Çağlayan Suriye'den umutlu döndü

Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye'nin Suriye ile serbest ticaret anlaşması yaptığını, dolayısıyla ortak ekonomik alan oluşturduğunu söyledi.

Çağlayan Suriye'den umutlu döndü

Çağlayan, Suriye'nin başkenti Şam'da düzenlenen Türkiye-Suriye İş Forumu'na katıldıktan sonra Ankara'ya dönüşte uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada, küresel krizin nedeninin ABD Doları olduğunu, bu yüzden krizin Türk lirasıyla ticaret yapmanın önemini ortaya koyduğunu ifade etti. Ülkelerin kendi para birimleriyle ticaret konusunda Türkiye'nin kendi mevzuatını hazırladığını ve Rusya ile bunun adımını attıklarını, dünyanın da artık bu yöne gittiğini belirten Çağlayan, ''Bir başka ülke parasının ihracatımızı etkilememesi lazım, dolayısıyla Suriye'ye vizeyi kaldırdık biz kendi paramızla bu işi yapacağız diyoruz. Suriye ile serbest ticaret anlaşması yaptık, dolayısıyla ortak ekonomik alan oluşturduk. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı yüksek düzeyli stratejik işbirliği de aslında ekonomik entegrasyon sağlıyor'' dedi. Suriye'nin Türkiye'nin güneye, Lübnan'a ve Körfez'e açılan kapısı olduğu için çok önemli olduğunu ve kendisine en yakın olarak Türkiye'yi gördüğünü belirten Çağlayan, ''Suriye ile ticaretimiz toplam 2 milyar dolar. Önümüzdeki birkaç yılda 5 milyar dolar ve 2015'te ise 10 milyar doları hedef koymak istiyorum. Suriye ile ticaretimizi 2015 yılında 15 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz. Önümüzdeki 5 yılda mevcut ticareti beşe katlayacağız'' diye konuştu. -''ALTI YILDIR AYNI KURLA İHRACAT YAPMAK''- Türkiye'nin ihracatının geçen yıl değer bazında yüzde 22,6 azaldığını ifade eden Çağlayan, şunları kaydetti: ''Önceki yıl 132 milyar dolar olan ihracatımız geçen yıl 102 milyar dolara geriledi ancak, aslında miktar endeksine bakmamız lazım. Buna göre 2009 yılındaki ihracat kaybımız sadece yüzde 7,6. İhracatçının 6 yıldır aynı kurla ihracat yapması kolay mı? Türkiye rekabetçi bir kuru yakalamış olsaydı ne 132 milyar dolar ne de 102 milyar doları konuşuyor olacaktık, çok daha büyük rakamlardan bahsedecektik.'' Çağlayan, şöyle devam etti:''İthalatımız zaten ucuz olduğu için Türkiye'de ara malı üretimi bırakıldı, ham madde dışarıdan getirilmeye başlandı. İthalatımızın yüzde 70'i dolar bazında kur istenilen seviyeye gelseydi ithalat bu kadar ucuzlamayacaktı. Maalesef rekabetçi kuru yakalayamadık. Merkez Bankası'nın hatalı faiz politikasının ortaya çıkardığı bir sonuçtur bu. Türkiye'ye giren her dövizi kontrol altında tutmazsan sıkıntı yaratır, yani bizim kur ne olursa olsun lüksüne sahip değiliz.'' -IMF İLE ANLAŞMA KONUSU- Türkiye'nin Uluslararası Para Fonu (IMF) ile anlaşma konusuna da değinen Çağlayan, ''IMF'ye akreditasyon noktasında ihtiyacımız yok, niye yok biz çok büyük sınavdan geçtik. 84 ülkenin kredi notu düşerken kredi notu yükselen 12 ülkeden biriyiz. Hatta bunların içinde kredi notu artan iki ülkeden biriyiz. Bu notu artırırken iki şey önemli, Türkiye'nin kamu iç ve dış borçları GSYH'nin yüzde 44'ü, bütçe açığı ise GSYH'nin yüzde 5'i durumunda'' dedi. Diğer ülkelere bakıldığında Yunanistan'ın kamu iç ve dış borçlarının GSYH'nin yüzde 100'ün üstünde, Avrupa'da birçok ülkede yüzde 100'lere yakın olduğunu ve Yunanistan'ın bütçe açığının ise GSYH'nin yüzde 12'si kadar olduğunu ifade eden Çağlayan, şunları kaydetti: ''Türkiye kendi ödevini yapan ülke konumunda. Türkiye bunları yapmadığında IMF'ye ihtiyaç duyulur. Türkiye küresel krizde Avrupa'nın birçok ülkesinin düştüğü duruma düşmüyorsa ve kredi notları yükseliyorsa, mali disipline ve bütçe disipline verdiğimiz önemden kaynaklanıyor. Bir çalışmamız daha var, orta vadeli rakamları tutturmak ve bu konuda kararlılığımız göstermek için mali kuralla ilgili kanunu geçiriyoruz TBMM'den. Bütçe açığında borçların GSYH'ye oranında, enflasyon rakamıyla ilgili kendimizi bağlayıp bunu kanunla yapacağız, Türkiye'nin ihtiyacı olduğu için.'' Çağlayan, sözlerini şöyle sürdürdü:''Şartlarda anlaşırsak, Türkiye'nin çıkarına uygunsa, sanayisi, üretimi ve ihracatı açısından engelle karşılaşmayacaksa IMF ile anlaşırız. Bunun birçok türü var, ihtiyaç akçesi olarak anlaşma yapabiliriz. IMF ile parasal anlaşma yapacaksak, o parayı Merkez Bankası'nda ihtiyaç akçesi olarak tutmamız, piyasaya sokmamamız lazım, buna da ihtiyacımız var mı çok fazla da yok. 70 milyar dolar döviz rezervi var.'' ABD Başkanı Barack Obama'nın 2 milyon insana istihdam yaratmak için ihracatlarını ikiye katlayacaklarını, bunun ABD'nin ihracatının 1,2 trilyon dolardan, 2,5 trilyon dolara çıkması anlamına geldiğini belirten Çağlayan, Türkiye'nin de istihdamını artırması için ihracatını artırması gerektiğine, ihracatın da istihdamın, sanayi endeksi üretiminin, kapasite kullanımının, yatırım ve ara malının kullanılması noktasında artması gerektiğine işaret etti. -DİZİ İHRACATI- Türkiye'nin ihracatını artırmasını KOBİ'leri ihracatçı yaparak sağlayacaklarını vurgulayan Çağlayan, ''Gelecek bir hafta ya da 10 gün içinde 2010 yeni ulusal stratejisini açıklayacağız. Bununla mümkün olan en fazla KOBİ'yi ihracatçı yapmaya çalışacağız. Bunun için yurt dışı temsilcilik sistemimizi ve yurt dışı çalışma sistemimizi değiştiriyoruz'' diye konuştu. İhracatı geliştirmede tek sektörle kalmayacaklarını dizi filmlere el attıklarını bildiren Çağlayan, şöyle dedi: ''Dizilerimizle Türk ürünü, Türk bankası imajını yerleştirmeye çalışıyoruz. Bu konuda ciddi mesafe katettik, dizi filmlerin mevzuat ve bazı konularda desteklenmesi gerekiyor. Dizi ihracatını hizmet ihracatına sokmamız lazım. Dizi filmlerden elde edilen gelirler ihracat olarak gözükmüyor çünkü, fikri mülkiyet hakkı var. Ayrıca RTÜK'den kaynaklı yerleştirilmiş ürün yasağı gibi bir sorun var. RTÜK çok yakında TBMM'ye getireceği kanunla bu konuyu bir anlamda çözecek bir düzenleme yapacak. Dizilerde marka ürün yerleştirme konusunda RTÜK mevzuatında düzenlemeye ihtiyaç var. Dizi filmlerin dış fuarlarda desteklenmesini sağlayacağız.'' Rusya'ya beyaz et ihracatına da değinen Bakan Çağlayan, şunları söyledi: ''Beyaz ette ve ürünlerinde Türkiye'nin kesimhane kapasitesi 1 milyon 250 bin tondur. Rusya'nın 2010 yılı toplam kotası 789 bin tondur. Rusya Türkiye'ye 500 bin tona kadar kota veriyor. Ancak, bunu zaten yapamayız, çünkü bizim geçen yıl ihracatımız 115 bin ton, iç tüketimimizde yaklaşık 1 milyon 180 bin ton. Bu yüzden Rusya'ya ihracat yapabilmemiz için önce kapasitemizi artırmamız gerekiyor. Öncelikle 6 firmayı 17 firmaya çıkarmamız gerekiyor. İlk etapta 100-200 bin ton ihracat yaparız, önümüzdeki 5 yılda ihracatımızı 400 bin tona çıkarırız. Ayrıca Rusya'dan daha düşük gümrük vergisi talep ederiz.'' -''SİYASİ VE EKONOMİK İSTİKRAR''- Türkiye için siyasi istikrarın, birlik beraberliğin çok önemli olduğunu vurgulayan Çağlayan, ''Türkiye, 2002'den sonra ekonomisinde, turizmde ve yatırımda elde ettiği başarıyı, siyasi ve ekonomik istikrara borçlu. Bunlar birbirin ayrılmaz parçasıdır. Karmaşanın olduğu yerde kimse yatırım yapmaz'' dedi. Türkiye'nin her yerinin yatırım yapılabilir bir iklime dönüşmesinin olmazsa olmaz öncelikleri olduğunu, bunun bir devlet projesi olduğunu ifade eden Çağlayan, şunları kaydetti: ''Anayasa'ya sonuna kadar saygılıyız. Resmi dilimiz, ülkenin bölünmez bütünlüğü, bu konularda asla taviz verilemez. Burada bazıları kargaşadan faydalanıyor, kargaşayı ekmek edinmiş olanlar Türkiye'nin kalkınmasını istemiyorlar. Bu Türkiye'nin projesidir ve bunu yapmalıdır.'' Türkiye'de 1980 yılında yapılan Anayasa'nın artık Türkiye'nin bedenine dar geldiğini ve uymadığını söyleyen Çağlayan, sözlerini şöyle tamamladı: ''Bu konuda siyasi partilerinin hepsinin elini taşın altına koyması lazım. Anayasa değişikliği AK Parti'nin anayasa değişikliği değil, Türkiye'nin geleceği açısından yapılması gereken bir değişikliktir. Türkiye'nin siyasi istikrara ihtiyacı var. Bütün dengelerin bir an önce yerine oturmasını umuyoruz, herkesin görev alanı ve görev tanımının netleşmesini umuyoruz. Türkiye hak ettiği ekonomik istikrarı yine siyasi istikrarla yakalamıştır.'' AA
<< Önceki Haber Çağlayan Suriye'den umutlu döndü Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER