Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’a “
Çocuk mamasında,
meyve suyunda KDV oranını indirebiliriz” açıklamasını yaptıran “
gıdada KDV çarpıklığını gösteren
raporu” ele geçirdik.
Bakanlar Kurulu’na 6 ay önce verilen rapor konusunda bir işlem olmayınca; Gıda Dernekleri Federasyonu Başkanı
Şemsi Kopuz, geçen hafta başbakan ve bakanın da katıldığı genel kurulda konuyu gündeme getirmişti. Buna karşılık Başbakan Erdoğan, meseleyi ilk Bakanlar Kurulu toplantısında gündeme alacakları sözünü verdi.
“Yarış arabasına yüzde 1, adaçayına yüzde 18” örneğindeki ‘anlamsız’ KDV
uygulaması maalesef sadece bunlarla sınırlı değil. Mesela turşunun KDV’si yüzde 8, meyve suyunun yüzde 18. İkisi de tarım
ürünü ve ikisi de benzer bir işlemden geçiriliyor. Hatta aynı fabrikada işlem görenleri bile var. Ancak KDV’leri arasında yüzde 10 fark var. Benzer örnekler sürüp gidiyor…
Avrupa’da sütle eşdeğer tutulan meyve suyunun KDV’si yüzde 18. Bebekler için mama olarak kullanılan bebe
bisküvilerinde bile oran yüzde 18. Kristal ve kesme
şeker yüzde 8 KDV oranına tabi iken, likit şeker yüzde 18 KDV’li. Kuru çayın paketlenmiş satışı yüzde 8, açık ve dökme satışı yüzde 18 KDV’ye tabi. Sofra tuzunda KDV oranı aynen havyarda olduğu gibi yüzde 18. Hazır çorbada,
bakliyatta, nişasta bazlı şekerde KDV oranı hep yüzde 18. Bütün bunları değerlendirirken, pırlanta,
elmas, yakut,
inci gibi lüks sayılabilecek ürünlerin KDV oranının yüzde sıfır olduğunu da unutmamak lâzım.
GIDADA YÜKSEK KDV, KAYIT DIŞINI ARTIRIYOR
KDV farklılığının gi
derilmesi ve indirilmesi konusundaki çalışmaları gıda üreticileri yılbaşından beri sürdürüyor.
Maliye Bakanlığı’na ve Bakanlar Kurulu’na konuyu ilettiler ve basında da Kopuz’un demeçleri yer aldı. Daha önce tekstilde KDV
indirimi sağlayan hükümet bu konuda nedense bir adım atmadı.
Sorun sadece KDV’deki çarpık uygulamalar değil,
genç bir nüfusun, zorunlu
tüketim ürünü olan gıdalara daha kolay ve ucuza ulaşmasını temin etmek. 60 milyar dolar büyüklüğe sahip işlenmiş gıda sanayiinin yarısının, yani 30 milyar dolarlık kısmının
kayıt dışı olduğu düşünülürse;
üretim ve tüketimi kayıt içine alarak 3 milyar dolarlık yeni KDV gelirine ulaşmanın da yolu buradan geçiyor. Genelde, tarım ürünlerine endüstriyel işlem uygulanınca KDV’nin artması, sistemi
kayıt dışına itiyor.
Genel Kurulda konuşan Kopuz, “Deri montu yüzde 8 KDV ile sırtına giyen bir milletin, çocuk mamalarını, meyve sularını, bisküvi, çikolata ve buna benzer ürünleri yüzde 18 KDV ödeyerek alması anlaşılır bir şey değildir.” şeklinde konuşarak, tek KDV uygulamasıyla kayıt dışının yüzde 50’sini önlenebileceğini belirtmişti.
Tarım nüfusu ve
arazi yoğunluğuna sahip
Türkiye’de gıda sanayii dinamik bir
sektör olarak kendini gösteriyor. 1999-2005 yılları arasında gıda sanayii üretim değeri itibariyle yüzde 24 oranında büyüdü. Bu artış, su ürünleri sanayiinde yüzde 95, süt ve mamulleri sanayiinde yüzde 47 ile en yüksek orana ulaşırken, en düşük oran yüzde 4 ile bitkisel yağda, yüzde 14 ile şeker, şekerli mamuller ve bazı diğer sanayilerde gerçekleşti.
Konu hakkında sadece KDV çarpıklıkları değil, katkı maddelerinden kaynaklanan gıda maddesi tanımlamasından da
komik uygulamalar çıkabiliyor. Sarımsak için toptan satışlarda uygulanan KDV oranı yüzde 1’dir. Zeytin de aynı kategoride yer almaktadır. Ancak dolmalık
zeytinin içine
sarımsak konulduğunda uygulanan KDV yüzde 8’e çıkmaktadır. Zeytin içine konulan badem, biber de aynı durumda.
Raporda sözü edilen katkı maddeleriyle ilgili çarpıklıklar tek değil: “Normal ekmeğin imalinde kullanılan ana maddeler olan
buğday unu, su, tuz ve maya dışında herhangi bir katkı maddesi içermeyen sade lavaş ekmeği ile söz konusu maddelerden imal edilen hamura kepek katılmak suretiyle imal edilen kepekli lavaş ekmeğinin teslimi yüzde 1, başka mineral ve katkı maddeleri kullanılarak imal edilen mısırlı lavaş ekmek teslimleri ise yüzde 8 oranında KDV’ye tabi olacaktır. Ancak, II sayılı liste kapsamında yer alan
makarna teslimleri yüzde 8, ön pişirmesi yapılmış ve katkı maddeleri (peynirli, ıspanaklı, sebzeli, soslu vb) kullanılmak suretiyle üretilen makarna teslimleri ise yüzde 18 oranında KDV’ye tabi olacaktır.” Bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere,
besin değeri yüksek ekmek tüketimi özendirileceği yerde, kısıtlanmaktadır.
Fonksiyonel gıdalarda en önemli kalemlerden biri kabul edilen unlu mamullerle ilgili Türkiye’de pek ürün çıkmadı. Dünyada önemli
rekabet alanı olan bu alanda çıkacak ürünler de,
teşvik edileceği yerde sanırım bu anlayış içinde cezalandırılacaktır.
SALÇADAKİ KDV KOMEDİSİ ÖRNEĞİ
KDV iadesi ve mahsup sistemiyle ilgili sorunlara da değiniliyor raporda. Çok
teknik olduğu için sadece domates örneği ile konuyu geçiyorum.
Salça sektörünün ana
hammadde girdisi domates olup üretimde nakliye, ambalaj ve enerji önemli yer tutmaktadır.
Domates direkt müstahsilden ya da tüccardan satın alınmaktadır. Salça üreticisi domates
tohumunu fidecilere satmakta bilahare fide olarak geri almaktadır. Tohum ve fidenin KDV oranı % 8’dir.
Çiftçiye avans mahiyetinde fideyle birlikte ayni destekleme olarak nitelenen
gübre, tarım ilaçları, sulama malzemesi ve motorin satılmaktadır. Ayni destekleme araçlarının KDV oranı % 18’dir. Çiftçiye ayrıca istihkakına mahsuben, nakit olarak sulama ve çapalama avansları verilmektedir.
Salça üreticilerinin yıllık ortalaması ve genel sektör ortalaması alınarak, 1 ton salçanın üretimindeki yüklenilen KDV bulunmuş ve indirimli oran sebebiyle telafi edemediği
vergi hesaplanmıştır.
