Baş
bakan Yardımcısı Ali
Babacan, IMF-
Dünya Bankası Yıllık Toplantıları çerçevesinde,
İstanbul'da düzenlediği basın toplantısında, İstanbul Uluslararası
Finans Merkezi (İFM)
Stratejisi ve
Eylem Planı konusunda bilgi verdi.
İstanbul'un bölgesel ve uluslararası bir
finans merkezi olması projesine önem verdiklerini belirten Babacan, ''
Hükümet olarak bizim, uzun dönemli gelişme stratejimizin amaçları arasında, bilgi
toplumuna dönüşümün sağlanarak ülkemizin dünya hasılasından daha yüksek oranda pay alması, bölgesel ve küresel düzeylerde etkinliğinin artırılması olarak vardır'' şeklinde konuştu.
Gelişme stratejisi çerçevesinde güçlü bir ekonomiye sahip olmanın son derece önemli olduğunu belirten Babacan,
Türkiye'nin gayri safi
yurt içi hasılasının
2023 yılında 2 trilyon dolar, 2050 yılında ise 21 trilyon doların üzerine çıkacağının öngörüldüğünü, bu tahminlerin Türkiye'nin bundan otuz, kırk sene sonra dünyanın en büyük ekonomileri arasındaki yerini alacağına işaret ettiğini kaydetti.
Orta ve uzun dönemde Türkiye ekonomisinin, dünya ekonomisi içerisinde nasıl bir konuma sahip olacağını belirleyecek olan temel faktörün, hiç şüphesiz ekonomideki
rekabet gücü olacağını vurgulayan babacan, bu bağlamda, ekonominin yüksek teknolojik kabiliyete ve nitelikli
işgücüne sahip, değişen şartlara hızla uyum sağlayan, ulusal ve uluslararası pazarlarda rekabet gücü olan, istikrarlı ve verimlilik düzeyi yüksek bir yapıya kavuşturulmasının temel amaçları olduğunu ifade etti.
Bu amaçları gerçekleştirme yönünde en önemli katkılardan birini, katma değeri yüksek
hizmet üretme kabiliyeti olan finans
sektörünün sağlayacağını düşündüklerini kaydeden Babacan, finans sektörünün aynı zamanda, istihdam alanları oluşturma ve hizmet ihracı yoluyla Türkiye ekonomisine ciddi katkılar sağlayacak önemli sektörlerden biri olduğunu anlattı.
Türkiye'de finans sektörü ile alakalı olarak çok köklü reformlar gerçekleştirdiklerini, yasal çerçeveyi güçlendirdiklerini, denetim ve gözetim uygulamalarını çok iyi bir noktaya getirdiklerini anlatan Babacan, 2005, 2006 yıllarında yapılan stres testlerinin sonuçlarının gereğini tavizsiz uyguladıklarını bildirdi.
2006 yılında finans sektörü ile ilgili uygulamalarda dünyaca takdir edilen bir noktaya geldiklerini belirten Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''İşte o andan itibaren İstanbul'un önce bölgesel çapta, sonra küresel ölçekte bir finans merkezi olması gerektiğini dillendirmeye başladık. Gerçekçi, güçlü bir vizyon oluşturduk.
Bu tespitten hareketle, Dokuzuncu Kalkınma Planında İstanbul'u uluslararası bir finans merkezi haline getirme yönündeki politikamızı ortaya koymuştuk. Daha sonra ise 2009-2011 yıllarını kapsayan Orta Vadeli
Program çerçevesinde bu politikamızı gerçekleştirme yönünde bir adım daha atmış olduk.
Türkiye Bankalar Birliği, İstanbul'un uluslararası finans merkezi olma potansiyelinin değerlendirilmesi ve bu dönüşümü sağlayacak yol haritasının hazırlanması için kapsamlı bir
rapor hazırlatmıştır. Bu raporda, İstanbul'un ve Türkiye'nin uluslararası bir finans merkezi olması için gerekli yerel ve bölgesel potansiyele ve de gizli kalmış, kalifiye bir işgücü yapısına sahip olduğu vurgulanmıştır. Bu hedefe ulaşılabilmesi için güçlü bir liderlik ve siyasi kararlılığın sergilenmesi ve önemli miktarda kaynağın bu proje için ayrılması gerektiği de belirtilmiştir.
Raporda, uluslararası finans merkezi olmak için gereken faktörler arasında yer alan, düşük iş yapma maliyeti, nitelikli işgücü havuzu, yerel, bölgesel
ekonomik büyüme potansiyeli ve
çekici yaşam stili gibi konularda İstanbul'un rakiplerine görece üstün konumda olduğu belirtilmiştir.
Diğer taraftan,
imaj, yasal ve mali ortam, politik ve ekonomik istikrar, düzenleyici çerçeve, altyapı ve iş yapma kolaylığı konularında ise İstanbul'un gelişme kaydetmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Bu raporla ilgili bir anektodu da burada kısaca anlatmak isterim. Bankalar Birliğinden bu raporla ilgili bir çalışma istediğimizde dedim ki, 'eğer raporu 2007 yazında meclis tatile girmeden tamamlarsanız biz gerekli yasal düzenlemeleri yaparız. Böylece 22 Temmuz seçimlerinden önce yasal altyapı tamamlanmış olur.' Ancak hayli kapsamlı olan raporun tamamlanması daha uzun
vakit aldı.''
