Gıda sektörü de tepkili

Gıda sektöründeki kayıt dışılık ve sağlıksız üretime karşı Avrupa'daki cezaların uygulanmasını isteyen iş dünyası, zararlı ürünlerin marketlerden lokantalara, fırınlardan semt pazarlarına kadar her ta

Gıda sektörü de tepkili

Sektör temsilcileri, ‘merdiven altı' diye tabir edilen kaçak işyerlerinde üretilen sağlıksız gıdaların, sahipleri tarafından bile tüketilmediğine dikkat çekiyor. Lokantacılar ve Pastacılar Federasyonu Başkanı Kemal Kadal'ın şahit olduğu olay, gıda terörünün boyutlarını gözler önüne seriyor: “Yüzlerce insana gıda hizmeti sunan bazı işletme sahipleri kendi ürettiğini asla yemiyor. Halka gıda satıp da sefertasıyla evinden yemek getirip yiyenleri görüyoruz. İşyerindeki gıdaya kendisi bile güvenmiyor. Çünkü üretim aşamasına bire bir şahit oluyor.” Federasyon Başkanı Kadal, Türkiye’de hiçbir vergiye tabi olmadan ruhsatsız çalışan yüz binlerce lokanta ve büfe olduğunu belirtirken, vatandaşın vitrinlerde yazan ‘Köfte, ayran: 1,5 YTL’ yazısına kanmamasını öneriyor. Bu fiyata köfte satmanın imkansız olduğuna işaret eden Kadal, “Merak ediyorum nasıl bunu başarıyorlar? Etin kilosu belli, ne koyuyorlar o köftenin içine de bu kadar ucuza satabiliyor?” diye soruyor. Sokak aralarında, kenar mahallelerde çalışan ruhsatsız işletmelerin ürünlerde at, eşek, domuz eti, kuş gribinde imha edilemeyen tavuk kullanıldığını ifade eden Kandal, bu işletmelerin halkın ekonomik yapısını fırsat bilerek sömürü yaptığı görüşünde. Federasyona bağlı 300 işletmenin sıkı denetlendiğini belirten Kandal, ruhsatsız işyerlerinin kayıt altına alınmasıyla devletin vergi kaybının da önleneceğini anlatıyor. Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Taylan Kıymaz da, gıda terörünü önlemenin vatandaş, sanayici ve devletin işbirliğiyle sağlanacağını belirterek, konunun devlet politikası haline getirilmesini istiyor. Kayıt dışılığın kısa vadede çözülemeyeceğine işaret eden Kıymaz, çıkarılan yasa ve yönetmeliklerin kağıt üzerinde kalmamasından şikayetçi: “Gıda işinde uzman kişiler çalıştırılmayarak kısa vadeli kazançların ön planda tutulmaması ve AB kriterleri ciddiyetle uygulanmadıkça kayıt dışılığın belini kırmak mümkün değil.” Taylan Kıymaz’a göre tesislerde gıda üretimi ve bilimi konusunda eğitim görmüş insanlar istihdam edilmeli. Tüketiciler Birliği Genel Başkan Yardımcısı ve Konya Başkanı Kemal Özer’in tespitleri ise merdiven altı üretimlerdeki akıl almaz yöntemleri açığa çıkarıyor. Özer, herkesin alışveriş yaptığı bir markette satılan köfteyi inceleterek ilginç sonuçlara ulaşmış. Buna göre piyasada 3 YTL’ye ‘İnegöl’ sahte adıyla satılan köftenin içerisinde toz haline getirilmiş kemik, deri, kuru ekmek, yanık yağ ve sakatat katıldığı tespit edildi. Anlaşmalı marketlere 1,5 yeni liraya satılan köfte vatandaşa ise yüzde 100 kârla 3 YTL’ye satılıyor. “Bakanlık bunları görüyor. Fakat bir türlü önleyemiyor. Bunun gibi bir sürü örnek var.” diyen Özer, bakanlığa şikayet mektubu yazdıklarını, kendilerine “Yaptığımız denetimler sonucunda sağlıksız gıdaya rastlanmamıştır.” şeklinde cevap geldiğini aktarıyor. Sucuk üreticisi başka bir firma sahibinin kendisine itirafta bulunduğunu aktaran Özer, şu bilgiyi veriyor: “İşletme sahibi kişi yan yana iki dükkan kiralamış. Birinde izin belgesiyle üretim yapıyor. Resmî adres olarak kayıtlı dükkanı gösteriyor. Öbür tarafta da gayri resmi üretim yapıyor. Firma şikayet edildiğinde denetmenler resmî işletmeyi incelediği için sağlığa aykırı ürüne rastlanmıyor. Firma sahibi kendine açılan davada suçsuz bulunduğu gibi bakanlıktan dava masrafını bile