Cari açık 43 milyar

Yılmaz cari açığın 43 milyar dolara yükseldiğini söyledi.

Cari açık 43 milyar

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Durmuş Yılmaz, kamu maliyesinde disiplinin ''finansal istikrarın sürdürülmesi için'' önemini koruduğunu bildirdi. Yılmaz, 2006 yılında kamu borçlarının yapısı ve düzeyine ilişkin iyileşmenin devam ettiğini, kamunun iç borç kompozisyonunda, Türk parası cinsinden değişken faizli ve yabancı para cinsinden borç stoklarının payının 2005 yılı sonuna göre düştüğünü, bu durumun, Hazinenin faiz ve kur riskine olan duyarlılığının azaldığını gösterdiğini söyledi. Hazine Müsteşarlığının uluslararası piyasalarda gerçekleştirdiği son takas işleminin, Hazinenin borçlanma maliyetlerinin yakın zamandaki dalgalanmadan asgari düzeyde etkilendiğine işaret etiğini bildiren Yılmaz, şöyle dedi: ''Düşen enflasyon sürecinde parasal disiplinin yanı sıra, mali disiplinin korunması ve yapısal reformların kesintisiz sürdürülmesinin önemi hiç kuşkusuz büyüktür. Bu kapsamda, küresel likidite koşullarının gelişmekte olan ülkeler aleyhine dönme ihtimalinin devam etmesi ve seçimlerin getirdiği belirsizlik nedeniyle mali disiplinin kararlılıkla sürdürülmesi ve bu çerçevede faiz dışı fazla hedeflerinin tutturulması, finansal istikrarın korunması için önemini korumaktadır.'' DÖVİZE ENDEKSLİ BORÇLANMA Hanehalkı yükümlülüklerinin, finansal varlıklarına oranının 2006 yılının ilk yarısında da hızlı artış gösterdiğini, ancak faiz oranlarındaki yükselişe paralel Temmuz ayından itibaren tüketici kredilerinin artış hızının yavaşlamasının, söz konusu oranın da yatay seyretmesine neden olduğunu ifade eden Yılmaz, ''Hanehalkı yükümlülükleri artmakla birlikte, GSYH'ye oranına bakıldığında Avro Bölgesi ortalamasının altında olduğu görülmektedir'' dedi. Yılmaz, Mayıs-Haziran dalgalanmasının, yeni kredi kullanımı için cazip faiz oranlarını ortadan kaldırmakla beraber, tüketici kredilerinin mevzuat gereği sabit faizli olması dolayısıyla hanehalkının mevcut borçlarına ilişkin faiz yükünü artırmadığını, ancak tüketici kredileri içinde payı azalmakla birlikte, hanehalkının dövize endeksli kredi tutarının yaklaşık 1,5 milyar Yeni Türk Lirasına ulaştığının görüldüğünü kaydetti. Yılmaz, ''kurlardaki artışın, bu kesimin borç yükünü arttırdığı göz önünde bulundurulduğunda, döviz geliri elde etmeyen hanehalkının dövize endeksli borçlanmasının yüksek risk taşıdığı ve bundan kaçınılması gerektiği açıktır'' şeklinde konuştu. BANKACILIK SEKTÖRÜ 9 AYDA YÜZDE 9,1 BÜYÜDÜ Mali sektör içinde en büyük payı oluşturan bankacılık sektörünün, piyasalarda yaşanan dalgalanmaya rağmen 2006 yılının dokuz ayında reel olarak yüzde 9,1 oranında büyüdüğünü, yabancı yatırımcıların sektöre olan ilgisinin de devam ettiğini bildiren Yılmaz, bankacılık sektörü bilançolarında kredilerin payının artmaya devam ettiğine dikkat çekti. Yılmaz, kredi hacmindeki büyümenin basta konut kredileri olmak üzere, esas olarak bireysel kredilerden kaynaklandığını ifade ederek, şu bilgileri verdi: ''Ancak, son dönemde finansal piyasalarda görülen dalgalanmaların etkisiyle kredi faizlerinin yükselmesi, Haziran ayından itibaren bireysel kredilerin artış hızında yavaşlamaya sebep olmuştur. Kredi hacmi artış hızındaki yavaşlama eğiliminin önümüzdeki dönemde de devam edeceği beklenmektedir. Mayıs-Haziran dönemindeki dalgalanmanın üzerinden 6 ay geçmiş olmasına karşın, bankacılık