Tablodan da anlaşıldığı üzere 1 ton salçanın üretimi için 131,60 YTL KDV ödenmekte buna karşılık satışında 112,00 YTL KDV tahsil edilmektedir. 19,60 YTL tutarındaki KDV ise indirim konusu yapılamamakta ve sonraki dönemlere devretmektedir. Üretim ve satışın binlerce ton olduğu düşünülürse aylık bazda iade edilmesi gereken KDV’nin büyüklüğü ortaya çıkacaktır.
Yukarıda verilen örnekte ortaya çıkan ve indirim yoluyla giderilmeyen KDV, indirimli orana tabi gıda maddeleri satan tüm sektör alt gruplarında mevcut olup, hammadde, ambalaj, nakliye, enerji ve diğer üretim giderlerinin değişkenliğine göre tutarsal farklılıklar arz etmektedir.
Sık sık hammaddeler, ürünler ve türevlerine atıfta bulunulan raporda, KDV uygulamalarındaki çelişkiler için ayrıca şu örnekler yer alıyor:
• Fırınlar ve unlu mamul üreticilerinin ekmek çeşitleri üretiminde kullandıkları; buğday, çavdar, yulaf, ayçekirdeği içi ve benzerleri ile bunların kepeklerinin karışımı ile elde edilen miksleri, yüzde 8 oranında KDV’ye tabi olmalı.
• Şeker Kanunu ile sakaroz şekeri ile nişasta bazlı şekerler eşdeğer ürün olarak kabul edilmiş ve bütün düzenlemeler buna göre yapılmıştır. Nişasta bazlı şekerler (tüm sıvı şekerler) için oranın yüzde 8’e indirilmesi, haksız rekabeti önleyecek ve tam üyelik için adaylığımızın kabul edildiği AB uyum süreci için de doğru bir adım olacaktır.
• Maya sektörünün mamulü mayanın KDV oranının yüzde 8 iken, ana üretim girdi maddesi melasın KDV oranı yüzde 18 olması üreticileri zor durumda bırakıyor. Bu nedenle melasın KDV oranı yüzde 8’e indirilmelidir. Melas
ithalinde alınan gümrük vergisi oranları çok yüksek olup AB ülkeleri seviyesine indirilmelidir.
• Türk mutfağında önemli bir yer tutan ve hazırlanması pratik temel besin maddelerinin başında gelen ve ev yapımı çorbaların muadili olan hazır çorbalarda, halen yüzde 18 olarak uygulanan KDV oranının, diğer temel gıda maddelerine uygulanan yüzde 8 seviyesine düşürülmesi yerinde olacaktır.
•
Meyve suyu, meyve nektarı, meyveli içecek, aromalı içecek ve gazlı içecek gibi birbirinden oldukça farklı içeceklere uygulanan KDV oranı aynıdır. Aşağıda kısaca özetlenen gerekçelerle, meyve suyu ve nektarı için KDV oranının yüzde 18’den yüzde 8’e düşürülmesi gerçekçi ve gerekli.
Avrupa ülkelerinde çorbaya uygulanan KDV oranları genel gıda KDV oranları ile paralel olup yüzde 7 civarındadır. Bazı ülkelerde uygulanan KDV oranları tabloda verilmiştir.
• Türk mutfağında önemli bir yer tutan ve hazırlanması pratik temel besin maddelerinin başında gelen ve ev yapımı çorbaların muadili olan hazır çorbalarda, halen % 18 olarak uygulanan KDV oranının, diğer temel gıda maddelerine uygulanan % 8 seviyesine düşürülmesi yerinde olacaktır.
• Pirinçteki mevcut uygulama kayıtdışılığa sebebiyet vermektedir. Bu nedenle, diğer tüm bakliyat ürünlerinde olduğu gibi pirincin, toptan tesliminde yüzde 1, perakende teslimlerde ise yüzde 8 oranında KDV uygulanmalıdır. Ayrıca kabuğun KDV oranı pirincin yan ürünü kepekte olduğu gibi yüzde 8 olmasında fayda görüyoruz.
