Devlet Bakanı ve Baş
bakan Yardımcısı Ali
Babacan, sadece
kamu bankalarıyla ilgili değil,
BDDK,
TMSF ve
Merkez Bankası kanalıyla özel bankalar için de çok ciddi kurallar getirdikleri ve kararlılıkla uyguladıkları düzenlemeler yaptıklarını belirterek, ''Sermaye yeterlilik ve likitide rasyolarını yükselttik ve kimsenin gözünün yaşına bakmadık'' dedi.
Babacan, 18. Dönem
Bankacılık Okulunun eğitime başlaması nedeniyle düzenlenen törende yaptığı konuşmada,
Ziraat Bankasının 2003 yılından itibaren tarım
sektörüne daha fazla eğilmeye başladığına işaret ederek, bunun bankacılıkta bazı temel ilkeler konusunda tavizsiz bir uygulamaya başlanmasının getirdiği olumlu bir sonuç olduğunu söyledi.
Ziraat Bankasının artık gerçek anlamda bankacılık yaptığını belirten Babacan, kamu bankalarıyla alakalı çok ciddi prensipleri olduğunu vurguladı. Babacan, ''
Kamu bankalarının çalışma şekli, misyon itibariyle ve karlılık açısından baktığımızda
özel sektör bankalarından artık bir farkı yoktur. Bu Ziraat Bankası ve Halkbankası için de geçerlidir'' diye konuştu.
Gerçek verimliliğin ancak bu şekilde sağlandığına dikkati çeken Babacan, şöyle devam etti:
''Eğer hükümetlerin
politikaları varsa, sosyal politikaları, farklı kesimlere farklı
maliyetlerle
kredi kullandırma... Bunun bankalar üzerinden ve bankalara zarar ettirme adına yapılmasının biz tamamen önünü kesmiş durumdayız. Yani artık bankalar gerçek anlamda maliyet bazlı hesapları kitapları yapıyorlar. Makul kar elde edecek bir kredi faizi uyguluyorlar. Eğer
çiftçimize, esnafımıza başka kesimlere uygun şartlı kredi kullandırmak istiyorsak, hükümet olarak siyasi tercihimiz bu yöndeyse o zaman bunun karşılığını bütçeye koyuyoruz. Bankalara görev zararı yükleme dönemi artık yok. Biz genel çerçeveyi, ilkeleri, prensipleri belirliyoruz.''
Babacan, Türk çiftçisinin bugün gerçek anlamda Ziraat Bankasından istifade ettiğini belirterek, çiftçiye her hafta kullandırılan kredi miktarının 155 milyon lira olduğunu söyledi.
-''İLKELERİ BELİRLERİZ''
Ali Babacan, daha önce bankaların ilgili bakanlarının bankalarda kendilerine tahsis edilen odalarda oturduklarını dile getirerek, buna bir anlam veremediğini söyledi. Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bakın, Ziraat Bankasının tarihi binasında bir bakan odası vardır, Halkbankasının bugün 29. katı bakan katıdır. Bizim hükümetimiz kuruldu, baktık oralara. Burada bir bakan niye oturur? Yönetim Kurulu var, Yönetim Kurulu Başkanı var, Genel Müdürü var. Bir bakan niye gider de bankanın içindeki odasında oturur? Hiçbir anlam veremedim. İlkeleri belirleriz, ama günlük işlerde bankaların tamamen serbest olması lazım. Şuna kredi ver, buna verme, şu benim dostum şu işi yap, bunu yapma. Bankaları zor duruma düşüren budur. Kamu bankaları eğer yıllar boyunca ciddi problemler yaşadıysa tamamen politika ile bankaların işleyişinin birbirinin içine girmesi... Bu işin maalesef
Türkiye'ye çok çok büyük zararı olmuştur.
O gün bugündür ibret olsun diye o odalar boştur. Halkbankasının o katı boştur, Ziraat Bankasının bakan odası boştur, ibret olsun. Hangi gün birileri gelip o odada oturuyorsa bilin ki eskiye dönmüş ya da farklı ilişkiler, farklı çalışma şekilleri başlamıştır. Bunu buradan ilan etmek istiyorum.''
-''...ARTIK BANKALARDA KURALLAR ÇALIŞIYOR''-
Babacan, Ziraat Bankasının genel anlamda kredilendirme performansına bakıldığında 2002'deki kredi hacminin
küçük olmasına rağmen yüzde 63'ünün takipte olduğunu belirterek, 2003'den önce verilen yanlış krediler de dikkate alındığında tüm kredilerdeki takip oranının ise şu anda sadece yüzde 2,4 olduğuna işaret etti.
Artık Ziraat Bankası ve diğer bankalarda kuralların çalıştığını vurgulayan Babacan, şunları söyledi:
''Bankacılık kültürü değişti Ziraat Bankasında... Patron bankaları bazen şunu yapabilir; genel müdüre 'ya
arkadaşımdır, dostumdur korkma ver şunu' der. Patronlar diyebilir kendi parası, batarsa kendi parası. Ama biz Ziraat Bankasının
sermayesini ve parasını 72 milyonun üzerinde bir rakam olarak görüyoruz. Kimin parasını nereye, nasıl veriyorsunuz? Tabii ki bunun ilkesi, kuralı olacak.
