Ağustos ayı
ihracat rakamları düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı.
TİM verilerine göre, bu yılın Ocak-Ağustos döneminde ihracat yüzde 12,95 artışla 72 milyar 968 milyon dolara yükselirken, son 12 aydaki ihracat ise 110 milyar 502 milyon dolar seviyesinde gerçekleşti.
Ağustos ayında en fazla ihracat yapan
sektör 1 milyar 180 milyon dolarla hazır
giyim ve konfeksiyon olurken, bunu 1 milyar 89 milyon dolar ile kimyevi maddeler ve mamulleri, 1 milyar 5 milyon dolar ihracat ile otomotiv endüstrisi sektörleri takip etti.
Türkiye'nin, Ağustos ayında toplam ihracatının yüzde 82,61'ini gerçekleştiren sanayi grubunda yüzde 9,87 artışla 7 milyar 71 milyon 886 bin dolarlık, yüzde 13,57'sini oluşturan tarım grubunda yüzde 14,63 oranındaki artışla 1 milyar 161 milyon 953 bin dolarlık, yüzde 3,82'isini oluşturan madencilikte ise yüzde 41,04'lük artışla 327 milyon 36 bin dolarlık ihracat yapıldı.
Sanayi sektörü alt başlığı altında yüzde 61,57 payla ilk sırada yer alan sanayi mamulleri içinde en büyük payı yüzde 13,78'le
hazır giyim ve konfeksiyon sektörü alırken, otomotiv endüstrisi yüzde 11,75 payla ikinci sırada yer aldı.
Aynı dönemde en yüksek
ihracat artışı yüzde 45,73 ile tütünde gerçekleşti. Tütünü yüzde 41,04 ile madencilik ürünleri, yüzde 31,31 ile kesme
çiçek izledi.
Ağustos ayında gemi ve yat endüstrisinin ihracatı yüzde 51,60 oranında, fındık ve mamulleri yüzde 11,06 oranında,
zeytin ve zeytinyağı ihracatı yüzde 6,64 oranında, çimento ve
toprak ürünleri ihracatı da yüzde 6,21 oranında geriledi.
Türkiye
İhracatçılar Meclisi (TİM) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet
Büyükekşi, kur konusunda her zaman yapıcı eleştirilerde bulunduklarını, çözüm önerilerini de ortaya koyduklarını belirterek, ''İşte bu sebeplerle
Merkez Bankası Başkanı Sayın Durmuş Yılmaz'ı TİM'e davet ettik. 17
Eylül tarihinde Genişletilmiş Başkanlar Kurulu toplantısında ihracatçı birlik başkanları ve
yardımcıları ile bir toplantı düzenleyeceğiz'' dedi.
Büyükekşi, ihracat rakamlarının açıklandığı basın toplantısında, Pakistan'da meydana gelen sel felaketiyle ilgili TİM'in yardım çalışmalarını özetledi.
-KUR TARTIŞMASI-
Merkez Bankası ile ilgili konularda bugüne kadar kamuoyu ile gelişmeleri paylaştıklarını, zaman zaman ''Neden Merkez Bankasını kur konusunda bu kadar eleştiriyorsunuz?'' sorularına muhatap olduklarını belirten Büyükekşi, bu soruları garipsediklerini çünkü, ihracatçı için döviz kurlarının hayati öneme sahip olduğunu, bu kadar önemli bir konuda ihracatçıların fikir bildirmesi kadar normal bir şey olamayacağını anlattı.
''Bu konuda şikayetlerimiz varsa, eleştirilerimiz varsa, çözüm önerilerimiz varsa bunu elbette kamuoyu ile paylaşacağız. Konunun tüm muhataplarına meselenin ciddiyetini aktaracağız. Bugüne kadar böyle davrandık. Bundan sonra bunu yapmaya devam edeceğiz'' diyen Büyükekşi, bunu yaparken de hiçbir zaman kırıcı bir üslup kullanmadıklarını, her zaman yapıcı eleştiriler getirdiklerini, eleştirdikleri noktalarda çözüm önerilerini gündeme getirdiklerini belirterek, bu sebeplerle Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'ı TİM'e davet ettiklerini söyledi.
17 Eylül 2010'da Genişletilmiş Başkanlar Kurulu toplantısında ihracatçı birlik başkanları ve yardımcıları ile bir toplantı düzenleyeceklerini ve Yılmaz'ın bu toplantıya katılacağını, kendisine birebir olarak kurla ilgili yaşanılan sorunları anlatma fırsatı bulacaklarını anlatan Büyükekşi, şöyle devam etti:
''Kendilerine çözüm önerilerimizi anlatacağız. Kendileri de bizlere görüşlerini paylaşacak. Türkiye'nin geleceği için en güzel çözümü bulacağımıza inanıyoruz.
İhracatçılarımız Türkiye'nin ihracatçıları. Merkez Bankamız Türkiye'nin Merkez Bankası. Hepimiz aynı gemideyiz.
Hepimiz
ülkemizin geleceği için çalışıyoruz. Ortak menfaatimiz Türkiye. Dolayısıyla Türkiye'nin geleceğini ilgilendiren bu önemli konuda ortak bir konsensüse varacağımıza tüm kalbimle inanıyorum.
Kur meselesi ihracatçı için çok önemli. Kurla beraber
yerli üretim ihracatçı için çok önemli.
Basın toplantımızın akabinde, bugün tüm gün burada sayın Bakanımız Zafer
Çağlayan'ın liderliğinde, TİM Sektörler Konseyi üyeleri, 61 ihracatçı birliğimizin başkan ve başkan yardımcılarının katımı ile
döviz kuru ve cari açığı görüşeceğiz.
Girdi tedarik stratejisi çalışmalarını irdeleyeceğiz. Sayın Bakanımıza ve değerli ekibine, ihracatçılar için yaptıkları çalışmalar için teşekkür ediyorum.''
-KRİZ-
Büyükekşi, yaşanan
kriz ortamından sonra dünya ekonomilerinin toparlanma sürecinin istenildiği gibi gitmediğini, hem ABD bölgesinden hem de AB bölgesinden istenilen olumlu haberler gelmediğini, bunun da dünya ekonomilerinin toparlanmasının biraz daha zaman alacağını gösterdiğini vurguladı.
Temel sorunun, krizde ülkelerin ekonomilerini kurtarmak için piyasaya saldıkları bol likidite olduğunu, bu paranın geri çekilmesinin hem zor hem de maliyetinin yüksek olacağını, bu yüzden ABD'yi önümüzdeki dönemde bir miktar yüksek enflasyonun beklediğini dile getiren Büyükekşi, Türkiye'de ise Merkez Bankası'nın temel
hedefinin enflasyonla mücadele olduğunu, bu hedefin
ekonomik büyümeden daha önemli hale gelmesinin arkasındaki nedenlerin farklılık taşıdığını söyledi. Büyükekşi, şöyle devam etti:
''Uzunca bir sure kronik enflasyon yasayan ama bunun sebepleri üzerine gitmekte hep tereddütlü olan Türkiye, sorunu çözmek için döviz kurlarını yüksek
faiz ile
baskı altında tutma yoluna gitti.
Halbuki
bütçe açıklarını körükleyen kamu harcamaları, enflasyonun arkasındaki en temel sebepti. Buna rağmen Merkez Bankası'nın tek başına "
fiyat istikrarının koruyucusu" unvanını
kanun yardımıyla alması, yetersiz bir yaklaşımdı.
Çünkü Merkez Bankası'nın fiyat istikrarını tek başına sağlama imkanı bulunmamaktadır. Çünkü fiyat istikrarını bozacak birçok faktör, Merkez Bankası'nın
kontrolü dışındadır.
Dolayısıyla kurların enflasyon üzerindeki "geçiş etkisi" azaltılarak ve düşük kurlar sebebiyle vatandasın döviz talebini düşürerek enflasyon ile mücadele yaklaşımı benimsendi.