İstanbul
Uluslararası Finans Merkezi projesine ilişkin strateji dokümanının oluşturulması koordinasyon görevinin Devlet Planlama Teşkilatına (DPT) verildiğini hatırlatan Bakan Babacan, Teşkilatın, geçtiğimiz yılın
Kasım ayında çalışmalarına başladığını, bu planın uygulanabilir olması ve ilgili taraflarca sahiplenilmesi açısından katılımcı bir çerçevede çalışmaların yapılmasının benimsendiğini belirtti.
-İSTANBUL'U CAZİP KILACAK UNSURLAR-
İstanbul'u uluslararası finans merkezi haline getirmek için öne çıkan hususları sırasıyla, ''uluslararası standartlarda işleyen bir hukuk altyapısının oluşturulması'', ''çeşitlendirilmiş finansal
ürünlerin sunulması'', ''fiziki ve
iletişim altyapı sorunlarının çözülmesi'', ''
vergi sisteminin basitleştirilmesi ve etkinleştirilmesi'', ''düzenleyici ve denetleyici çerçevenin uluslararası standartlarla tam uyumlu olacak ve güçlü bir koordinasyonu mümkün kılacak şekilde geliştirilmesi'', ''nitelikli insan kaynağı ihtiyacını karşılayacak bir eğitim altyapısının sağlanması'', ''dünya ölçeğinde
tanıtım ve
izleme yapacak bir organizasyon yapısının oluşturulması'' olarak sıralayan Babacan, bu hususlarda strateji belirlemek amacıyla dokuz adet çalışma grubunun kurulduğunu anlattı.
Ali Babacan, çalışma grupları hakkında ise şu bilgileri verdi:
''Bu gruplar Hukuk, Finansal Ürün ve Hizmet, Vergi, Düzenleyici ve Denetleyici Çerçeve, Altyapı, İFM
Organizasyon, Tanıtım ve İmaj,
İnsan Kaynakları ve Mevcut Durum Analizi gruplarıdır. Bu çalışma gruplarına 80'in üzerinde kamu ve
özel sektör kurumu ile
sivil toplum kuruluşu ve üniversite temsilcileri dahil edilmiştir. Bu kurumlardan yaklaşık 300 kişi çalışmalara katılmıştır.
Oluşturulan her bir çalışma grubu için biri kamu, diğeri ise özel sektörden olmak üzere iki eş başkan seçilmiştir. Çalışma grubu eş başkanları, toplantıları organize etme, ilgili kurumların görüşünü alma ve toplantıları yönlendirme, yönetme görevlerini üstlenmiştir.
Ayrıca çalışma gruplarında çıkan sonuçları derleyerek ve ilgili kurumların katkılarını alarak nihai bir rapor oluşturmak üzere her bir grup için birer
raportör belirlenmiştir. Çalışma grupları arasındaki iletişim ve eşgüdüm ise, düzenlenen geniş katılımlı toplantılar, çalışma gruplarının hazırladıkları ön
gelişim raporları ve Devlet Planlama Teşkilatı tarafından bu çalışmalar için oluşturulan bir internet portalı vasıtasıyla sağlanmıştır.
2009 yılı
Mayıs ayı sonu itibarıyla çalışma grupları raporlarını tamamlayarak Devlet Planlama Teşkilatına teslim etmiştir. Bu raporlar ışığında, sınırlı sayıda kurum temsilcisinin katılımıyla Haziran ayı başında bir çalıştay düzenlenmiştir. Burada
taslak bir Strateji ve Eylem Planı hazırlanmış ve ilgili kuruluşların görüşlerine sunulmuştur.
Alınan görüşler doğrultusunda hazırlanan Strateji ve Eylem Planı Taslağını, 16
Eylül 2009 tarihinde topladığımız
Ekonomi Koordinasyon Kurulunda ele aldık. Bu toplantıda dile getirilen görüşler doğrultusunda Strateji ve Eylem Planı Taslağına son hali verildi ve 29 Eylül 2009 tarihinde Yüksek Planlama Kurulu Kararıyla onaylandı. Söz konusu
belge, bugün itibarıyla Resmi Gazete'de de yayımlanmıştır.''
-İFM STRATEJİSİ VE EYLEM PLANI-
İFM Stratejisi ve Eylem Planına göre vizyonlarının, ''İstanbul'un öncelikle bölgesel, nihai olarak da küresel bir finans merkezi olması'' olarak ifadelendiren Babacan, bu hedefe ulaşabilmek için hukuk, finansal ürün ve hizmet çeşitliliği, vergilendirme, düzenleyici ve denetleyici çerçeve, altyapı, teknoloji, organizasyon, insan kaynakları ve tanıtım, imaj konularının ön plana çıktığını vurguladı.
-HUKUK ALTYAPISININ GÜÇLENDİRİLMESİ-
Ali Babacan, Strateji ve Eylem Planında yer alan temel hususlar konusunda şöyle konuştu:
''Hukuk Altyapısının Güçlendirilmesi sürecinde, uluslararası standartlarda işleyen bir hukuk altyapısının oluşturulması öncelik vereceğimiz konuların başında gelmektedir. Bu kapsamda finansal alanda ihtisaslaşmış mahkemeler kurulacaktır. Bunun için mahkemelerde görev yapacak hakimler ile bu alanda çalışacak savcı ve kolluk personelinin uzmanlaşmaları sağlanacaktır.
Hukuk alanında öne çıkan bir diğer husus ise İstanbul'da bağımsız ve özerk yapıya sahip kurumsal bir
tahkim merkezinin kurulmasıdır. Bununla birlikte uyuşmazlıkların mahkemeye başvurulmadan, kısa sürede çözülmesi için arabuluculuk sistemi de geliştirilecektir. Kurulacak tahkim merkezinde, kurumsal olarak arabuluculuk imkanı sunulacaktır.''