Ben bazen kızıyorum, işte diyor ki 'ya bu kadar da, bari şöyle açsaydınız Ziraat Bankasını.' Biz niye açacağız, kime açacağız. Diyorsunuz ki ilkeleri bozun,
sistemi bozun ve ödeme imkanı olmayan şunlara, bunlara da kredi dağıtın. Böyle bir şey olmaz. Arada bir Ziraat Bankası ile ilgili sağda solda bir şeyler çıkar, 'İşte çok sıkı, vermiyor' diye. O haberin şöyle altını kazıyıp baktığınızda hep o tür ilişkiler vardır. Birileri olmayacak bir kredi istemiştir, Ziraat Bankası da, 'yok kardeşim olmaz, bizim kuralımız vardır' demiştir. Arkasından bir
eleştiri haberi çıkar. Hiç önemli değil, kim ne yazarsa yazsın, ne derse desin biz bugün doğmuş bebeklerden tutun da Türkiye'de 100 yaşına gelmiş insanlara kadar herkesin üzerinde hakkı olan bir sermayeyi, bankayı çok çok iyi korumak zorundayız.''
Bankacılığın aynı zamanda bir risk
yönetim sanatı olduğunu ifade eden Babacan, ''Eğer 'sıfır risk' gideyim derseniz, o zaman sermayenin turşusunu kurarsınız. Hiç kimseye hiçbir şey yapmamanız lazım. Tabii ki risk alınacak bankacılıkta, ama ölçüler makul bir sırada olacak. Risklerin
teknik gerekçesi olacak, bankaları riske sokmayacaksınız. Göz göre yüksek riskli dönmeyecek kredileri vermek o bankacılık değildir, başka bir şeydir'' dedi.
-''KRİZDE BANKALARA KAMU KAYNAĞI AYIRMAYAN TEK ÜLKE TÜRKİYE''-
Bu işi sıkı tutuşu sadece kamu bankalarıyla ilgili yapmadıklarını belirten Babacan, BDDK, TMSF ve
Merkez Bankası kanalıyla da özel bankalar için çok ciddi kurallar getirdiklerini, çok ciddi kararlılıkla uyguladıkları düzenlemeler yaptıklarını, sermaye yeterlilik rasyolarını, likitide rasyolarını yükselttiklerini ve kimsenin gözünün yaşına bakmadıklarını söyledi.
Babacan, mali bünyesi zayıf bankalara da ''arkadaş sen bu bankayı ya satacaksın ya getirip sermaye koyacaksın. Beğenmiyorsan TMSF var ve gayet güzel çalışıyor, karar senin'' dediklerini kaydetti.
Bakan Babacan, 2006 yılı sonunda Türk bankacılık sisteminin çok güçlü bir noktaya geldiğinin görüldüğünü ifade etti.
OECD ülkeleri içinde bu krizde bankacılık sistemine hiçbir kamu kaynağı ayırmak zorunda kalmayan tek ülkenin Türkiye olduğuna dikkati çeken Babacan, devletin kamu bankaları üzeride kontrolü bulunduğunu, özel bankalar üzerinde de çok ciddi
yaptırım gücü olduğunu kaydetti.
Babacan, şöyle devam etti:
''Ama iş o yaptırım gücünü kullanamamaydı. Kullanmadığınız zaman farklı ilişkiler tabii iyi niyetli de olabilir ama 'falanca bankanın patronu arkadaşımızdı onu idare ettik.' Ne oldu? O bankalardan Türkiye'nin görmüş olduğu maliyet o günün parasıyla 50 milyar dolar. Biz 50 milyar doları ödeyebilmek için piyasadan borçlandık, o para bugün ödediğimiz faiziyle beraber 100 milyar doları aşıyor. Yazık değil mi? Niye zamanında siz
tedbir almadınız da bu kadar ciddi bir yükü bu devletin, milletin sırtına yüklediniz.''
Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Ziraat Bankasının 2009 yılı sonu itibariyle çiftçi kredi hacminin 7 milyar 700 milyon lira olduğunu bildirdi.
Babacan, Ziraat Bankası 18. Dönem Bankacılık Okulunun eğitime başlaması nedeniyle düzenlenen törende yaptığı konuşmada, Ziraat Bankasının sadece çiftçilere, tarım sektörüne kredi sağlayan bir kurum olmaktan çok daha öte faaliyeti ve kredi kapsamı olan bir kuruluş olduğunu kaydetti.
Bankanın 2002'nin sonunda 228 milyon lira olan çiftçi kredileri hacminin, 2009 yılı sonu itibariyle 7 milyar 700 milyon liraya ulaştığını belirten Babacan, Türk çiftçisinin bugün gerçek anlamda Ziraat Bankasından istifade ettiğini söyledi. Babacan, ''Daha önceki dönemlerde adı Ziraat Bankası, çiftçi bankası olup maalesef başkalarına çalışan bir sistem varmış'' diye konuştu.
Kredilerin geri dönüş oranlarına da değinen Babacan, ''Çiftçimizin yüzde 98,1'i borcunu tam ve gününde ödüyor'' dedi.