Enerjiden konut kiralarına kadar her şey döviz cinsinden fiyatlandığı için ilk bakışta bu tip bir mücadele uygun bulundu. Ancak, çok geçmeden bu uygulamanın ihracat ve üretim üzerindeki negatif etkisi ortaya çıktı. Simdi ise geri dönüş çok zor gözüküyor.
Sonuç olarak, büyüme ile ilgili endişelerin devam ettiği bir süreçte, en cesur ve en doğru hamleyi yapan ülkeler diğerlerine göre en az 10 yıllık avantaj elde edecekler.
Biz de burada hızlı adımlar atarak ön plana çıkabiliriz. Sanayi üretim rakamları önemli sinyaller veriyor.
İmalat sanayi endeksi 2010 Haziran'ında 119'a yükseldi. Bu rakam 121 olan 2008 Haziran rakamının çok az gerisinde. Dolayısıyla
sanayi üretimi açısından 2008 Haziran rakamlarına geri döndüğümüz görülüyor.
Sektörel olarak baktığımızda bazı sektörler Haziran 2008 üretim seviyelerinin üzerine çıktılar. Gıda,
tekstil, giyim eşyası,
deri ürünleri,
kimyasal maddeler, plastik ürünleri,
makine ve elektrikli makinelerde üretim seviyemiz kriz öncesi döneme dönmüş durumda. Kriz öncesi seviyesini yakalayamayan iki ana sektörümüz var. Bunlar otomotiv ve ana
metal sanayi olarak gözüküyor. İhracatımızda ağırlığı yüksek olan bu sektörlerimizin bir an önce eski üretim seviyelerini yakalamalarını temenni ediyoruz.
Üretim rakamları Türkiye'nin krizden hızlı bir şekilde çıktığını onaylıyor. Halbuki küresel arenada aynı sıklette
rekabet ettiğimiz bazı ülkelerin hala notu düşüyor. Geçtiğimiz hafta S&P, İrlanda'nın uzun vadeli
kredi notunu bir kademe indirerek AA- seviyesine çekti. Notun görünümü 'negatif' olarak belirlendi.
Türkiye bu çalkantılı dönemde not artırımları ile çıkan nadir ülkelerden biri oldu. Halbuki bazı ülkelerin kredi notları hala düşüyor. Düşmeye de devam edecek.
Demek ki ülkemiz kriz zamanında sağlam bir duruş sergiledi. Sağlıklı bankacılık sistemi ve dinamik ihracatçı sektörler sayesinden krizden hızlı bir şekilde çıktık. Ama buradan ileri gidebilmek için daha cesur adımlara ihtiyacımız var.''
Temmuz ayı ithalatında en yüksek artışın
tüketim mallarında ve özellikle otomotivde olduğunu, içerdeki üretici rekabet edemezken ithalatta
patlama yaşandığını ve bu tablonun en büyük sorumlusunun döviz kurları olduğunu belirten Büyükekşi, döviz kurlarının yılbaşından bu yana reel olarak yüzde 7,5 değer kaybettiğini, bunun da
dış ticaret açığı ve ithalattaki büyük açığın sebebini net bir şekilde gösterdiğini kaydetti.
-OTOMOTİV, LİDERLİĞİ KAPTIRDI-
Aylık ihracat artışının tekrar çift haneli rakamlara çıktığını belirten Büyükekşi, ''Bu ay ilginç bir istatistik yaşandı. Hazırgiyim ve konfeksiyon sektörünün ihracatı Ağustos ayında otomotivi geride bıraktı. Diğer bir deyişle Ağustos ayının ihracat şampiyonu hazır giyim ve konfeksiyon sektörü oldu'' dedi.
Ağustos ayında asıl sürprizi komşu ve çevre ülkelerdeki pazarlarda yaşandığını dile getiren TİM Başkanı, Irak'a ihracatın aylık bazda yüzde 29, Rusya'ya ihracatın yüzde 51, BAE'ye ihracatın yüzde 47 arttığını belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
''Bunun yanı sıra uzak pazarlarda da önemli ihracat artışları yaşıyoruz. ABD'ye ihracatımız aylık bazda yüzde 44 artış gösterdi. Brezilya'ya ihracatımız yüzde 14 arttı.
İlk 8 aylık ülke rakamlarına baktığımız zaman en fazla ihracat yaptığımız ilk 30 ülkeden sadece 3'üne ihracatımız geriledi. Bu ülkeler
Mısır,
Cezayir ve
Yunanistan oldu. 27 ülkeye ise ihracatımız arttı.
En fazla ihracat yaptığımız 5 pazardan, Almanya'ya ihracatımız yüzde 16, İngiltere'ye yüzde 24, İtalya'ya ihracatımız yüzde 19, Fransa'ya ihracatımız yüzde 5, Irak'a ihracatımız ise yüzde 10 artış gösterdi.
İlk 8 ayda en fazla ihracat artışı yaşanan ülke yüzde 1138 artış ile Peru oldu. Malezya'ya yüzde 180 artan ihracatımız, Tayland'a yüzde 177, Şili'ye yüzde 169 artış gösterdi.
Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, ''Tartışmaktan korkmayalım. Yeter ki, ülkemizin menfaatlerini kendi menfaatlerimizin önüne koyabilelim. Bu yüzden, döviz kurunu da tartışalım, faiz oranlarını da tartışalım, enflasyon hedeflemesini de tartışalım'' dedi.
Çağlayan,
Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) Ağustos ayı ihracat rakamlarının açıklandığı basın toplantısında, birçok olumsuzluğa karşın 8 aylık süreçte ihracatçıların performansının gayet iyi olduğunu, orta vadeli 107,5 milyar dolar olan hedefin rahatlıkla aşılabileceğinin gözüktüğünü söyledi.
Geçen ay hazırgiyim ve konfeksiyon ihracatının otomotiv ihracatının önüne geçmesinin önemine işaret eden Çağlayan,
Avrupa pazarındaki gelişmeleri hatırlatarak, otomotiv sektörünün
Eylül ayında açığı kapatacağına inandığını ifade etti.
Türkiye'nin ABD'ye olan ihracatının geçen ay bu yıl içindeki en yüksek değere ulaştığını hatırlatan Çağlayan, ülke masaları çalışmasının meyvelerini vermeye başladığını, 1 milyar dolar ihracat yapılan ülke sayısının da yükseldiğini kaydetti.
Zafer Çağlayan, ''Bu gelişmeler güçlü olduğumuz pazarlara yenilerini ekleyerek pazarlarımızı çeşitlendirdiğimizi gösteriyor'' dedi.
Türkiye'nin Çin'e ve İsrail'e olan ihracatının da arttığına işaret eden Çağlayan, 8 aylık dönemde 180 farklı bölgede ihracatın artış gösterdiğini belirtti.
Çağlayan, ''Daha fazlası olurdu ama bizim şimdi bunun niye olmadığını iyi
analiz etmemiz ve neler yapacağımıza bakmamız gerekiyor'' dedi.
Kapı kapı dolaşarak ülkelere çıkarma yaptıklarını, ziyaret ettikleri ülke sayısının 58'e ulaştığını anlatan Çağlayan, ''İhracatçı ailesine teşekkür etmek istiyorum. Her biri adeta cengaver gibi olumsuzluklara rağmen çok yoğun çalışıyor, çoğu zaman karlarından vazgeçiyorlar'' dedi.
İhracatçıların yaşadığı sorunları Türkiye'nin tartışmak zorunda olduğunu, bunun sadece ihracatçının sorunu olmadığını ifade eden Çağlayan şöyle devam etti:
''Tartışmaktan korkmayalım. Yeter ki, ülkemizin menfaatlerini kendi menfaatlerimizin önüne koyabilelim. Bu yüzden, döviz kurunu da tartışalım, faiz oranlarını da tartışalım, enflasyon hedeflemesini de tartışalım. İhracatçılarımızdan gelen, benim de pek katılamadığım Tobin vergisi uygulaması gibi,
sermaye girişine kontrol getirecek uygulamalar doğru mu değil mi, dünya ne yapmış onu tartışalım. Sermaye girişlerini doğrudan kontrol yerine bankaların ve
finans kurumlarının bunları kullanmasına sınırlama getirilmesine yönelik önerileri tartışalım.''