sektörünün kredilerinin tahsili gecikmiş alacağa dönüşüm oranında kötüleşme görülmemektedir. Ayrıca, tahsili gecikmiş alacaklara ilişkin yüksek karşılıklandırma politikasının 2006 yılında da sürmesi kredi riski açısından olumlu olarak değerlendirilmektedir. Diğer yandan, BDDK'ca ihtiyatlı bir yaklaşımla, genel karşılık oranlarının yeni açılan krediler için iki katına çıkarılmış olması son derece olumludur. Bankalar yabancı para net genel pozisyonlarını dengede tutma eğilimini sürdürmüştür. Dolayısıyla Mayıs ayından itibaren kurlarda meydana gelen artışın sektörün kârlılığına etkisi sınırlı olmuştur.'' Sektörün sermaye yeterliliği rasyosunun ise 2005 yılı sonundan itibaren kredilerdeki genişleme ve dalgalanmanın etkisiyle, Temmuz ayına kadar düşüş gösterdiği, bu tarihten itibaren artış eğilimine girerek Eylül ayında yüzde 20,5 olarak gerçekleştiğini bildiren Yılmaz, raporda yer alan senaryo analizlerine göre, sektörün mevcut özkaynak yapısının olası kayıpları karşılayabilecek düzeyde olduğunun görüldüğünü söyledi. Yılmaz, bankacılık sektörünün sağlamlığının bir göstergesi olarak, izlenen Finansal Sağlamlık Endeksindeki düşüşün, Mayıs ve Haziran aylarında görülen dalgalanmalara rağmen sınırlı olmasının, sektörün kırılganlıklara karşı dayanıklı olduğunu gösterdiğini bildirdi. ''Nitekim, 2005 yılı sonunda 117,2 olan Sağlamlık Endeksi, aktif kalitesi hariç diğer alt endekslerin düşüşüne bağlı olarak 2006 yılı Mayıs ayı itibariyle 111,8'e gerilemiş, Eylül ayında ise 114,3'e yükselmiştir'' diyen Başkan Yılmaz, şöyle devam etti: ''Mali piyasalardaki dalgalanmanın bankaların mali bünyeleri üzerindeki etkisinin nispeten sınırlı kalmasında, süregelen ihtiyatlı düzenlemelerin yanı sıra gözetim ve denetim altyapısının güçlendirilmesinin ve bankacılık sektöründe risk yönetim kültürünün gelişmiş olmasının rolü büyüktür. Bu kapsamda, olası piyasa dalgalanmalarına karşı daha yüksek bir öz kaynak seviyesi ile faaliyet gösterilmesini teşvik etmek amacıyla BDDK tarafından getirilen (hedef rasyo) uygulaması da olumlu olarak değerlendirilmektedir. Genel olarak, Mayıs ve Haziran aylarında yaşanan dalgalanmanın bankacılık sektörüne etkilerinin kısa vadede sınırlı kaldığı görülmekle birlikte, bazı etkilerinin gecikmeli olarak ortaya çıkabileceği hususu da göz önünde bulundurulmalıdır.'' MERKEZ BANKASI Başkan Yılmaz, etkin işleyen güçlü bir finansal sistemin, para politikasının etkin bir biçimde uygulanmasına yardımcı olduğunu ve dışsal şokların atlatılması için gerekli esnekliği de sağladığını bildirdi. Merkez Bankasının, bu anlayışla, finansal sistemi tehdit eden risk unsurlarını ve sistemin kırılganlıklarını izlemekte ve değerlendirmelerini kamuoyuna duyurarak gerekli gördüğü hususlara dikkat çektiğini belirten Yılmaz, ''sıkı para ve maliye politikası uygulamalarının, sürdürülen yapısal reformlar, uygulanan ekonomik program ve AB'ye yakınsama süreci ile dalgalı kur rejimi politikasının'' Türkiye ekonomisini dış şoklara karşı daha dayanıklı kıldığının görüldüğünü söyledi. Önceki deneyimlerle karşılaştırıldığında, Mayıs-Haziran döneminde ortaya çıkan dalgalanmanın etkilerinin nispeten sınırlı olmasının, bu gözlemi doğruladığını ifade eden Yılmaz, şunları söyledi: ''2006 yılının ilk yarısında, küresel likidite koşullarındaki bozulma ve yabancı yatırımcıların gelişen ülkelere yönelik risk iştahının azalması gibi uluslararası gelişmeler