Yerli ve
yabancı hemen her uzman, aynı şeyi söylüyordu: “Eğer ki, ciddi bir siyasal gerilim olmazsa,
Türkiye’nin önü açık…” Biz, uzmanların sözünü dinlemez miyiz? Bir kez daha dinledik; işte buyrun size iç siyasi
kriz!
Cumhurbaşkanlığı seçimiyle başlayan gerilim, 21’
inci yüzyılda bir geceyarısı bir askeri muhtırayla zirveye ulaştı.
Ankara,
İstanbul,
İzmir ve daha nice irili ufaklı mitingleri, CNN, BBC
World’de izler olduk. Türkiye,dünya gündeminde yine… Evet dünya gündemine oturmayı bekliyorduk, ama bir gelişen piyasa,
Ortadoğu,
Balkanlar, Kafkaslar ve Orta
Asya’nın merkezinde bir örnek demokrası olarak.
Ne gariptir ki, ne zaman biraz nefes alıp, ileriye bakma şansını yakalasak, makus talihimiz paçamızdan yakalıyor bizi… Hadi, geleceği bakmayı da bir kenara koyalım, geçmişin korkulu rüyaları sarıyor benliğimizi. 12
Eylül Askeri Darbesi’nden bu yana 27 yıl geçmiş, Latin
Amerika’da bile diktatörler yargılanırken,
Afrika’da tek tük ordu müdahalesi görülürken, ‘bölgenin örnek ülkesi Türkiye’ bir internet sitesindeki muhtırayla tir tir titriyor. Titreyenden kimse korkmaz, hele ki gücü de varsa, bir koz da bizden alır.
Bu toz
duman arasında neler oldu farkında mısınız?
Rusya, bizim enerji koridoru hayallerine iki çalım birden attı. Önce
Samsun-
Ceyhan Hampetrol Boru Hattı’na alternatif Burgaz-Dedeağaç Hampetrol Boru Hattı’na start verildi. Samsun-Ceyhan projesine yabancı yatırımcıların zaten pek olmayan ilgisi iyiden iyiye azaldı. Sonra
Vladimir Putin, bu enerji oyunundaki partnerimiz ABD’yi afalattan bir başka atılım yaptı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, altı günlük
Orta Asya gezisinin asıl amacı olan,
boru hattına ilişkin
anlaşmaya ilişkin çok önemli bir adım attı.
Moskova,
Astana ve Aşkabat’ın ortak deklarasyonunda; yeni
boru hattının inşasına ilişkin anlaşmanın eylül ayına kadar imzalanacağını açıkladı. Rusya,
Türkmenistan ve
Kazakistan’ı yanına alıp,
Hazar Denizi’nin çevresine yeni bir
doğalgaz boru hattı döşenmesi konusunda anlaştı.
Avrasya’nın ve Orta Asya enerji kaynaklarının tek efendisi olduğunu ilan etti. Bu gelişme, iki super güç açısından büyük bir
darbe olacak. ABD, Hazar Havzası’nın enerji potansiyelinin denetimini elinden kaçıracak. Bir diğer
mağdur ise enerjiye aç Çin… Bu anlaşma yürürlüğe girdiği anda Çin, Türkmen doğalgazına ilk elden uylaşma şansını yitirmiş olacak.
Ucuz Türkmen gazı uçtu, gitti
Türkiye açısından da hiç iç açıcı bir haber değil bu. Türkiye ile
Türkmenistan arasındaki ilişkiler zaten istenilen noktaya bir türlü getirilememişti. Daha fazla doğalgaz almak ve enerji kaynaklarını çeşitlendirmek isteyen
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı,daha
ucuza doğalgaz temin etmek ve muhtemele enerji kesintilerini önlemek amacıyla doğrudan gaz alabilmek için Aşkabat’a çıkarmayapmıştı. Türkmen gazının devreye girmesiyle biryikte doğalgaz ithalatına ödeyeceğimiz bedelin yüzde 30-40 arasında azalması bekleniyordu. Ama olmadı!...
İşin kötüsü, bizim vazgeçilmez partnerimiz ABD,
Kuzey Irak’ta başımıza çorap örüyor. Musul ve
Kerkük petrollerinin üstüne yatıp, buradaki kaynakları
Amerikan ve
İngiliz şirketlerine ayırıyor. Daha da kötüsü,Irak petrolleri
Kuzey Irak’ta bir
Kürdistan devletinin kurulmasında finansman kayrnağı olarak kullanılacak.
Kardeşlerimiz uzaklaşıyor
Tabii ki jeopolitik düzlemde ne akrabalık, ne dostluk fazla bir anlam taşır. Burada önemli olan, bir enerji
politikası oluşturmak ve bu politika doğrultusunda ittifaklar kurmaktır. Ve mümkün olduğunca elde farklı alternatiflerin bulunmasını sağlamaktır. Bizim durumuza gelince; elimizde bir
Mavi Akım var, ki elimiz mahkum! Elimizde bir
Bakü-Tiflis-Ceyhan var ki, herhalde şuandaki tek kozumuz. NABUCCO, enerji koridoru olmamız açısından büyük önem taşıyor, ama bu son gelişmeden sonra bu hattın nasıl besleneceği bir soru işareti… Unutmadan, bir de burnumuzun dibinde Kuzey Ireak var ve biliyor musunuz orada yeniden petrol
arama faaliyetleri başladı. Küçük bir
Norveç şirketi, yakında az miktarda da olsa petrol üretimine başlayacak. Hadi size ironic bir soru? Norveç orada, Türkiye nerede?
Kaynak:Enerji Gündemi ( Enerji Sektörü Gazetesi)