aldı. Merdiven altı üretimle resmen cinayet işleniyor. Hastanelerin önü kuyruklarla doluyor. Vatandaş yediği gıdanın içinde ne olduğunu bilmiyor.” Su ve ve ekmek gibi gıdalar, geniş kitlelere ulaşabilen temel ürünler arasında yer alıyor. Bu zincirde oluşacak bir aksaklık milyonlarca insanı etkileyebiliyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) verilerine göre bulaşıcı hastalıkların yüzde 70’i insanlara sulardan geçiyor. En son Malatya’da yaşanan ishal vakalarının şebeke suyundan kaynaklandığının tespit edilmesi bu alandaki denetim eksikliğini de ortaya koyuyor. Son yıllarda hızlı büyüme kat eden su sektörü merdiven altı ve standarda uygun olmayan üreticilerin ilgisini çekiyor. Sağlık Bakanlığı’nın 2004 yılında denetlediği 202 faal işletmeden yalnızca 62’si standartlara uygun bulunurken, 140’ında halk sağlığına ve yasal mevzuata aykırılıklar tespit edildi. Sektördeki denetim yetersizliği sebebiyle bazı firmaların kural dışı çalıştığını anlatan Su Derneği Başkanı Hasan Aslanoba, özellikle 19 litrelik damacanalarda yaşanan sorunların pazara ciddi firmaların girişiyle azaldığını aktarıyor. Sağlıksız ve ruhsatsız üretimin yaşandığı bir başka alan da ekmek. Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selman Türker’in yaptığı araştırmaya göre, hijyen şartlarına uyulmaması yüzünden ekmekte kırmızı lekeler, küflenme, beyazlaşma ve yapışkanlaşma meydana geliyor. Ekmekteki hastalıkların önüne geçilebilmek için paketlemek gerekiyor. Üniversitenin bin 353 denek üzerinde yaptığı araştırmada ilginç bulgulara ulaşıldı. Buna göre, ekmeklerin içinden en fazla ip ve saç kılı çıkıyor. Ayrıca tuz kütlesi, böcek ve tel parçalarına da rastlanıyor. Tüketcilerin, sağlıksız gıdaya rastlaması durumunda tüketici sorunları hakem heyetleri, Tarım İl ve ilçe müdürlükleri, Sağlık İl ve ilçe müdürlükleri, Belediye zabıtaları ile Tarım Gıda Kontrol laboratuarlarına başvurabiliyor., ‘Biber üretimine standart getirilmesi şart’ Aflatoksin (kansere neden olan bir küf) içermeyen biber üreticileri maliyetlerin yüksekliği nedeniyle, iç piyasada rekabet edemiyor. Geleneksel yöntemlerle üretilen ve aflatoksinli biberin iç piyasada rahatlıkla satılabildiğine dikkat çeken firma sahipleri, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın kırmızıbiber üretimine bir standart getirmesini ve açıktan gıda satışının kaldırılmasını istiyor. Gaziantep’teki biber işletmecileri, aflatoksinsiz biber üretimi için 2005 yılında ciddi yatırımlar yaptı. Üretim iznine sahip işletme sahipleri, kanser yapan küfün oluşumunu engellemek için kurutma işini modern yöntemlerle yapma kararı aldı. İldeki 14 işletmeden 11’i, 500 bin YTL’lik yatırım yaparak işletmesine kurutma makinesi kurdurdu. 3 işletme ise, satın aldığı yaş biberi, kurutma makinesi olan fabrikalarda kuruttu. Bu sayede, ilde üretilen biberin önemli bir bölümü aflatoksinsiz olarak imal edildi. Ancak, aflatoksinli biberin iç piyasada rahatça satılabilmesi, modern yöntemlerle kırmızıbiber üreten firmaların rekabet şansını ortadan kaldırdı. Firma sahipleri haksız rekabetin sona erdirilmesi için, bakanlığın biber üretimine standart getirmesini ve açıktan satışın önlenmesini istiyor. Gaziantep’in Nurdağı ilçesinde üretim yapan Biberyum, modern yöntemlerle kırmızı biber üretimi yapan ilk işletme. Firmanın ortaklarından Osman Yıldırım, işlerin bu yıl beklendiği gibi gitmediğini belirtiyor. Yıldırım, bunda aflatoksinli biberin iç piyasada rahatlıkla satılabilmesinin etkili olduğunu vurguluyor.
<< Önceki Haber Gıda sektörü de tepkili Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER