Nihat
Ergün, ''Artık
Türkiye'nin yönü bellidir.
Piyasa ekonomisi modeliyle,
rekabetçi bir modelle ve özel
sektör eliyle zenginleşecektir'' dedi.
Bakan Ergün, bir dizi etkinliğe katılmak üzere geldiği kentte,
Mersin-
Tarsus Organize Sanayi Bölgesinde açılışı yapılacak fabrikanın
gala etkinliğine katıldı. Ergün, buradaki konuşmasında, Türkiye gibi
ülkelerin zenginliğinin müteşebbislerin eliyle gerçekleşebileceğini söyledi.
Türkiye'nin petrol, doğalgaz veya ham madde zengini bir ülke olmadığını ifade eden Ergün, sadece üreterek, üretilenlerin dünyaya satılmasıyla zenginleşmenin sağlanabileceğine işaret etti.
''Bizim en büyük zenginlik kaynağımız girişimcilerimiz ve
özel sektör'' diyen Ergün, şöyle devam etti:
''Tabii ki özel sektörün gelişmesi kolay olmadı. Zamanında atılması gereken adımlar atılmış olsaydı, bir
enkaz ortaya çıkmazdı.
Ekonomik, teknolojik ve müteşebbis ruh birikimi ortaya çıkardı. Atılması gereken adımlar atılamadığı için Cumhuriyetimizin ilk yıllarında
ekonomik atılımlar, devlet eliyle gerçekleşmesi gerekti. Henüz gerekli yatırımcı,
sermaye ve teknolojik gelişme yoksa atılması gereken adımları devlet atacaktır ve önemli adımlar atılmıştır.
Bugüne geldiğimizd
e devletin bu adımları atması gerekmiyor. Devlet ekonominin içerisinden bir aktör olarak çıkıp, düzenleyici ve denetleyici bir rol oynamak, buna bağlı olarak da özel sektörün önünü açan ve teşvikler veren bir rol oynamak mecburiyetindedir. Şimdi bir
ayakkabı veya
boru fabrikası devletin kurmasına gerek var mı, yok. Bundan 80 yıl önce biz boru fabrikasını kurmayı düşünebilir miydik, düşünemezdik. Şimdi devletin boru veya ayakkabı fabrikası kurmasına gerek var mı, yok. Demek ki devlet, güven ortamını temin eden, düzenleyen, denetleyen, destekleyen ve ön açan bir mekanizma olarak çalışmakta. Öyle de çalışıyoruz.''
Artık zenginliğin de girişimcilerin ve yatırımcıların eliyle temin edildiğini ifade eden Ergün, ''Gerçek zenginlik böyle temin edilir. Sanayi mamulleri ve teknoloji üreterek zenginlik sağlanabilir. Üretme kabiliyeti olmayanlar, en ufak bir krizde sarsıntı yaşamaktadırlar. Yani sadece
hizmet sektörüyle, denizi kumu satarak veya AB fonlarından yararlanarak zengin olmak mümkün olamaz.
Yunanistan bunu denemiştir. Ama
üretim gücünü ve kabiliyetini kaybetmenin bugün ağır faturasını ödemekte. O yüzden gerçek zenginlik, sağlam bir sanayi ile mümkün olur. Sanayi bizi teknolojik birikime götürür. Değişik alanlarda üretim yapmaya ve bunları dünyaya satmaya götürür. O nedenle sanayiden ve üretimden vazgeçmemeliyiz'' diye konuştu.
Artık Türkiye'nin sanayisini güçlendiren bir ülke haline geldiğini bildiren Ergün, şöyle konuştu:
''Artık Türkiye'nin yönü bellidir. Piyasa ekonomisi modeliyle, rekabetçi bir modelle ve özel sektör eliyle zenginleşecektir. Yol budur, doğru olan da budur. Ama bunun sağlanmasının temelinde
siyasi istikrar ve güven çok önemlidir. Siyasi istikrar yoksa, makro ekonomik dengeler temin edilmemişse, özel sektörün ilerleme kabiliyeti olmaz.
Sanayici yarın ne olacak diye düşünürse, ülkenin önü görülmediği süreçte yatırım yapabilir mi? Ülkenin hukuku,
insan hakları ve özgürlükler zemini güçlü değilse, o zaman özel sektör eliyle zenginliği getirebilmek de mümkün olamaz. Demek ki zeminde sağlam olmalı. O sağlam zeminde ilerleyebiliriz. Siyasi istikrar, güven ortamı, makro ekonomik dengeler, insan hakları ve özgürlükler bir bütün. Bunların üzerinde ekonomik gelişme sağlanabilir. Bunları
ihmal ederek veya yok sayarak bir zenginlik inşa edemeyiz.''
-İSTİKRAR VE GÜVENİN KAZANDIRDIKLARI-
Güven ortamının olmadığı bir zamanda, çok ciddi maliyetlerle karşılaşılabileceğini ifade eden Ergün, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Devletin kendisi bile çok ciddi maliyetlerle karşı karşıya kalmıştır. Mesela devlet borçlanma ihtiyacı için piyasaya çıktığında, 'bana 1 milyar lazım' diyordu. Piyasa devlete, 'Valla senin durum belli değil, sen 1 milyar istiyorsun ama sana 250 verebilirim' diyordu. Devlet bir milyarı yüzde 20 faizle borçlanmak istiyordu. Piyasa ona, 'Sen riskli bir müşterisin. Bunu ödeyip ödeyemeyeceğin belli olmaz. Bunu yüzde 60'la verebilirim' diyordu. 1 yıl vade ile istiyordu, çok uzun deyip 3 aylık
teklif ediyordu. Bunu güvenli dönemle mukayese edelim. Bugüne gelelim. Zaman zaman hükümet olarak borçlanma ihtiyacımız oluyor. 1 milyar borca ihtiyacımız var, piyasa 10 milyar teklif ediyor. Yüzde 7 faizle borçlanmak istiyoruz, piyasa 5-6 ile veriyor. 1 yıllığına istiyoruz, 5 yıllığına teklif geliyor. Niye? Çünkü istikrar ve güven var. Türkiye
yurt dışına bile 10 yıllığına tahvil
ihraç eden bir ülke konumuna geldi. Aynı şey işadamları için de geçerli değil mi? İşte bunlar, istikrar ve güvenin kazandırdıkları.''
-TÜRKİYE ARTIK BİR
SANAYİ ÜLKESİ''-
Bakan Ergün, Türkiye'nin geldiği süreçte çok büyük fırsatlarla karşı karşıya olduğuna dikkati çekerek, ''Ülkemizde
demokrasi gelişmiş, hukuk devleti konusunda çok ciddi reformlar gerçekleştirilmiştir. Yerli
yabancı sermaye arasında yatırımcılık açısından fark kalkmış ve Türkiye önemli bir cazibe merkezi haline gelmiştir'' dedi.
Dış
politika argümanlarının işadamlarının düşünceleriyle paralellik gösterdiğini dile getiren Ergün, şunları kaydetti:
''Siz bir yol açıyorsunuz, zemini sağlamlaştırıyorsunuz, insanlar üretim yapıyor, istihdam yaratıyor ve çalışıyor. Onun için Türkiye, 3 bin 500 dolarlık milli gelirini 10 bin 500 dolara ulaştırmıştır. Kim üretiyor bunu, devlet mi? İşte sizler üretiyorsunuz. Nerede üretiyorsunuz, Türkiye'de üretip tüm dünyaya satıyorsunuz. Ne satıyorsunuz, Tabii ki
meyve sebze de satıyoruz ama sattığımız ürünlerin, 114 milyar dolarlık ihracatın yüzde 95'i sanayi ürünüdür. Türkiye artık bir sanayi ülkesi, dünyaya sanayi ürünü ihraç eden bir ülke.
Fındık fıstık değil. Fındık fıstık da satıyoruz ama bunlar ana ihraç kalemleri değil, yan ihraç kalemleri.''
Türkiye ekonomisinin 2002 yılında dünyanın 26. sırasındayken 2010 yılında 16. sıraya yükseldiğini, bunun da üreticilerin ve sanayicilerin başarısı olduğunu anlatan Ergün, sözlerini şöyle noktaladı:
''Türkiye'nin nasıl bir noktaya doğru geldiğini görmüş oluyoruz. Bizim yapmamız gereken ve sanayi üretiminde stratejimiz şu:
2023'ün Türkiye'sini orta ve yüksek teknolojili ürünlerde Avrasya'nın üretim merkezi haline gelmek. Rekabet gücü burada. Türkiye,
ucuz iş gücü, ucuz ham madde ve ucuz enerjinin olduğu bir ülke değil. Böylede olması mümkün değil. Çin ve
Hindistan ile ucuz iş gücünde rekabet edebilir miyiz? Ne rekabeti yapacağız? Tasarım, Arge, inovasyon ve teknoloji. Bunlarla rekabet edeceğiz. Bu potansiyelimiz de var. Bunun için ciddi desteklerde veriyoruz. Bizim vizyonumuz bu olmalı. Şu anda yüksek teknoloji ürünlerinin ihracattaki payı yüzde 5 düzeyinde. 2023 Türkiye'sinde bunu en az yüzde 20'lere çıkarmalıyız. Bunu, alt yapıyı, AR-GE'yi ve teknolojiyi destekler şekilde kurguluyoruz. Sektörler de kendilerini buna göre kurgulamalı. Yoksa bu çetin rekabete dayanamayız.''
Türkiye'nin artık politik ve ekonomik hedefleri olan bir ülke olduğunu vurgulayan Ergün, ''Türkiye bugün ve gelecekte rüzgarın önündeki
yaprak veya selin önündeki çöp gibi savrulacak bir ülke değildir.
Küresel ve bölgesel bir güç aktörüdür. Böyle de olmalıdır. Daha bizim millet olarak dünyaya söyleyeceğimiz söz, yapacağımız iş bitmemiştir. Daha bu milletin dünyaya söyleyeceği çok söz vardır. Dünya için insanlık için yapacak işi vardır. Bu hedeflere uygun bir şekilde hep birlikte devam etmemiz lazım'' diye konuştu.
Vali Hasan Basri Güzeloğlu ise kentin son dönemlerde yatırımcıların ilgisini çekmeye başladığını dile getirerek, bu durumdan kentte heyecan yarattığını kaydetti.
Etkinliğe çok sayıda
işadamı katıldı.