Türkiye'nin bugün pul olan parasını değil, değerli parasını tartıştığını hatırlatan Çağlayan, ülkelerin ihracatta rekabet güçlerini artırabilmek için kendi parasının değerini düşürmeye çalıştığını hatırlattı.
Çağlayan, ''Bilmemiz gereken bir şey var ki ekonomide hiçbir şey tabu değil, değişmez de değil. Ona göre
politika geliştirmek, yeni dünya ekonomisinin olmazsa olmaz şartı.
Küresel krizde bunu gördük. Bugün bütün ülkeler bütçe finansman dengelerini sağlayabilmek için ihracatlarını artırmaya çalışıyor'' diye konuştu.
-''REKABETÇİ KURA İHTİYAÇ VAR''-
Dalgalı döviz kurunun iniş ve çıkışlarda, krizlerde ekonomiyi koruyan en önemli şok emme mekanizması olduğunu anlatan Çağlayan, tartıştıkları konunun kur politikasının rekabetçiliği olduğunu, hedeflerinin yüksek kur değil rekabetçi kur olduğunu söyledi.
Rekabetçi olmayan kurun, ithalatı, cari açığı artırdığını belirten Çağlayan, feryatlarının bu konuda olduğunu ifade etti.
Zafer Çağlayan, ihracatçılar ile bir
yol haritası hazırlayacaklarını ve eylül ayı sonunda; iş dünyasının bütün kuruluşlarının en üst düzey temsilcilerinin, sanayicilerin, ihracatçıların, ilgili kamu kurumlarının üst düzey yöneticilerinin katılacağı bir Arama Konferansı'nda masaya yatıracaklarını söyledi.
Çağlayan, Merkez Bankası'nın döviz rezervlerini artırmaya yönelik nasıl bir yöntem oluşturulabileceği üzerinde çalışacaklarını, ayrıca Eximbank bünyesinde kur istikrar fonu oluşturulması ve istihdam maliyetlerinin azaltılması konularında da çalışacaklarını söyledi.
Türkiye'nin en fazla ithalat yaptığı sektörleri mercek altına aldıklarını anlatan Çağlayan, Türkiye'nin kaybedecek kaynağı olmadığını, buna izin vermeyeceklerini dile getirdi.
Girdi Tedarik
Stratejisi çalışmaları hakkında da bilgi veren Çağlayan, ara malı ithalatında yüksek paya sahip olan
demir-çelik ve madencilik, tekstil, kimya, otomotiv, makina ile tarım ve
gıda sektörlerinde çalışma başlattıklarını söyledi.
Ekiplerin sektörlerde yer alan firmalarla birebir görüşerek tespit ile politika önerilerini almaya başladığını anlatan Çağlayan, şöyle devam etti:
''Bu çerçevede, demir-çelik sektörü kapsamındaki ara malı ithalatı ve girdi tedarik ihtiyaçlarına ilişkin detaylı tespitler, 23 Eylül 2010'da yapılması planlanan İhracata Dönük Üretim Stratejisi Değerlendirme Kurulu'nun ikinci toplantısında sunulacak ve değerlendirilecek.
Bunun yanında, Girdi Tedarik Stratejisi'nin en önemli hedeflerinden birisi orta-yüksek teknolojili üretimin geliştirilmesi hedefine dönük tedarik politikaları geliştirilmesidir.
Bu kapsamda, ihracata dönük üretimimizin desteklenmesini sağlayan Dahilde İşleme Rejimi (DİR) uygulamasını gözden geçiriyoruz. Hedef sektör ve ürünlere göre DİR kapsamı değiştirilebilecek, daraltılabilecek ya da genişletilebilecektir. Bu şekilde hangi alanlarda üretimin daha fazla destekleneceği ortaya konulabilecek ve strateji kapsamında daha tutarlı adımlar atılması sağlanmış olacaktır.''
AA