İşte '
İzmir neden kaybatti?' sorusunun cevabı
İzmir’in Expo mücadelesini yakından takip etmiş, İzmir’i hep
desteklemiş ama kaybedeceğini günler öncesinden üzülerek hissetmiş, hatta bu yazıyı dün sabahtan kaleme almış biri olarak “Neden kaybettik?” sorusunu şöyle yanıtlayabilirim:
Başından sonuna tipik “Türk işi” bir seyir izlendi.
Bir defa
hazırlıklar Milano’ya göre çok geç başladı.
Bir türlü organize olunamadı.
İşe el atan kurumlar arasında ciddi sürtüşmeler, çekişmeler, hatta engellemeler yaşandı.
Expo’nun, hükümetin yerel
seçim yatırımı olduğu inancıyla bazı çevreler topa girmeye çekindi.
Bazı diplomatlar,
Türkiye’nin BM
Güvenlik Konseyi üyeliğini daha önemli buldukları için
kulis ağırlığını oraya verdiler.
İstanbul medyasının ilgisi çekilemedi.
Ve ne yazık ki bu süreçte İzmirliler de Expo’ya ilgisiz davrandı.
Türk vitesi
Sonra “Türk vitesi” devreye girdi. “
Yumurta kapıya gelince”, bir seferberlik havasına girildi.
Cumhurbaşkanı,
Dışişleri, Belediye,
Ticaret Odası harekete geçti.
Bir çekirdek
ekip, İzmir için gerçekten canla başla çalıştı. İzmirlinin nihayet dikkati çekildi. Ama her şey son ana bırakılmış, bir hayli geç kalınmıştı. O kadar ki, karara 48 saat kala Expo harcamaları için
Paris’teki heyete Büyükşehir’den 1 milyon YTL’lik takviye yapıldı.
Sağlık zaafı
Şehrin hazırlıksızlığı, ekibin dağınıklığı, halkın, medyanın ilgisizliği ve nihayet son turda işi hepten zora sokan ülkenin istikrarsızlığı ciddi dezavantajlardı.
Ama bence, pek dile getirilmeyen asıl büyük handikap, ana temasını “Herkes için sağlık” olarak belirlemiş olan İzmir’in, antik çağın en önemli
tedavi merkezlerinden Allianoi’nin idam fermanını imzalamış olmasıydı.
Siz İzmir adını sağlık temasıyla özdeş kılacak bir
kampanya düzenleseniz ne yaparsınız?
Karar verecek heyete kentteki en eski tedavi merkezini gezdirip “İşte biz bu mirasın sahibiyiz. O yüzden de bugünün sağlık zirvesine talibiz”
dersiniz değil mi?
Oysa tersine, pek kötü bir zamanlamayla, yani Expo başvurusuyla aynı anda,
Bergama’daki Roma’dan kalma 1800 yıllık tedavi merkezinin, bir barajın suları altında bırakılması için karar alındı ve (daha da kötüsü) kimsenin kılı kıpırdamadı.
İzmir’e destek coşkusu içinde içeride pek göze batmayan bu “ayrıntı”, dünyanın gündemindeydi:
Daha iki hafta önce 250
Avrupalı kuruluş, Expo’yu düzenleyen Uluslararası Fuarlar Bürosu’na müracaat ederek bu çelişkiye dikkat çektiler. Ayrıca konu, Avrupa basınında yer buldu ve “dehşet verici” olarak değerlendirildi.
Son fiyasko
Türkiye bu dezavantajlarını gidereceği yerde geleneksel avantajlarıyla kulise daldı.
Doğal güzellik, misafirperverlik, stratejik konum, “medeniyetlerin buluştuğu yer” gibi “bildik hususiyetler”i dillendirdi. Expo’nun İzmir aracılığıyla ilk kez
Ortadoğu ve
İslam coğrafyasına açılacağı tezini savundu. Expo’ya ayrılan geniş alan ve kentin hayli eski fuarcılık geleneği de önemli avantajdı.
Ama yetmedi.
Akşam, meydanda umutla bekleyen İzmirlilere sonucun yanlış açıklanması, bahsettiğim “Türk işi defolar”a son tüyü dikti.
Allianoi’nin intikamı
Yine de alınan oy, “Türk vitesi”nin son turdaki üstün gayretinin eseridir. Projeye emeği geçenler bu sonuçla övünmelidir.
Ne çare ki karşılarında vitesin yetmediği bir yokuş vardı:
Expo delegeleri 7 hafta sonrasını göremeyen bir ülkeye 7 yıl sonrası için randevu vermedi.
Sağlıkla ilgili tarihi mirasına sahip çıkmayan bir şehre, sağlık konusunda güvenemedi.
Bu sonuç, biraz da Allianoi’nin intikamıdır. Her yıkımın bir bedeli olduğunu öğrenmek bile az ders sayılmamalıdır.
CAN DÜNDAR- MİLLİYET