Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (
TMSF) Başkanı
Ahmet Ertürk,
batık bankaların
topluma faturasının 60 milyar dolar olduğunu açıkladı. TMSF'nin "kişisel riskler pahasına" 16 milyar dolar tahsilat yaptığını, mafyayla bile uğraşmak zorunda kaldığını kaydeden Ertürk, oldukça manidar bir
mesaj da verdi: "Soygun mekanizmasının üzerine gidiyorsun diye bize
hesap sorulursa, o gün toplum hapı yutmuş demektir." Ertürk,
ODTÜ Finans Topluluğu'nun daveti üzerine bir araya geldiği öğrencilere "Türkiye'deki
Bankacılık Krizleri"ni anlattı. Bankacılık sistemindeki
soygunu anlatmak için bazen argo kullanmak gerektiğini, 21 bankayı TMSF'nin kucağında bulduğunu belirten Ertürk, şu konulara dikkati çekti:
* BATIK BANKALARIN FATURASI AĞIR: TMSF'ye devredilen bankaların maliyeti faiziyle birlikte 60 milyar doları aşıyor. Bu bankalara yönelik operasyonlar nedeniyle TMSF, Hazine'ye borçlu. "Borcunu ödemiyor" diye bize sık sık yazı geliyor. Bu da devletin Kafka'sı... Devlet, "Banka sistemini kurtaracağım ve TMSF üzerinden para aktaracağım" demiş, "Geri alınabilir mi?" diye bakmamış. Şimdi biz, bu paradan dolayı borçlu sayılıyoruz. Borçlu değiliz, sadece aracılık fonksiyonu yürütüyoruz.
* KİŞİSEL RİSKLER ALDIK: 2004-2007 yılları arasında TMS
F 16 milyar dolar tahsilat yaptı, ne pahasına... Kişisel riskler pahasına. Hiçbir bahanenin arkasına sığınmamışız. Misyon duygusu ve iddialı olma bu başarıyı sağlıyor. İyi işleyen bir kurumsal yapı var. Takım ruhu kazandırıldı. Gerisi koçluk işi. Bu kolay işi de ben yaptım. Banka sahiplerinin maharetli soygun mekanizmasıyla baş edecek
yasal
yetki, kurumsal yapı ve cesaret yoktu. Evet yasalar çıktı. Yasalar olmasaydı, bu insanların üstüne gidemezdik. Ama yasa çıkarmakla olmuyor. Onları düzgün uygulayacak kurumsal yapı ve denetleyecek yargı ayağı da gerekiyor.
* TOPLUMUN HAPI YUTTUĞU AN: "Durumu idare etmek" diye bir şey var. İyi idareci etliye, sütlüye karışmayan adam,
devlet memuru ise bunun kitabını yazan adam. Yani bir şey yapıyor gibi görünüp bir şey yapmamak. Biz bunu değiştirdik. Tabii bu değişimin bir bedeli var. Bir yüksek bürokratın odasındaki levhada "Devlete Hizmet Cezasız Kalmaz" yazıyor. Bu bir gerçek. "Türkiye'de dürüst, namuslu kamu görevi yaparsan bir gün hesap sorulur. Memleketi kurtarmak sana mı kaldı?" anlayışı gelişiyor. Bu bizim için ahlaki sorumluluk. Bize bir gün, "Soygun mekanizmasının üzerine gidiyorsun" diye hesap sorulursa, o gün toplum hapı yutmuş demektir. Bu engel olunması gereken bir durumdur.
OKAN MÜDERRİSOĞLU - SABAH