli kredilere yüksek notlar verildi.
12. MALİ HİZMETLER DAİRESİ (FSA): İngiltere'nin finans sektöründeki ana düzenleyici kuruluşu şu anda bankalar arasındaki bütün ilişkilere müdahil oluyor. Ancak bunu yapmadığı için Northern Rock'ın batmasını engelleyememişti.
13. AÇGÖZLÜ BANKACILAR: Birçok bankacı kısa vadeli piyasa spekülasyonlarıyla milyonlarca dolar kazandı. İşlemcilerin
yönetim kurullarındaki patronları onların
kumar oynamalarına izin verdi.
14. TÜKETİCİLER: İşlemcileri, banka patronlarını ve denetleyicileri suçlamak kolay ancak kimse tüketicileri çok yüksek faizlerle ev almaya, Karayipler'de lüks
tatil yapmaya ya da lüks ürünler almaya zorlamadı.
15. MARGARET THATCHER: Piyasa ekonomisinin ateşli savunucularından Thatcher, İngiltere'de mortgage piyasası üzerindeki sınırlamaları hafifletip, insanların ev sahibi olma tutkusunu körükledi.
16. SÜBJEKTİF RİSK: Güçlü konumlarda bulunanların verdikleri yanlış kararlar sistematik risk rehlikesini daha da büyüttü.
17. GORDON BROWN: İngiltere tarihindeki en büyük emlak patlaması onun döneminde gerçekleşti. Ancak artan
bütçe açığının da etkisiyle yanlış kararlar aldı.
Tony Blair de bunları seyretti.
18. HESAPLAMA SİSTEMİ: Düzenli kâr-zarar hesabına dayalı muhasebe sisteminin şirketlere açıklık getirmesi amaçlanıyordu. Ancak bankaların çoğu varlığı için piyasa olmaması bankaları yoğun bir şekilde zarar yazmaya itti. Bu da onlara duyulan güveni azalttı.
19. BASEL 2: Basel 2 banka sermayesi kuralları bankaların yeterli miktarda likiditeye sahip olmaları konusunda gerekli etkiyi yaratmadı. Northern Rock ve Bradford & Bingley sermayeye ilişkin koşulları karşılamışlardı ancak bu tasarruf sahiplerinin paniğini önlemeye yetmedi.
20. EMLAK KOMİSYONCULARI: Onlar sadece işlerini yapıyordu. Ev sattılar ve kimse onları sevmedi.
REFERANS