•
Organik (
ekolojik / biyolojik) tarım, sağlıklı yaşamak, geleceği yok etmemek ve her şeyden önemlisi, gelecek nesillere yeşili ve maviyi hâlâ
renk olarak doğada sunabilmektedir. Bu amaçlarla; organik tarımın bütünüyle desteklenmesi, organik ürünlerin ve bunların nihai ürünlerinin, toptan ve perakende aşamasında tesliminin yüzde 1’e indirilmesi yararlı olacaktır.
• Müstahsile ödenen zirai ürün bedellerinden yapılan stopaj uygulaması yeniden gözden geçirilmelidir.
İTHALATIN CAZİBESİ, GIDA VE TARIMI VURUYOR
“Gıda açısından ihracatımız daha yüksek olmakla birlikte Türkiye söz konusu gıdaları ithal etmek zorunda değildir.” denilen raporda tarımsal potansiyelimiz iyi değerlendirildiğinde 2-3 milyar dolar tutarında gıda ithalatına ihtiyaç kalmayacağı da belirtiliyor.
Gerekçeleri açıklanan sebeplerle, tarımsal ürünler ve gıda maddeleri ithalatının cazip hale geldiği vurgulanan raporda, ileride ithalatın artması sonucu Türk tarımı ve gıda sektörünün zor durumda kalacağı da vurgulanıyor.
Gıda sektöründeki, ÖTV ve diğer vergilerdeki oranların tahsil edilebilir seviyeye düşürülmesiyle verginin tüm kazançlara uygulanması ve bu suretle kayıt dışının zamanla yok edilmesi, gıda sanayii içinde haksız rekabetin önlenmesi açısından önemi kaydedilen raporda, “Bu alanda
Maliye Bakanlığı tarafından etkin piyasa denetimleri, politikaların sürekli uygulanabilirliği açısından önem taşımaktadır” deniliyor.
Gıda Sektörünün Sorunları ve KDV Raporu, şu ifadelerle sonuçlarını tamamlıyor:
“Yıllardır ekonomimizin içinde bulunduğu istikrarsız ortam sebebiyle ve özellikle baş gösteren mali krizlerin sonucu olarak, çeşitli ölçekteki şirketlerden oluşan sektörümüzde,
işletme sermayeleri ve birikimleri sürekli olarak erozyona uğramıştır. Sektördeki kuruluşların bir kısmı,
ekonomik istikrarsızlıklardan etkilenmiş ve üretim yapamaz hale gelmiştir.
“Sektörümüzün ürettiği ürünlerde, yasal düzenlemeler neticesinde indirimli katma değer vergisi uygulanması nedeniyle, uygulamada geneli itibariyle; girdi KDV oranlarının yüzde 18 ve çıktı KDV oranlarının yüzde 8 olarak şekillenmesi sebebiyle, yıl içerisinde indirim yoluyla giderilemeyen yüklenilen katma değer vergisi (devreden) alacağı oluşmuş ve bu alacak devamlı büyümüştür.
“Sektörde faaliyet gösteren birçok şirketin, raporda detaylandırılan sebeplerden ötürü, KDV alacaklarının her geçen gün katlanarak büyümesi sonucu, işletme sermayelerinin tamamına yakın bir bölümü erimiş, pek çoğunun faaliyetleri durma noktasındadır.” Raporda hükümetten talepler üç ana başlıkta toplanıyor:
• Katma değer vergisinde yapısal değişiklikler ve oran indirimleri,
• İndirim yoluyla giderilemeyen yüklenilen KDV (devreden) alacaklarımızın “aylık bazda” mahsuben iadesinin Bakanlar Kurulu Kararı ile temin edilmesi,
• Üretimde kullanılan ana ve yardımcı hammadde olarak ithalatı zorunlu olan girdilerinin “
Gümrük Vergisi ve Fon Oranlarının” yeniden gözden geçirilerek indirilmesi.
AKSİYON