ile buna bağlı olarak ortaya çıkan belirsizlik algılamaları, diğer gelişmekte olan ülkelerle birlikte ülkemiz piyasalarına da olumsuz olarak yansımıştır. Merkez Bankası, orta vadeli enflasyon bekleyişlerini düzeltmek amacıyla parasal sıkılaştırmaya gidilmesine karar vermiş ve politika faiz oranlarını artırmıştır. Burada belirtmek isterim ki finansal istikrarsızlığın önlenmesi için bir Merkez Bankasının yapması gereken, belki de en önemli şey düşük ve istikrarlı enflasyon ve sürdürülebilir ekonomik büyümenin olduğu bir makro ekonomik ortam sağlamaktır. Dolayısıyla söz konusu önlemler, enflasyon hedefine bağlı kalınarak, orta ve uzun vadede makro dengelerin bozulmasının engellenmesini amaçlamış, bu şekilde de finansal istikrarın korunmasına katkı sağlamıştır.'' ÖNLEMLER ETKİSİNİ GÖSTERDİ, OYNAKLIK AZALDI Yılmaz, nitekim alınan önlemlerin etkisini Temmuz ayından itibaren göstermeye başladığını ve piyasalardaki oynaklığın azaldığını vurguladı. ''Merkez Bankası, nihai hedefi olan fiyat istikrarı ile tamamlayıcı hedef olarak değerlendirdiği finansal istikrar arasında bir çelişki görmemekte, para politikası karar sürecinde finansal sistemin bir bütün olarak istikrarını gözetmektedir'' diyen Yılmaz, diğer taraftan kısa vadede finansal sistemin bütününe yönelik tehditlerin ortaya çıkması halinde ise Merkez Bankasının, orta vadeli bir öngörü ile gözettiği fiyat istikrarını tehlikeye sokmadan, gerekli tedbirleri alma gücü ve kararlılığına haiz olduğunu kaydetti. Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, yüksek ekonomik büyümeye bağlı artan cari açığın, ''ekonomi ve dolayısıyla finansal istikrar açısından yakından izlenmesi gerektiğini'' bildirdi. Yılmaz bu arada, banka dışı kesimin net yabancı para pozisyon açığının 2006 Haziran ayı itibarıyla 43 milyar dolara yükseldiğini ve Eylül ayında da yaklaşık aynı seviyede gerçekleştiğini vurguladı. Yılmaz, raporun geçen sayısına ilişkin konuşmasında ''kısa vadeli kredi gereksinimi olan kredi kartı sahiplerinin bu gereksinimlerini, kredi kartı yerine tüketici kredileri ile de karşılamalarının lehlerine olacağını'' belirttiğini ve ellerindeki verilere göre geçen zaman içinde kredi kartları ile yapılan harcamaların faizle taksitlendirilen kısmının oransal olarak azaldığını söyledi. Yılmaz, tüketicilerin bu eğilimi devam ettirerek, kredi kartlarını bir ödeme aracı olarak kullanmaları mağduriyetlerini en aza indireceğini bildirdi. CARİ AÇIK Başkan Yılmaz, küresel dalgalanmayı takip eden dönemde Yeni Türk Lirasının güçlü konumunu yeniden kazanması, artan sanayi üretiminin ara malı ithalatına olan bağımlılığı ve düşme eğiliminde olsa da enerji fiyatlarındaki yüksek seviyenin, 2005 yılı sonuna göre cari işlemler açığının Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya oranında artış eğiliminin sürmesine yola açtığını vurgularken, şöyle devam etti: ''Yüksek ekonomik büyümeye bağlı artan cari açığın, ekonomi ve dolayısıyla finansal istikrar açısından yakından izlenmesi gerekmektedir. Carı açığın finansmanında, geçmiş dönemlerde önemli bir paya sahip olan kısa vadeli portföy yatırımları giderek azalarak, yerini doğrudan yatırımlar ile özel sektörce sağlanan uzun vadeli kredilere bırakmaktadır.'' FİRMALARA AÇIK POZİSYON UYARISI Yılmaz ayrıca, sağlanan yurt dışı kaynaklardan en büyük payı alan firmaların, yabancı para cinsinden borçlanmalarının, döviz pozisyon açıklarını artırdığına dikkati çekti. Ulusal paranın değer kaybetmesinin, borçluların temerrüt riskini artırarak, firmaların taşıdıkları kur riskinin bankacılık sektörüne kredi riski olarak yansımasına neden olabileceğini belirten Yılmaz, şunları kaydetti: ''Bu itibarla reel sektör firmalarının, kur riski yönetimi konusunda bilinçlenmeleri ve riskten korunma araçlarını yaygın şekilde kullanmaları, bankaların ise yabancı para açık pozisyonu olan firmaların kredi riskini dikkatle değerlendirmeleri gerekmektedir. Bilindiği gibi Türkiye'de faaliyette bulunan firmaların tabloları, Türk parası ile yabancı para ayırımı yapılmaksızın, toplam Türk parası tutarı üzerinden düzenlenmekte ve dolayısı ile firmaların yabancı para pozisyonları bilançolar üzerinden hesaplanamamaktadır. Bankamızca bir süredir firmaların kur riskinin belirlenmesine yönelik çalışmalar sürdürülmektedir. Söz konusu çalışmada, bankamızca yapılan çeşitli istatistik raporlamalar ve ödemeler dengesi istatistikleri ile Hazine Müsteşarlığı ve Uluslararası Ödemeler Bankasının (Locatıonal Banking Statistics) veri tabanından derlenen bilgilerinden yararlanılmaktadır.'' BANKA DIŞI KESİMİN POZİSYON AÇIĞI 43 MİLYAR DOLAR Finansal İstikrar Raporunun bu sayısında, söz konusu çalışma sonuçlarının da yer aldığını bildiren Başkan Yılmaz, buna göre banka dışı kesimin net yabancı para pozisyon açığı 2005 yılı sonunda 29 milyar dolar iken, yüzde 49 artışla 2006 Haziran ayı itibarıyla 43 milyar dolara yükseldiğini ve Eylül ayında da yaklaşık aynı seviyede gerçekleştiğini bildirdi. Yılmaz, ''Özellikle belirtmek isterim ki yapılan analiz ve değerlendirmelerde, reel sektör firmalarının kur riski, makro bakış açısı ile ele alınmıştır. Bu nedenle bazı firmaların açık pozisyon, bazı firmaların da fazla pozisyon taşıyor olabileceği dikkate alındığında, reel sektörün kur riskine karşı kırılganlığının ancak firma bazında yapılabilecek analizlerle değerlendirilmesi gerektiği hususu göz önünde bulundurulmalı'' şeklinde konuştu. Başkan Yılmaz, bu sakıncayı gidermek üzere raporda ayrıca, hisseleri İMKB'de işlem gören, mali kesim dışındaki 158 firmanın İMKB'ce açıklanan bilgileri üzerinden, pozisyon açıklarının toplulaştırılmış olarak incelendiğini de belirtti. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Durmuş Yılmaz, Bankanın bağımsızlığına ilişkin sorular üzerine, ''Biz elbette bağımsız bir cumhuriyet değiliz. Biz cumhuriyetin içinde bir kurumuz. Ama bu kurum, bağımsız bir kurum'' dedi. Durmuş Yılmaz, banka tarafından hazırlanan Finansal İstikrar Raporunun üçüncü sayısının açıklanması nedeniyle düzenlediği basın toplantısında, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Para politikaları ile alınan kararların etkilerinin uzun vadede görüldüğünü kaydeden Yılmaz, dolayısıyla Merkez Bankası yetkililerinin karar alırken, kısa vadeli düşünmemesi gerektiğini hatırlattı. Bunun yanında Merkez Bankasının, hiç bir siyasi etkiden etkilenmeden, ellerindeki veri seti ileriye yönelik ne tür bir bilgi sunuyorsa, bu çerçevede karar alması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, bağımsızlıktan anladığının bu olduğunu ifade etti. İstanbul'da yapılan inşaatın şube mi yoksa Banka'nın merkezi mi olacağına yönelik soruya karşılık da Yılmaz, ''İstanbul'a şube binası yaptırıyoruz'' demekle yetindi.
<< Önceki Haber Cari açık 43 milyar Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER